DAVOS'TA VAN MİNUT, YAHUDİ KONFERANSINDA YES SÖR!
Uzun zamandan beridir İsrail üzerinden ABD ile ilişkileri yeniden normalleştirmenin yollarını arayan AKP, İsrail’in belli başlı taleplerine olumlu yanıt vermesi ve karşılıklı elçilik atamasıyla sonuçlandı.
Ancak ne var ki füze alımı konusunda ABD ile Rusya arasına ciddi bir diplomasi sorunu yaşanmaktadır. Rusya Federal Askeri ve Teknik İşbirliği Servisi direktörü Dmitri Şugayev, ikinci parti S-400 füze sistemlerinin alımı ve bir kısmının da Türkiye’de yerli olarak üretilmesi konusunda Türkiye ile anlaşmaya varıldığını duyururken Savunma Sanayi Başkanlığı ise yeni bir gelişmenin söz konusu olmadığını, ilk gün yapılan anlaşmaya göre sürecin devam ettiğini açıklayarak bir bakıma Rusya’yı yalanlamış oldu.
Bu konuda Rusya ile yapılan anlaşmanın içeriğinin, kapsamının ne olduğu bilinmiyor ancak burada somut olarak görünen önemli bir detay var ki o da AKP’nin füze sistemi konusunda Rusya ile ABD arasında sıkışıp kaldığıdır.
Füze konusunda benzer bir kriz daha önce de yaşanmış, Türkiye’nin tercihi Rusya olmuştu. Türkiye’nin Rusya ile yakınlaşmasına, işbirliğine hiçbir zaman olumlu bakmayan ABD, bu hadiseden sonra Türkiye’yi F -35 programından çıkartırken F-16 alımıyla ilgili kapıyı aralı bırakmıştı. F -16 sistemi alımında ABD’yi tercih etmesi zaten İsrail üzerinden ABD ile ilişkileri onarmaya çalışan Erdoğan için büyük bir avantaj gibi görünse de Rusya’nın tavrının olumsuz olacağı ve hatta iki ülke arasında normal seyreden ilişkiyi sekteye uğratma ihtimali oldukça yüksektir. Türkiye gündeminde ise füze konusuna sanki kimden alınırsa ondan yana taraf olunacakmış gibi oldukça dar, sığ bir perspektiften bakılmaktadır.
Tespitlerim 5 ay sonra teyit edildi
AKP’nin İsrail üzerinden ABD ile ilişkileri yeniden geliştirmek için örtülü siyaset yürüttüğünü beş ay önce 21 Mart 2022 tarihli ve “ABD / İsrail Oltasına Takılan Sersem Balık” başlıklı makalede detaylı olarak ele almıştım. Rusya-Ukrayna çatışmasını analiz ettiğim o makalede “(…) Rusya-Ukrayna çatışmasının ana nedenlerinden birisi de ABD ile İsrail’in 1995’dan beridir Doğu Akdeniz, Karadeniz hattında ortaklaşa yürüttükleri küresel enerji siyasettir. Rusya, açıkça rahatsızlığını dile getirirken Türkiye ise kendi çapında bu siyasetin bir parçası olmaya çalışıyordu. AKP’nin bu çabası, kamuoyuna birçok defa petrol ve doğalgaz bulundu müjdesiyle veriliyordu. Akçakoca’da, Sakarya’da, Karadeniz’de birçok defa doğalgaz bulduğunu söyleyen iktidar 2013’te, Taksim meydanında doğalgaz bulduklarını dahi iddia etmişti. 2004’ten beridir aralıklarla doğalgaz ile petrol bulduğunu söyleyen iktidarın doğalgaz ücretlerini düşürmesi gerekirken sürekli zam yapması doğru okunduğunda sözde verdikleri müjdenin gerçek dışı, manipülasyondan ibaret olduğu görülecektir. Çünkü gaz ve petrol üzerinden yaptığı örtülü siyasetteki amacı, İsrail üzerinden ABD ile yeniden ilişki kurmak ve bu ortaklığa dâhil olma çabasıdır.” İfadelerini kullanmıştım. Bu bakımdan İsrail ile karşılıklı elçilik atanması sürpriz değil, AKP’nin uzun zamandan beridir gizli, örtülü bir şekilde yürüttüğü çabalarının sonucudur.
Erdoğan öncesinde de ABD ile ilişkileri yeniden düzene sokmak için aralıklarla İsrail yönetimine yönelik açıklamalarda bulunmuştu. Yine bir açıklamasında “Gönül arzu eder ki İsrail ile münasebetlerimizi daha iyi noktaya taşıyalım. İstihbarat noktasında münasebetlerimiz zaten kesilmiş değil, devam ediyor.” İfadelerini kullanmıştı.
Erdoğan’ın İsrail’e yönelik bu çağrıları aslında yukarıda da değindiğim gibi İsrail üzerinden ABD ile yeniden ilişkileri onarmak içindi çünkü ABD/İsrail rüzgârını yelkenine dolduramayan AKP’nin bundan sonra yol alması pek de mümkün görünmemektedir. İsrail’e yönelik diyalog girişimleri yanlıca Erdoğan’ın çağrılarıyla sınırlı kalmadı, Cumhurbaşkanlığı Ekonomi Politikaları Komitesi yönetim kurulu üyesi Hakan Yurdakul, Tel Aviv’de yapılan Avrupa Yahudi Parlamentosu konferansına da katıldı. İşte o toplantıdan sonra da AKP’nin Ortadoğu politikasında ciddi değişikler oldu. Çünkü İsrail yönetimi, Hamas’ın bir kolu olan Müslüman kardeşlere bağlı İstanbul merkezli televizyon kanallarının Mısır’a yönelik eleştirel yayınların durdurulmasının yanı sıra Hamas yetkililerine de sınırlama, kısıtlama getirilmesini talep etmişti. AKP, söz konusu kanallara talimat göndererek Mısır’a yönelik eleştirel yayınların derhal durdurulması talimatını vererek İsrail’in talebini yerine getirdi. Sanki büyük bir diplomatik başarıymış gibi kamuoyuna lanse ettikleri bu hadise gerçekte Davos’ta ki “Van Minut” pişmanlığının, Tel Aviv’deki Yahudi Konferansında bu defa “Yes sör” denilerek telafi edilmesinden başka bir şey değildi. Fakat gerek iç ve gerek dış siyasette tutarlığı olmayan AKP’nin büyük çabalar sarf ederek kurduğu ilişkiyi nasıl ve ne zamana kadar sürdüreceği belli değil.
AKP için ABD’nin yolu İsrail’den geçer
Hatırlanacağı üzere 2010’da İsrail’in abluka altında tuttuğu Gazze’ye yardım taşıyan Mavi Marmara gemisine İsrail askerleri baskın düzenlemiş, 10 Türk gönüllü katledilmiş, 50 den fazlası yaralanmış ve gemi personelinin tamamı İsrail’e götürülmüştü. İsrail, izin vermeyeceğini duyurmasına rağmen AKP, inatla gemiyi İsrail’e sürmüş ve facianın yaşanmasına neden olmuştu. Kamuoyuna bunun hesabını soracağını defalarca dile getiren Erdoğan’ın yapabileceğinin tamamı Davos toplantısında sarf ettiği “Van Minut” ile sınırlı kalmıştı. O tarihten sonra karşılıklı olarak büyükelçiler geri çekilmiş ve Türkiye / İsrail ilişkileri de askıya alınmıştı. Aradan geçen 12 yıl sonra İsrail hiçbir çaba göstermezken Erdoğan, İsrail ile ilişikleri yeniden düzenlemek, diyalog kurmak için yollar aramış ve hatta girişimlerde bulunmuştu. AKP, İsrail üzerinden ABD ile diyalog kurmaya çalışırken ABD’de yine İsrail üzerinden Türkiye’yi rotasına sokmaya çalışmaktadır. Her iki durumda da ortak nokta İsrail olduğundan bu aşamadan sonra İsrail’e karşı kabadayı tavırlarının restle karşılık göreceğinden AKP artık emin olmuş durumdadır.
Nitekim karşılıklı elçilik ataması henüz gerçekleşmeden ABD’nin Ankara büyükelçiliği bu konuda çıkan haberlere dayanarak memnuniyetini dile getiren bir açıklama yapmıştı. Türkiye’nin bu girişimlerini memnuniyetle karşılarken İsrail başbakanlığı ise Twitter hesabından yaptığı paylaşımda takdir eden ifadeler kullanmıştı. İsrail açısından Türkiye ile ilişkilerin yeniden başlaması, bölgesel istikrar için önemli bir değer olmakla beraber İsrail vatandaşları için de ekonomik değer taşımaktadır. Daha önemlisi de İsrail’in dünyada ki konumunu güçlendirmesine katkı sunacak olmasıdır. İsrail başbakanı Yair Lapid’in açıkladığı bu önemli detaylar aslında İsrail’in Türkiye’den beklentisinin söze dökülmüş özetidir. Ancak Türkiye’nin beklentisinin ne olduğu belli olmadığı gibi ne anlam ifade ettiği de belirsizdir. Buradan hareketle, bu ilişkide büyük çıkar ve beklentisi olan ülkenin İsrail olduğunu söylemek yanlış bir saptama olmayacaktır. AKP’nin çıkarı ise ülke genelinde değil, kişisel menfaatleri yani iktidarlığını devam ettirebilmek için ABD/İsrail desteğine olan ihtiyacıdır diyebiliriz. Yirmi yıllık iktidarlığında Osmanlı imparatorluğunun dini, siyasi ve kültürel mirası üzerinden Neo-Osmanlıcılık oyunları oynayarak ve çevresine de mavi bocuklar dağıtarak durumu idare etmeye çalışan AKP, gerek İsrail ve gerek savunma sistemi konusunda da aynı tutumu sergilemektedir. Ancak İsrail ile ilişkileri yeniden kurmakla bir zamanlar Arapların hamisi olmakla eleştirilen AKP’nin bu defa İslamcıları karşısına alması kaçınılmaz olacaktır. Görünen salt gerçek şu ki; çağ dışı Arap zihniyeti, laik cumhuriyete ne kadar yamanırsa yamansın, mutlaka bir yerinden sızdıracak, çürüyüp dökülecektir.
NOT: Yazı içeriğinde sözünü ettiğim makalenin tamamına alttaki linkten ulaşılabilir.
https://www.siyasetcafe.com/abd-israil-oltasina-takilan-sersem-balik-4458yy.htm
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.