Taha Can Gürlek

Taha Can Gürlek

Burjuvazinin hedefi

Burjuvazinin hedefi

Temelleri Fransız devrimiyle atılan, günümüzde ise tüm gelişmelere, ilerlemelere engel teşkil ettiği çeşitli platformlarda açık açık dillendirilen şey. Peki ne oldu da ulus-devlet düşüncesi ya da onu savunmak bir çağdışılık, faşistlik, andavallık halini aldı?

Hepinizin malumudur, Fransız devrimi denen nane aslen burjuvazinin zenginleşip semirmesiyle krala ve aristokratlara kafa tutmasıdır. O dönem büyük imparatorluklar, asiller (kraliyet hanedanı) ve soylu aristokratlar burjuvazi karşısında güç kaybedince bu sınıf artık iktidarı ele geçirmek istedi ve yanına halk desteğini de alarak başarılı oldu.

Halk desteğini almasının en temel nedeni hiçbir hakkı olmayan insanlara tıpkı asiller gibi oy kullanma, belli devlet hizmetlerinden faydalanma, kulluktan vatandaş haline geçme gibi süpersonik vaadlerde bulunmasıydı.

Devrimin başarılı olmasının ardından aynı mantığı, diğer imparatorluklarda yaşayan burjuvalar da uyguladı ve büyük devletlerin yerini ufak ulus-devletler aldı.

Ancak gün geldi, devran döndü, burjuvazi için ulus devlet kavramı sorun olmaya başladı. Ülkeler arası hantal bürokratik işlemler, gümrük kotaları, ihracat-ithalat işlemlerinin çok zaman alması, ulusların farklı kültürlere sahip olmasının global şirketlere getirdiği zorluklar gibi nedenlerden ötürü devletlerin de tıpkı uluslararası şirketler gibi birleşmesi gerekliliği ortaya çıktı.

Sırasıyla Avrupa Birliği, Afrika birliği, Nafta Antlaşması gibi birliklerle ısındırma turları atıldı. Başlarda amaç sadece gümrük geçişlerini kolaylaştırmak olsa da zamanla sınırların ortadan kalkması, tek bir para birimine geçilmesi, hatta tüm kıtada bir-iki dilin baskınlaştırılması gibi eski imparatorluklar dönemine benzeyen uygulamalar yürürlüğe girdi.

Böylece zamanla farklılıkların ortadan kaldırılması, ürün ve hizmetlerin satışlarında kolaylıklar sağlayacaktı, öyle de oldu. Fastfood restoranları dünya çapında yayılırken, ülkemiz hamburger ve pizzaya aşina, içli köfte ve mantıya uzak gençlerle dolup taştı.

Zaten tek dünya devleti olayını gizli bir örgüte, şeytani ayinlere vesaire bağlamanın gereksizliği de burada ortaya çıkıyor. Şirketler, kar mantığı ve para hüküm sürdüğü müddetçe ekonomiye yön verenler ne istiyorlarsa dünya'nın evrimi de o yönde gerçekleşiyor.

Yani şirketler farketse ki tüm dünya'nın Budist olması karlılık oranlarını arttıracak, şeytan falan umurlarında olmaz, medyada sabah akşam Buda’nın mucizelerinin propagandası yapılır.

İşte kendilerinin ön ayak oldukları “ulus-devlet” projesinin sonunu hazırlayanların da yine kendileri olmasına bu nedenle şaşmamak gerek. Asıl şaşılacak durum, ulus-devlet varlığının asimilasyona neden olduğunu savunmaktır, zira bugün Irak Türklerinin Kürtler tarafından maruz kaldığı bir asimilasyon söz konusuysa ve bunun tek sorumlusu Irak Kürtlerinin bir ulus-devlet olma çabasıysa, bu kesinlikle batı ülkeleri temelli tek dünya devleti savunucusu burjuvazinin tüm insanlığa uyguladığı asimilasyondan daha büyük ve etkili değildir.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Taha Can Gürlek Arşivi