Merhaba Türkiye
Yediden yetmişe herkesin siyaset gündeminde kaldığı bir ülkede yaşıyoruz.
Yirmili yaşlardaki bir gencin her sabah uyandığında kur farkını, zamları kontrol etmesi kadar saçma bir şey olamaz. Ama burası Türkiye. Olur.
16 Yaşındaki yeğenim ABD’nin, Çin’in ekonomik kalkınma tarihini araştırıyor. Ekonomiyi sevdiğinden değil. Çünkü hayali ekonomist olmak veya iktisatçı olmak değil. Eczane fakültesini kazanıp daha sonra ilaç üretmek gibi bir hayali var. Peki, ekonomiyi neden bu kadar gündeminde tutuyor?
Sebebi açık, yönetenlerin yeni konsepti olan “gözlerdeki ışıltı” ona inandırıcı gelmiyor. Garibim o da herkes gibi sorumluluğu üstüne alıyor.
Mesela ülkede doğal afet olur, yönetenlerin vergileri yanlış kullanımından dolayı yardım parasını denkleştirmek vatandaşın sorumluluğundadır.
Seçimlerde sandık güvenliğinden yine halk sorumludur. Ancak bir şey olmasa bile bir şeyler olmuştur o sandıkta.
Ekonomik kriz olur, suç esnafındır. Halk soğan ekmek yiyerek idare sorumluluğunu üstlenmek zorundadır ki ekonomimiz Temmuz ayında şahlansın ve Almanya, ABD, Rusya bizi kıskansın.
Türkiye’de apolitik olmak neredeyse imkânsızdır.
Türkiye’de herkesin misafirperver olma sorumluluğu vardır. Mültecilerden rahatsız olma lüksünüz yoktur. Mültecilerin hastane masraflarını karşılama sorumluluğu vardır.
Türkiye’de yönetenler sadece bir şeyler yapmanız için size teşvik verir.
Maaşın aynıdır ama her güne zamla başlarsın. Et fiyatlarından yakınırsın, bir baba yiğit çıkar; “kiloyla almam, kuzu kestiririm” der. Kuzu alıp beslemeniz için sizi teşvik eder.
Benim neyine et veya tavuk? Zaten maaşıma zam yapılırken ekmek veya simit hesabı yapıyorlar. Ekmeğin yanına domates keserim yerim diyorsun. Domates pahalı. Bizi düşünen biri daha çıkar “bir kilo alma, yarım kilo al” der.
Sen zaten sevmezsin karpuzu ama sırf muhabbet olsun diye karpuz fiyatlarının pahalı oluşunu konuşursun. Sanki yetiştireceğimiz toprak kaldı da “alma, yetiştir” “şakası” gelir.
Mesela sana hiç şu soru sorulmaz, “karnın aç mı, tok musun?” Sana sorulacak soru bellidir. “Sigara içiyor musun?” Aman içiyorum deme. Hemen zam gelir.
Bir de bu ülkede iyilik meleği olmak zorundasın. Mülteciler her an her yerde selfie çekebilir. Kadrajlarına sakın gireyim deme, kadınlar için söylüyorum, edepli giyin.
Unutmadan söyleyeyim sizin de aklınızda bulunsun. Çanakkale destanını ve 15 Temmuz demokrasi destanımızı Suriyeliler sayesinde yazdık. Onlar gelmeden önce kuraklık yaşıyorduk.
Onlar sayesinde kuraklık bitti.
Kısacası, Türkiye’de her şey doğal akışında sadece Türkler garipseniyor.
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın da dediği gibi, “Türkiye evlatlarına kendisinden başka bir şeyle meşgul olmak imkanını vermiyor.”