GÜNCELLEME GEREKTİREN HİKAYELER (1)
Günümüz insanı zekadan çok, daha gayri ahlaki olan kurnazlığa yöneliyor. Aslında emeğin ve entellektüel sermayenin bir karşılığı olması gerekirken, zamanın ekonomik getirileri ve vahşi kapitalizmin şartları, ana değişim aracı olan ve onu bulan Lidyalılardan sonra ulaşım kanallarının çok farklılaştığı yada üretiminin tekelleştiği paranın eskisi gibi masum yollarla kazanılmadığına şahit oluyoruz.
Yani sözün özü, bazı çevrelerce, para kazanmak için her yolun mûbah sayıldığı bir zaman eşiğinden geçtik milenyumla birlikte. Her ne kadar, her ambargoyu yaşadığını iddia eden Baby Boomer kuşağı çizgili tişörtleri ve kendinden emin tavırlarıyla, teknolojik bilgisizliklerinin farkına varmadan emekli maaşlarının satın almış olduğu yokluğun mutluluğu ile yolda tuttukları gençlerin yaşam ve gelecek ümitlerini sömürmüş olsalar da.
Onlardan sonraki X kuşağının bazı fertleri maşallah denecek kadar bu açığı kapatıp yükünü tutmuş oldu bile. Buraya kadar ekonomik göstergelerdeki derdimiz ve kaygılarımız anlaşılmıştır umarım. Toplumda kütlesel olarak büyük bir yer kaplayan ilkokul, ortaokul veya liseden mezun olamamış veya mezun olup tv programları ve dizileri sayesinde doğru bilgi ve ahlak sahibi olduğuna inandırılmış büyük çoğunluğun engin bilgi ve donanıma sahip olduğu; Ekonomi, tıp, hukuk, mühendislik alanında hadsizlik yaparak görüş bildirdiğim için yine de kendilerinin affına mahzar adayı olduğumu bildirmek isterim.
Google Translate’den İngilizce ve artık Fransızca’ya da çevrilerek takip edildiğini bildiğim yazılarımın uzunluğu için, siz okuyucularımın tahammüllerine yürekten teşekkür ederim.
Yine elektronik posta kutuma gelen mesajlarda, Akademik uzmanlık alanım olan Uluslararası politika konusunda neden yazmadığım soruluyor. Bu konuda araştırmalarım ve eğitimim devam ettiği gibi, geçmişte yazmış olduğum yazılarım hala güncelliğini korumaktadır.
Köşe yazılarımda belirttiğim öngörülerimi kaynak belirtmeden kendi fikirleriymiş gibi kamuoyuna pazarlayan bazı köşe yazarı arkadaşlarımın mesleki gelişimleri için bir müddet ben onları takip etmeği yeğliyorum. Dinlemek ve okumak iyidir.
Yalnız şunu söyleyebilirim: bulunduğumuz bölgeye çekilen operasyon sadece İran’la sınırlı kalmayacak. ABD ve Rusya’nı derin Fransız karşıtlığı, Gürcistan Başkanı Zurabişvili’yi koltuğundan edecek. Doğu Avrupa’da ise, savaş propagandası ile Rusya’yı sıkıştırdığını düşünen Zelenski için tehlike çanları çalmaya başladı.
Fransa'da ise Macron’u zor günler bekliyor, karşısına çok güçlü bir aday çıkacak. Sanırım sonraki dönem, Sarkozy abisiyle Şanzelize Bulvarında bir Kafede birbirlerine anılarını anlatırken rastlarsınız.
Yazımızın başında ekonomi ve Fransa’dan bahsetmişken La Fontein’in hepimizce bilinen Karınca ve Ağustos böceği hikayesini kapitalizme uygun olarak güncelledim, müsaade buyurursanız sizlerle de paylaşayım:
Efendim, Karınca yaz boyunca çalışırken ağustos böceği saz çalmış. (Bilirsiniz hikayeyi)
Tabi kış gelmiş, karınca sıcacık evinde afiyet içinde yaşıyorken bir gün kapısı çalmış.
Bakmış ağustos böceği.
"Tamam" demiş
- "Yaz boyunca saz çaldın şimdi aç kaldın ve benden yemek istemeye geldin, değil mi
Saz çalacağına biraz çalışmış olsaydın böyle aç kalmazdın".
Ağustos böceği de:
"Yoo. Yanlış anladın" demiş.
-"Ben pandemiden dolayı saz çalamayıp bilişim sektörüne yöneldim. Bir kaç yazım dili öğrenip bilgisayar programı yazdım. İnşaat sektörü, borsa, bahis ve kripto para işine girdim, bir sürü param oldu. Yat aldım, baktım buralarda nüfus demografisi değişiyor AB ülkesinden ev alıp vatandaşlığa geçtim. Tv’lerde canlı yayınlara katılıp her konuda salladım, insanlar acayip inanıyor, hatta meşhur da oldum. Şimdi Avrupa gezisine çıkıyorum Belki oralardan istediğin bir şeyler vardır, diye sormaya geldim"
Hakikaten de karınca bir bakmış, ağustos böceğinin hiç öyle aç bir hali yok.
Üzerinde bir kürk var, arkada da kocaman bir limuzin, önünde şöförü ile onu bekliyor.
"Yok, bir şey istemiyorum" demiş.
-"Ama Fransa'ya uğrayacaksın değil mi?" diye sormuş.
Ağustos böceği de:
- "Evet" demiş.
"İyi o zaman" demiş karınca.
-"Paris'e gidince orada La Fontaine diye bir adam var, onun yüzüne benim için tükür, oldu mu?" demiş.
Yıllarca bizleri çocukluğumuzdan başlayarak beden işçisi olarak eğitmenin veya köleleştirmenin başka yoluydu bu hikayeler. Kara mizah olarak Güncellenmesi gerekiyordu.
Sadece hikayelerin değil, aynı zamanda bazı kavramların karşılığı olan günümüz terimlerinin de güncellenmesi mutlak ihtiyaç olmuştur.
KALIN SAĞLICAKLA!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.