Özgür Dalgıç

Özgür Dalgıç

İstanbul Fethi'nin sembolü Ayasofya Camii

İstanbul Fethi'nin sembolü Ayasofya Camii

Ayasofya, İstanbul’un tarihi yarımada içindeki Sultanahmet’te yer almakta olup, isminin ‘’Kutsal Bilgelik’’ yada ‘’İlahi Bilgelik’’ anlamına gelmektedir. Bizans İmparatoru 1. Justinyen tarafından M.S. 532-537 yılları arasında Patrik Katedrali olarak inşa ettirilmiştir. 

Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u feth ettiği 29 Mayıs 1453 tarihinden 2 gün sonra 01 Haziran 1453 tarihinde İstanbul’da ilk Cuma namazını burada kılmış ve Ayasofya’nın cami olarak hizmet vereceğini duyurmuştur.

Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V.) tarafından müjdelenen İstanbul’un fethi sonrasında camiye çevrilen Ayasofya 481 yıl boyunca 1934 tarihinde müzeye çevrilene kadar yarım asırlık dönemde İstanbul’un önemli dini ibadet merkezlerinden biri olmuştur. 

Ayasofya 24 Kasım 1934 tarihinde Bakanlar Kurulu’nun kararıyla müzeye çevrilmiş ve 86 yıldır ibadet merkezi değil de bir turistik mekan gibi müze olarak kullanılmıştır.

Devletler arasındaki fetih dönemlerinde fetih edilen yerler, Feth edilen ülkelerce kendi inançları gereği bazı yapılar kendi ibadethanelerine çevrilmiştir. Tarihi kaynakları biraz araştırırsak kiliselerin fetihlerden sonra camiye çevrildiği gibi, başka ülkelerin bizim toprakları feth ettiklerinde camilerin kiliselere çevrildiğini görmekteyiz. Tarihte buna ‘’KILIÇ HAKKI’’ tabiri kullanılmaktadır. Buna sadece bir iki örnek vermek gerekirse, Yunanistan’da camilerimiz ya kiliseye çevrilmiş ya yıkılmış yada harap halde durmakta ve kullanılmamaktadır.  Mesela Bulgaristan’da 1528 yılında Kanuni Sultan Süleyman’ın emriyle Mimar Sinan tarafından yapılan ‘’Kara Camii’’ 1903 yılında kiliseye çevrilmiştir. Günümüzde ismi ‘’Sveti Sedmochislentisi Kilisesi’’ olarak geçmektedir. 

Ayasofya’nın müze statüsünden çıkarılıp halka ibadete açılması ile ilgili başlatılan çalışmalar gündeme yeni bir tartışma konusu açmıştır. Buranın aslında bir cami değil de kilise olduğundan tutun, müze olarak kalmasının hem turizm gelir kaybından bahsedene, uluslar arası sıkıntıların, sorunların oluşabileceğine kadar bir çok görüş ortaya atılmaktadır. Öncelikle şunu çok iyi bilmemiz gerekmektedir ki, Ayasofya, İstanbul’da kiliseden camiye çevrilen, camiden müzeye ve sonrasında tekrar camiye çevrilen ilk ve tek kilise değildir. Sadece İstanbul’da 20’ye yakın Manastır ve Kilise, cami ve mescitlere çevrilmiştir. Bilinen birkaç ismi sıralarsak bunlar; Koca Mustafa paşa Camii, Eski İmaret Camii, Zeyrek Camii, İmrahor Camii, Küçük Ayasofya Camii, Arap Camii, Kariye Camii, Fethiye Camii bunlardan sadece bir kaçıdır. 

İstanbul’da Fatih ilçesinin Çarşamba semtinde bulunan Fethiye Camii (Pammakaristos Manastırı) 3. Murat döneminde, Gürcistan ve Azerbaycan fethi hatırası olarak manastırı 1590 tarihinde camiye çevirmiştir. 345 yıl cami olarak hizmet veren yapı 1 Şubat 1935 tarihinde müzeye çevrilmiş ise de 1960’lı yıllarda müze statüsünden çıkartılıp tekrar cami ibatede açılmıştır.

Bir örnekte yakın dönemden vermek gerekirse Fatih ilçesinin Edirnekapı semtinde bulunan Kariye Camii (Chara Manastırı Kilisesi) ilk olarak M.S. 534 yılında manastır olarak inşa edilip 11. Yüzyılda yeniden kilise olarak inşa edilmiştir. 2.Bayezıd döneminde Sadrazam Atik Ali Paşa tarafından 1511 yılında camiye çevrilmiştir. 434 yıl cami statüsündeki yer 29 Ağustos 1945 tarihinde Bakanlar Kurulu tarafından müzeye çevrilmiştir. Danıştay’ın 14 Aralık 2019 tarihinde aldığı bir karar ile ‘’Cami asli fonksiyonu dışında kullanılamaz’’ kararı vererek caminin müze vasfından çıkartılarak asli vasfına dönmesi, ibadete açılmasının önünü açmıştır.

Sonuç olarak, Ayasofya bir kilise değil bir camidir. İstanbul fethinin sembolü ve Türklerin kılıç hakkıdır. Yarım asırdır ezanların yankılandığı bu yerde tarihimize sahip çıkıp, dış baskılara boyun eğmeyerek Ayasofya’nın tekrar ibatede açılması gerektiğini düşünmekte ve millet olarak bu çalışmaya büyük destek verildiğini belirtmek isterim.

Saygılarımla,

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Özgür Dalgıç Arşivi