Hepimiz aynı gemide miyiz?
Rumlar veya Yunanlılar 1963’den itibaren Kıbrıs adasında Türklere zulüm etmeye başladılar…
Türkiye “bir gece ansızın gelebilirim “ sloganı ile defalarca bu zalimleri uyardı.
Karşılığında şu cevabı aldı “bekledim de gelmedin, yoksa beni sevmedin?”
Ve bir gece “Ayşe tatile çıksın” parolası ile Türkiye şaka yapmadığını gösterdi.
Türk ordusu 1974’de kara, deniz ve hava kuvvetlerinin örnek iş birliğiyle Ada’ya çıkarken savaş şartlarına harfiyen riayet ettiği halde Rumlar ve Yunanlılar yine hile üstüne hile yapmışlar, Ada’nın batı bölümlerinde dağınık ve himayesiz olan Türk köylerine saldırarak kadın, çocuk demeden öldürmüşlerdir.
Buna karşılık Türkiye Ada’ya sevk edeceği yiyecek maddelerini dahi Türk, Rum ayırımını yapmadan dağıttı.
Bu iki millet arasındaki karakter farkıydı…
Bu batı’nın hayran olduğu şanlı Helenlerin bugünkü şüpheli torunlarının ahlakı ile, Kürşad’ın torunlarının karakter farkıydı.
Bu Olimpus dağının tepesinin, Tanrı Dağlarının eteklerine denk gelemeyeceğinin gerçeğiydi..
Bugünler de tarih Akdeniz’de yeniden bu karakter farklarını ortaya koymaktadır…
Türkiye “Akdeniz suları kara toprağım kadar kutsaldır ve sınırım bu suların derinliğinden başlar“ dedi ve gemilerini yolladı.
Batının şımarık çocuğu Yunanistan, Türkiye'ye "gelirseniz vururuz" dedi.
Türkiye geliyoruz hadi vurun dedi..
Sonuç;
Türkçe de çok güzel bir deyim var “yusuf ..yusuf veya yemedi”
Hatırlatalım!
Yunanistan Türkler tarafından 400 yıl vali ile yönetilmiştir.
Zaman bizim olanı geri alma zamanıdır.
Bu iş siyaset üstüdür, parti meselesi değildir.
Her kim ki bu işte yalpalarsa Bizans artığıdır.
Mavi Vatan kavgamız ülkemiz adına şunu da ortaya koyacaktır “hepimiz gerçekten aynı gemide miyiz?”
Yoksa Neyzen Teyfik’in dediği gibi;
"Geldikleri gibi gitmediler;
Kimi itini bıraktı,
kimi bitini...
Kimi de piçini."
Bakalım bunlarda bu süreçte ortaya çıkacak.
Neyse devam edelim!…
Herkes bilmelidir ki; Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin verecek ne bir karış vatan toprağı ne de bir vatan suyu vardır..
7 düvel bilir ama bir daha hatırlamak gerek; Barbaros'un sancağı, bu denizlerde daimdir.
O 7 düvel şunu bilmelidir ki; Türkiye hiç kimsenin hakkında, hukukunda, toprağında, denizinde, meşru çıkarlarında gözü yoktur. Türkiye’nin tek talebi, kendisine de aynı anlayışla yaklaşılmasıdır.
Türkiye uluslararası hukuktan kaynaklanan hak ve menfaatlerini korumak için yola çıktı.
Sömürmek için değil paylaşmak için yola çıktı.
Türkiye Akdeniz’i sömürgesi yapmış ülkelere ders verecek adil bir ülkedir, kimse korkmasın.
Türkiye kendini kıyılara hapsetmeye çalışanlara karşı hakkını sonuna kadar koruyacaktır.
Ama savaşla ama barışla…
Türkiye kendisine savaşla geleni barışa mecbur edecek güçtedir.
Ne demek istediğimizi anlamayanlara bir hatırlatma;
Zaten Ayşe’de tatili yarıda kesmişti.
Bu arada yola çıkan Oruç Reis ismi ne kadar manidarsa, ona eşlik eden bir geminin adının "Cengiz Han" diğerinin ise "Ataman" olması o kadar manidardır.
Ben hele hele ATAMAN ismine çok sevindim.
Ataman kimdir biliyor musunuz?
Osman Bey’in gerçek adıdır.
Hazır duygusal moda girmişken ruhi yanımız, sözlerimizi
Yahya Kemal Beyatlı’nın SÜLEYMANİYE' DE BAYRAM SABAHI adlı şiirinin şu dizleri ile bitirelim;
“Deniz ufkunda bu top sesleri nerden geliyor?
Barbaros, belki, donanmayla seferden geliyor!..
Adalar`dan mı? Tunus`dan m, Cezayir`den mi?
Hür ufuklarda donanmış iki yüz pâre gemi
Yeni doğmus aya baktıkları yerden geliyor;
O mübârek gemiler hangi seherden geliyor?”
Akdeniz’e bu tarihi yolculuk “AYASOFYA’da BAYRAM SABAHI” şiiri yazdırır bize inşallah.
Tanrı Türk’e yar olsun!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.