Selçuk DÜZGÜN

Selçuk DÜZGÜN

Doğu Perinçek’e cevaben nereden mi çıktı bu Ülkücülük?

Doğu Perinçek’e cevaben nereden mi çıktı bu Ülkücülük?

Hatırlayınız en son referandumuz öncesi MHP Lideri sayın Devlet Bahçeli`nin ` EVET ` cephesinde olmasını eleştirenler üzerine sert bir şekilde gitmiş ve Sayın Bahçeli "Doğu Perinçek'le Erdoğan arasında tercih hakkımız olursa Erdoğan'ı tercih ederiz" diyerek konuya çok anlamlı bir nokta koymuştu.


Referandum öncesi Bahçeli`yi sağduyu ile karşılayan Perinçek referandum sonrası konuşmaya başladı.


Ve başladı geleneksel fitneciliği ile, çok bilmiş milli pozları ile `ÜLKÜCÜLÜK` tanımı yapmaya.


En son olarak ` Nereden çıktı bu ülkücülük?` diye bir makale kaleme aldı.


Hatırlayınız genetik zihin kodları aynı torbadan beslenen  asistanı Soner Yalçın`da daha önce MHP`nin siyasi particiliğinden yola çıkarak ve kendince bir `TÜRKÇÜ` profili çizerek, ne hikmetse   `MHP `lilere kardeşim diyerek  `Bozkurt-Mankurt` değerlendirmesi yapmıştı.


Perinçek`in yeni kaleme aldı yazı ile Soner Yalçın`ın 2015`de kaleme aldığı yazı arasında hemen hemen hiçbir fark yok.


İkisi de sütten çıkmış ak kaşık gibi milliyetçilik dersi vermeye kalkıyor milli olanların ta kendilerine.


-Neymiş efendim, güzel milliyetçiliğimiz varken 1960`larda bu ülkücülük nereden çıkmış?


Ne diyor Perinçek yazısında : “Türkiye`mizin yakın tarihinde, devrimler yapan, Türkiye’ye bağımsızlık, hürriyet, eşitlik, kardeşlik, çağdaşlık, aydınlanma adına ne varsa getiren bir Milliyetçilik var. Atatürk gibi dünya ölçeğinde bir önderi var. Milliyetçilik 1937 yılında, Atatürk zamanında Anayasanın başına konmuş. Son iki yüzyılın dünya tarihine bakalım, emperyalizme karşı iki yüzyıl savaşan kaç ülke var. Türkiye en başta gelen birkaç ülkenin içindedir. Türk Milliyetçiliği, bu açıdan Mazlum Milletlerin hayatında dünya ölçeğinde izler bırakmıştır ve hep ön cephede olmuştur. Böyle şanlı bir tarih var.

Peki böyle gurur duyulacak bir Milliyetçiliğimiz varken, 1960’lı yıllarda Ülkücülük nereden çıktı? O cereyanı üretenler niçin yeni bir ad bulma ihtiyacı duydu? Yeni bir isimlendirmeyle kendilerini niçin Milliyetçiliğin tarihinden ayırdılar?

Bu soru çok önemlidir. Çünkü Ülkücülük, Milliyetçiliği köklerinden koparmış, Abdülhamit zindanlarında büyüyen Hürriyetçi Milliyetçiliği Abdülhamit takipçisi haline getirmiş, en büyük Milliyetçi Atatürk’e yan bakan bir cereyan üretmiş, Saltanata ve emperyalizme karşı savaşan bir fedailiğin yerine Abdülhamit hayranı ve ABD’ye sırtını dönen bir eylem çizgisi uygulamıştır.”

Kısaca özetlediğim bu görüşlerinden sonra Perinçek tıpkı asistanı Soner Yalçın gibi şu ukala soruyu da soruyor: “Bugün Ülkücüler içinde bir soruşturma yapalım, Mustafa Celalettin Paşa’yı, Yusuf Akçura’yı, Ziya Gökalp’i, Hüseyinzade Ali Bey’i, Necip Asım’ı, Gaspıralı İsmail Beyi, Enver ve Talat Beyleri, Mahmut Şevket Paşa’yı, Sabri Bey’i, Resneli Niyazi Bey’i, Mahmut Esat Bozkurt’u, Reşit Galip’i, Mustafa Necati’yi, Sadri Etem’i, İsmail Hüsrev Tökin’i kaç kişi tanıyor, kaç kişi okuyor?”

Bunu söyleyen adam milli olmayı komünistlerden,   `devrim`  yapmayı teröristlerden öğrenip APO`ya methiyeler düzen biridir.


Dünayaklarında ki postallarla, kızıl yıldızlı kalpakları ile, Sofya’dan, Rusya’dan Çin’den Enternasyonal sesleri dinleyenlerin bugün milliyetçi olup “ Nerden Çıktı Bu ülkücülük?” demelerine verilecek cevap kısa da ben biraz uzatayım.


Sayın Perinçek!

Bir kere ülkücülük 1960`larda ortaya çıkmış bir kavram değildir.

Hani  yazında Türkçü yazarlar sayıyor ve `bunları bilir mi ülkücüler ?` diyorsun ya… haa işte o yazarların hemen hemen hepsinin üzerinde bütünleştiği , fikirlerinin tek bir adamda devleştiği bir de Hüseyin Nihal Atsız vardır.


Atatürk`ün mirasyedisi CHP `nin  sözüm ona milliyetçilik yaptığı zamanlarda ülkeyi bir virüs gibi saran komünist yapılanmaya karşı adam gibi baş kaldırmış, Abdulhamit`in sürgüne gönderdiğini iddia ettiğin Akçura`dan daha fazla zumlu devrin milli şefi İsmet İnönü`den görmüştür.


Yazında ülkücülere güya ders veriyorsun da nedense “1944 Türkçülük Turancılık” davasına değinmiyorsun.


Sen değinmemişsin ama ben değineyim.

Değineyim çünkü “ Nereden çıktı bu ülkücülük ?”  fitne soruna cevaptır; 1944 Türkçülük Turancılık davaları.


Türkiye Cumhuriyeti Devleti 1944 yılına gelene kadar denilebilir ki; görünüş itibariyle de olsa kuruluş ülküsüne bağlıdır. Bu ülkü de Türkçülüktür. Ziya Gökalp ve Yusuf Akçura gibi Türkçü düşünürlerin, Türk Ocaklıların ortaya atmış olduğu tezler, Mustafa Kemal Atatürk tarafından ustaca yaşam alanına geçirilmiş ve uygulanmasına başlanmıştır.


Fakat bu uygulama Atatürk`ün uçmağa varışından sonra sekteye uğramıştır.

CHP iktidardadır ama içerisinde bazı devlet adamları Türkçüdür.

Dönemin Başbakanı Rüştü Saraçoğlu`dan bunlardan biridir.


 Büyük Türkçü Nihâl Atsız Beğ; devletin ülküsünün Türkçülük ve dönemin Başbakanı Saraçoğlu”nunda Türkçü olduğu inancı içindedir. Buna karşılık devletin her tarafına komünist ve hain kadroların yerleştirilmekte olduğunu görmektedir. O günkü Başbakanı ve devlet yetkililerini uyarmak için Atsız Beğ; devrin başbakanı Şükrü Saraçoğlu”na Orhun Dergisi”nde 1 Mart 1944”te ve gene bir ay sonra 1 Nisan 1944”te olmak üzere iki açık mektup kaleme alır. Devletin içine hatta beynine sızmaya çalışan virüsleri haberdar eder. Ve Başbakan`a şikâyet ve uyarıda bulunur.

Bu virüslerin içinde -sonradan Bulgaristan`a kaçarken öldürülen- Sabahattin Ali de vardır.

Devrin Milli eğitim bakanı Hasan Ali Yücel`i bu mektuplar büyük bir telaş ve endişeye düşürür. Hasan Ali Yücel ile o günlerin Ulus gazetesi başyazarı Falih Rıfkı Atay`ın teşviki ile Sabahattin Ali tarafından Atsız Beğ mahkemeye verilir.


Ve işte her şey bundan sonra başlar!


26 Nisan 1944”te Ankara”da başlayan ilk mahkeme, dönemin üniversite gençliği tarafından hınca hınç doldurulur. Bu yoğun kalabalık ve tezahurat karşısında Mahkeme heyetinin içeriye pencerelerden girebildiği söylenir.


Nihâl Atsız Beğ Mahkeme Heyetine;


“Sabahattin Ali”den sorulsun, hıyanetini ispat edelim mi? Buna razı mı?” diye sorar. Sabahattin Ali ise bu sözler karşısında sessiz kalmış ve bir cevap verememiştir.


Mahkeme 3 Mayıs 1944`e ertelenir. Ne olduysa davanın ikinci celsesi 3 Mayıs 1944 günü olur. 3 Mayıs 1944`te Türk gençliği bir volkan gibi patlar. Türklük ülküsüne ve onun ideolojik lideri, hocası Hüseyin Nihal Atsız`a sahip çıkmak için Ankara Adliyesinin koridorları, salonları doldurulduğu gibi adliyenin önü de yüzlerce genç tarafından doldurulur. Topluluğun bir kısmı adliyede Atsız`ı yalnız bırakmazken diğer binlerle ifade edilen büyük bir topluluk Ulus Meydanına doğru protesto yürüyüşüne geçer.


İşte bu “3 Mayıs” günü Türk Ocaklarının görevini yerine getirememesinden kaynaklanan ve Ülküsü Türk Milliyetçiliği olan kısaca: ÜLKÜCÜLÜK dediğimiz ogün Sabahattin Ali gibi hainleri bugün seni rahatsız eden o akım ortaya çıkar.

Ogün Türk Milliyetçili adına bunlar olurken sen ve senin gibilerin fikir babaları SSCB`ye şarkılar yazıp Türk Milliyetçilerini ırkçılıkla suçluyorlardı.


Şimdi kalmış milliyetçilikten bahsediyorsun.

Hayatından bir kez Turancılık fikrini kalemine, kelamına düşürmeyen zihniyetin milliyetçili anca kıçını kurtarma milliyetçiliği olur.


Enver Paşa`dan,  bahsediyorsun ama en üzüldüğün şey eminin Kafkas İslam ordularının Bakü`ye Sovyet işgalinden kurtardığı tarihtir.


Rica ederim Türk Milliyetçisi isen arada bir Mehmet Emin Resulzade`ye de değin.


Ülkücülüğün milliyetçilikten kopuşunu Abdulhamid`e olan sevgisinden kaynaklandığını düşünüyorsun.


Senin ağa babaların onan Kızıl Sultan derken Elbette Türk Milliyetçileri olan bizler Cihan Sultanı diyeceğiz.


Tıpkı Atilla`ya, Alparslan`a, Fatıh`e,  Yavuz`a dediğimiz gibi.


Biz Abulhamit`e Cihan Sultanı, Atatürk`e Başbuğ diyen bir Türk Milliyetçiliğini ülkü olarak savunan insanlarız.


Evet Devlet Bey  "Doğu Perinçek'le Erdoğan arasında tercih hakkımız olursa Erdoğan'ı tercih ederiz" derken kesinlikle haklıydı.


Biz tarihi bir gören, tarihteki bütün sımalarımızı hataları ile sevapları ile kabullenen Türk Milliyetçileriyiz.


Sahi dün komünizmin bayraktarı olan, sırf komünist felsefe ile kurulduğu için pkk`ya apo itine destek veren ve bugün içi boş bir ulusalcılık ile milli olmaya çalışan , millilik için hayatından geçenlere akıl veren sizler kimlersiniz?


Haa nerden mi çıktı bu Ülkücülük?


Çin Seddi`nde Mete`ye bak.

Rom a`da Atilla`ya,

Malazgirt`te Alpaslan`a.

İstanbul`da Fatih`e.

Anafartalar`da Atatürk`e bak.

Yesevi`ye, Bektaşi`ye bak…

Tabutluklar`da işkence gören Atsız`a bak…

Hindistan`na sürgün olan Türkeş`e bak.



Nerde?

`Millet olmayı son yüzyılda öğrendik ` diyenler nerden baksın bu hakikatlere.

Biz Türk`e `budun` derken, siz bize ` ırkçı` diyen zihin fakirleri, hadi işinize.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Selçuk DÜZGÜN Arşivi