Tevfik Fikret TAŞKIN

Tevfik Fikret TAŞKIN

Selanik Muhacirleri (Göçmenleri)

Selanik Muhacirleri (Göçmenleri)

Selanik Muhacirleri (Göçmenleri)

 

Anne tarafım Selanik göçmenidir.

Lozan Antlaşması’nda, Yunanistan ile Türkiye arasında nüfus mübadelesi yani değişimi yapılması konusunda anlaşmaya varılmış.

Türkiye’de kalan Rumlarla Yunanistan’da kalan Türkler arasında değişim yapılmış ve Yunanistan’dan gelen Türklere “Muhacir” denmiş.

Yunanistan ve Bulgaristan’da kalan Müslüman Türkler, büyük eziyetlerle karşılaşmışlar. Toprakları ellerinden alınmış, aşağılanmış ve sürekli olarak ölümle tehdit edilmiş.

Orada kurulan komiteler (çeteler), geceleri Türklerin evlerine silahlı baskın düzenlemiş, erkek, kadın, çocuk demeden işkence yaparak öldürmüşler.

Çaresiz kalan Müslüman Türkler, bu anlaşma ile Anadolu’ya geçmeye çalışmışlar. Çoğu, vapurlarla İstanbul’a gelmiş ve çok meşakkatli bir yolculuktan sonra Anadolu’nun değişik bölgelerine yerleşmişler.

Bursa, İzmir, Sakarya, Tekirdağ, Silivri, Samsun, Trabzon, Antalya, Mersin başta olmak üzere Anadolu’nun birçok yerine devlet tarafından yerleştirilmiş.

Atatürk de göçmenlerle özellikle ilgilenmiş ve göç eden Rumlardan ve Ermenilerden kalan yerlere muhacirlerin yerleştirilmesini istemiş.

Atatürk’ün talimatı doğrultusunda muhacirlere, gittikleri yerlerde toprak, hayvan ve para yardımı yapılmış. Fakat, yolculuklar çok ağır şartlar altında gerçekleşmiş.

Özellikle de ağır kış şartları yüzünden birçok muhacir, yollarda açlıktan ve hastalıktan ölmüş. İstanbul sokaklarında soğuktan donan ve açlıktan ölen birçok insan olmuş.

Kısacası, baştan sona çok zor bir yolculukla yeni topraklarına ulaşmışlar.

Rahmetli anne annem anlatmıştı. Dedeleri Konya’dan, Karaman’dan alınıp o zaman sınır boyu olan Selanik’e götürülüp yerleştirilmiş. Düz bir ovada, geniş toprakları olan bir yerde çocukluğu geçmiş.

Babasının çok büyük toprakları varmış. Çok zenginmiş. O yüzden çocukluğu çok rahat geçmiş. Babası, topraklarını dolaşmak için atla yola çıkarmış ve ancak iki gün sonra eve dönebilirmiş.

Gerisini siz düşünün, artık ne kadar büyük arazi sahibi olduğunu…

Buğday hasadı yaptıklarında, hasılatı dev ambarlara koymak  için birkaç hafta uğraşırlarmış.

Sonra büyüyünce yakın köyden olan dedemle evlendirilmiş. Dedem de zenginmiş ama babası kadar değilmiş.

Gelin gittiği bu köyde çok güzel bir konakta yaşarken savaş çıkmış ve Yunanlılar gelip buralara yerleşmiş. Bizimkileri önce konağın alt katına yerleştirmişler. Arazilerini ellerinden alıp başlarına bir Rumu getirmişler.

Bu Rum ve ailesine hizmet etmeye mecbur edilmişler. Hem aşağılanmışlar hem de her gün ölümle tehdit edilmişler.

Bu mübadeleyi duyunca bizimkiler ellerinde ne var ne yoksa satmışlar ve başlarındaki Rumdan habersizce oradan ayrılmışlar. İstanbul’a muhacir götüren bir vapura zorla binip canlarını kurtarabilmişler.

Anne annem, dedem, onun babası ile yeni doğan oğlu Osman’la yani büyük dayımla İstanbul’a gelmişler. Oradan tekrar vapura binip Samsun  Bafra’ya gönderilmişler.

Dedemler, bir tarafı deniz, bir tarafı sazlık ve bataklık olan bu topraklarda rahat edememişler. Sıtmadan ve bitten başlarını alamamışlar.

Çiftçi olan dedem ve babası, sahilden iç bölgelere gitmeye karar vermişler. Orası senin burası benim derken Sivas’ın Suşehri ilçesine gelip yerleşmişler.

Devlet onlara ev ve bereketli toprak verince çiftçi olan bizimkiler  Suşehri’de kalmaya karar vermişler. Üstelik buraya daha önceden gelen uzak akrabalar da varmış. Hatta ilk önce onların yanlarına sığınmışlar.

Üstlerini başlarını düzenleyip önce bitten kurtulmuşlar sonra devletin kendilerine verdiği topraklara yerleşmeye çalışmışlar.

Bu sefer de yanına yerleştikleri akrabaları bunlara çok kötü davranmaya başlamış. Dedemler de yük olmayalım diye fakir olan bu insanlara, Selanik’teki sattıkları malları karşılığında aldıkları altınlardan biraz vermişler.

Dedemler içlik yaptırıp altınları bellerinde, vücutlarında gizlenip getirmişler. Yoksa zaten yollarda açlıktan ölürlermiş.

Bu birkaç altını gören ev sahibi akrabaları bu altınları bir gece çalmışlar ve bunları bırakıp İstanbul’a kaçmışlar. Anne annem bu akrabalarına hâlâ ah ederdi.

Bizimkiler altını çaldırınca beş parasız kalmışlar ama kimseye de bir şey diyememişler.

Devletin verdiği ile başlarını sokacak bir ev yapmaya çalışıp kendi evlerini harçla borçla bitirip yerleşmişler ve Suşehri’de muhacir olarak yaşamaya başlayıp burayı kendilerine vatan edinmişler.

Daha sonra da Allah rahmet eylesin Abdurrahman ve Kemal dayımlar, en son da annem dünyaya gelmiş.

İşte böyle, Selanik göçmeleri Anadolu’nun dört bir yanına yerleşmiş ve yüzyıllar sonra öz vatanlarına dönmüşler…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Tevfik Fikret TAŞKIN Arşivi