Özgür UYANIK

Özgür UYANIK

Murat Muratoğlu katili neden saklıyor?

Murat Muratoğlu katili neden saklıyor?

Sözcü yazarlarının nedense Latin Amerika’daki ABD uydusu olmayan ülkelere bir alerjileri var. garip bir şekilde Venezuela ve Arjantin gibi ülkelerdeki yönetimlere kendi ülkelerinde verdikleri iktidar savaşının bir cephesi gibi bakıyorlar.

Bu konuda Yılmaz Özdil’le beraber ekonomi yazarı Murat Muratoğlu başı çekiyor. Muratoğlu’nun  geçtiğimiz gün yayımlanan “Ekonomisi iki rezil ülke Arjantin ve Türkiye” başlıklı yazısı  bu tayfanın kafasının ne kadar karışık olduğunu ortaya koydu.

Sözcü yazarlarının Ertuğrul Özkök’ün cehaletiyle yarıştıkları hatta bayrağı ondan alıp daha ileriye götürdükleri görülüyor. Özellikle başka ülkeler hakkında kaleme aldıkları yazılar derinlikten yoksun ve bir turistik gezi kadar sıradan yargılara dayanıyor.

Bunun sebebi hep kulaktan dolma bilgilerden ya da genç asistanlarının haber özetlerinden beslenmeleri. Kelimenin tam anlamıyla dış ülkeler konusunda cahiller. Avrupa’dan ötesini tanımıyorlar ve çok bildiklerini sandıkları Amerika’yı anlayamıyorlar. 

Muratoğlu, Arjantin ve Türkiye’nin paralel kriz süreçlerinden geçtiğini söylerken haklı. Fakat tüm bu krizlerin öncelikle Amerikancı darbe süreçlerinden sonra da dayatılan IMF ve Dünya Bankası programlarından kaynaklandığı gerçeğini görmezden geliyor.

Carlos Menem (1989-99), Nestor-Cristina Kirchner ve bugün iktidarda olan Alberto Fernandez’den (2020-24) oluşan üç ayrı dönemini sanki tek bir yönetim altında gerçekleşmiş gibi yorumluyor. 

Bilirsiniz, cinayet romanları ya da filmlerinde şüphelilerin sorgu sahnesi çok önemlidir. Dedektifler tüm bulgulara bu sorgudaki boşlukları doldurarak ulaşırlar. Muratoğlu’nun üstünkörü kaleme aldığı yazısında da aynen böyle boşluklar var. Muratoğlu bir katili gizliyor: Mauricio Macri. 

Macri, 2016-2020 tarihleri arasında Arjantin devlet başkanlık yapan neoliberal bir zengin. Boca kulübü başkanlığı ve Buenos Aires valiliği sonrası Arjantin’de Amerikancı sağın tek adayı olarak öne çıktı. Hiçbir politik yeteneği olmayan, hatta iki lafı bir araya getiremeyen biri. Ailesi yetmişlerin sonunda askeri diktatörlük sayesinde zenginleşmiş, seksenlerin neoliberal açılımlarında servetine servet katmış. Sayısız yolsuzluğa adı karışan Macri’nin “Panama Pappers” olarak bilinen uluslararası vergi kaçakçılığı dosyalarında şirketleri yer alıyor.  

Mauricio Macri, iki dönem üst üste başkanlık yaptığı için anayasa gereği 2015 Kasımında gerçekleşen seçimlerde yeniden aday olamayan Cristina Kirchner’in yokluğunda ve ancak ikinci turda seçilebildi. İktidar koltuğuna oturduğunda, ekonomistler Arjantin’in milli hâsılasına oranla dünyanın en az borçlu ülkelerinden biri olduğunu ifade ediyorlardı. 

Macri’nin ilk işi “Akbaba Fonları”nın Arjantin’e çıkardığı borç faturasını ödemeyi kabul etmek oldu. Oysa Arjantin önceki başkanlar karı koca Kirchner’ler(2004-2016) döneminde bu fon şirketlerini reddetmişti.

Denetimsiz “Hedge Fund”lara Latin Amerika’da “Akbaba Fon”u denir. Bu kavramı o yıllarda sanırım Türk basınında ilk kez ben kullandım. Akbaba Fonları kısaca iflasını açıklayan devletlerin tamamen değersizleşmiş tahvillerini piyasadan toplayıp bir süre sonra ekonomisi düzelince aşırı değerli biçimde tahsil eden batı merkezli fon şirketleridir. 

Arjantin 2001 yılında iflasını ilan etmiş, 2005’de Nestor Kirchner yönetimi tarafından borçlar yeniden yapılandırılmıştı. Borçlar ve faizlerinde %60’a varan indirimlere gidilmişti. Fakat içlerinde Paul Singer’in de olduğu dört fon şirketi topladıkları değersiz kağıtlarla 2011’de New York’taki bir mahkemeye başvurup Arjantin’e büyük bir fatura çıkardılar.

Cristina Kirchner yönetimi bu hileli tahsildarlığı kabul etmeyince mahkeme Arjantin’in dış borçlarını ödediği New York’daki hesaplarına bloke koydu. Bunun üzerine Arjantin alacaklılarına kendi ulusal bankasından ödeme yapacağını açıkladı. Fakat mahkeme alacaklıları tehdit ederek “paranızı Buenos Aires’ten çekerseniz el koyarım” dedi. Birden uluslararası basında “Arjantin iflas etti, borcunu ödeyemiyor” diye haber yapıldı. Oysa ortada ödenemeyecek bir borç yoktu. 

Macri başkan olunca Arjantin IMF ile anlaşma yaptı. Onun döneminde Arjantin dünyanın en hızlı borçlanan ülkesi haline geldi. Üstelik tüm sermaye hareketlerine sınırsız serbestlik getirdiği için 88 milyar dolar ülkeden kaçtı. Macri iktidarı terk ederken enflasyon üç, dolar sekiz kat artmıştı.

Şu anda başkanlık koltuğunda oturan Alberto Fernandez fabrikaları kapanmış, parası sekiz defa değer kaybetmiş bir ekonomi devraldı. Ayrıca daha kolları sıvarken pandemiyle dünya ekonomisi tarihi bir krize girdi. Bu şartlarda halkını pandemiden korumayı başaran önlemler alırken sosyal desteklerle ortaya çıkan insani krizi engelledi.

Elektrik, gaz, su, telefon yanı sıra internet ve kablolu televizyonda fiyat artışını yasakladı. Tüm kira zamlarını askıya aldı ve tahliyeleri yasakladı. Bankamatik hizmetlerinde ücret almasını yasakladı. Haciz askıya alındı ve ipotek ödeme imkanı sunuldu. Pandemi süresince yollara devletin yaptığı ödemeleri durdurdu. Daha da önemlisi borç ödemelerini 2023’e kadar yapamayacaklarını ilan etti.

Gerçekten de Arjantin ekonomisi büyük bir yıkım yaşıyor. Dünyanın uç noktasındaki bu ülke tarım ürünleri dışında satacağı bir malı üretemiyor. İç pazarı bitik çünkü halkta para yok. Bunun sorumlusu neoliberal politikaları uygulayan ABD yanlısı yönetimler. Türkiye ile Arjantin’in pek bir benzerliği

yok ama onu ortaklaştıran bir güç var. Yetmişlerin ve seksenlerin darbe süreçlerini kim harekete geçirdiyse o neoliberal programları da bu ülkelere dayattı. Arjantin seksenlerin hiperenflasyon dönemlerini her şeyi özelleştirerek ve parasını dolara eşitleyerek aşmaya çalıştı. Türkiye ile bu ülkeyi benzeştiren şey yaratılan krizler karşısında dayatılan çözümlerin aynı olması. 

Ekonomide yaşanan krizlerin izlenen beş ve on yıllık politikaların sonucu olduğu aşikar. Birkaç yıllık geçici iyileşmeleri mucize diye pazarlayıp, kaçıyorlar. Kemal Derviş programı çok mükemmeldi, Babacan bir harikaydı da Türk ekonomisi bugün nasıl bu hale geldi? 

Mevcut yönetimin ekonomi politikalarını eleştirirken bunun yıllar önceden kurgulanan bir sonuç olduğunu görmezden gelirsek Murat Muratoğlu’nun sakladığı katiller geri gelir. Biz de her on yılda bir ölen ekonomimize ağlar dururuz.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Özgür UYANIK Arşivi