GÜL’ün DİKENLERİ!
2008 Eylül ayında dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Erivan’da oynanan Ermenistan-Türkiye milli maçına gitti…
Gerekçe; ‘ Ermenistan Açılımı’
Oysa kardeş ülkemiz Azerbaycan’ın işgal altındaki toprakları azat edilmeden böyle bir açılıma girmek Türk dünyasının birliğine ve dirliğine ihaneti.
Abdullah Gül’ün gittiği maçta Azerbaycan’a ait işgal edilmiş Dağlık Karabağ bölgesinde gayri-kanuni bir şekilde kurulan ve/fakat dünyanın hiçbir ülkesi tarafından tanınmayan işgalci Dağlık Karabağ yönetiminin sözde bayrakları açıldı ve onun gözünün içine soka soka maç oynatıldı…
Tüm bunlar niye yapıldı?
Trajikomik bir sebepten; sınırları açmak, içine düştüğü ekonomik krizden n Ermenistan’ın kurtarmak içindi.
Sonra ne mi oldu?
14 Ekim’de Bursa’da Türkiye-Ermenistan arasında bir maç daha oynandı
Çok ilginçtir maçtan önce Bursa valiliğince maç vesilesiyle alınan önlemler şu şekilde sıralanmıştır:
-Türk bayrağı dışındaki bayrak ve flamalarla stada girmek yasak olacak.
-Taraftarlar stada girerken çok sıkı şekilde aranacak.
-Taraftarlar içine sivil polisler konuşlandırılacak.
-Tahrik edici tezahürat ve pankart yasak olacak.
-Maça oturma amaçlı karton dahi sokulamayacak.
Bütün önlemlerin temelinde Azerbaycan bayrağının stada sokulmaması yatmaktaydı.
Oysa yasaklamak istedikleri Azerbaycan bayrağı bizim canımızdan, kanımızdan olması dışında BM tarafından tanınmış, bağımsız bir ülke ve en önemlisi bir Türk cumhuriyetinin bayrağıydı.
Dolayısıyla da stada sokulmasında hukuki herhangi bir gerekçe bulunmamaktaydı.
Ortadaki acayiplik anlaşılır gibi değildi ve bir üst akıl vardı.
Peki, bu üst aklın amacı neydi?
“Bir millet, iki devlet” temelinde gelişen Azerbaycan- Türkiye ekonomik, sosyal ve kültürel ilişkilerine sekte vurmak ve buradan doğacak güçle Türk Dünyasının Birliğine giden yola taş koymak.
Nitekim Bursa’da maçta skandal patladı!
Stada sokulan Azerbaycan bayrakları çöplerde görüldü.
Ermenistan konusunda çok hassas olan ve her Türk Devleti gibi bayrağına kurban olacak olan Azerbaycan haklı olarak kıyameti kopardı.
İki kardeş ülke arasındaki ilişkiler kopmak üzereydi ki; dönemin Başbakanı Sayın Erdoğan Azerbaycan’a geldi ve Azerbaycan Milli Meclisinde bir konuşma yaparak ve Azerbaycan Milli marşını canı gönülden okuyarak bu hassas döneme son noktayı koydu.
İşte bu dönemeden sonra Azerbaycan-Türkiye ilişkileri başka bir hal almış ve bugün geldiği yüksek seviyeye ulaşmıştır.
Bugün siyasette geldiğimiz noktaya bakarsanız Erdoğan geçmişin hatalı hamlelerini silmek için elinden gelen her şeyi yapmaktadır.
Çözüm Planı, ANNAN Planı, AB ile koşulsuz müzakereler ve devletin bir CIA projesiyle ortak yönetilmesi bu hataların en başlarıydı.
Dikkat edin bu planların hepsinin arka perdesinde Abdullah Gül vardı.
Ve o üst aklın Türkiye’deki lorduydu.
Dönem; Erdoğan’ın karizmatik liderliğinin, çırak siyasetle birleştiği dönemdi ve Erdoğan her türlü şekilde kullanılıyordu.
Aldığı görevle Erdoğan’ı bir süre idare etti ama unuttuğu bir şey vardı; TÜRK DEVLETİNİNDE BİR AKLI VARDI!
Abdullah Gül siyasette hep ikinci adam olarak durdu, kendisini hep akil ve birleştirici olarak gösterdi ama Türk Milletinin aleyhine ne kadar varsa o projenin perde arkasında hep o oldu.
Bugün Abdullah Gül’den medet uman aklı sefillere bir hatırlatma;
Acaba “ikisi arasında kalırsam hiç tereddütsüz Erdoğan’a oy basarım” diyen sizce kaç seçmen var bu ülkede biliyor musunuz?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.