ABD ve FİTNE !
ABD ve FİTNE !
Büyük İskender, Aristo’ya bir mektup yazar ”Zaptettiğim topraklardaki insanları tahakkümüm altında tutabilmek için neler yapmalıyım? ” diye görüş beyan eder;
- Ülkenin ileri gelen insanlarını sürgüne mi göndereyim?
- Ülkenin ileri gelen insanlarını hapse mi atayım?
- Ülkenin ileri gelen insanlarını kılıçtan mı geçireyim?
Aristo’nun cevabı:
- Sürgünde toplanıp sana karşı başkaldırırlar,
- Hapishaneler militan yuvası olur, kontrolden çıkar,
- Onlardan sonraki kuşak intikam hırsıyla büyür, tahtını sallar.
Çözüm olarak şu nasihati verir:
“İnsanların arasına nifak tohumları ekeceksin, birbirleriyle Savaşınca hakem olarak kendini kabul ettireceksin, ama anlaşmaya giden bütün yolları tıkayacaksın.”
İşte tamda Aristo`nun çözüm önerisi diye verdiği reçeteyi şu an ABD bize hücre hücre işlemektedir.
Nasıl mı?
FETÖ denen örgütle ve onun üzerinden yürütülen siyasetle Yıllarca “hoca efendi” dedikleri bir adamı Türkiye`nin en tehlikeli terör örgütü haline getiren “ üst akıl” dediğimiz yer CİA dır.
CİA ABD`nin işgal planları için merkezdir.
CİA çok iyi bilmektedir ki, Türk milletini işgal etmenin tek yolu fitne-fesat sokup onun gerçek düşmanı görmesini önlemektir.
15 Temmuz Darbe girişimi sonrası ortaya çıkan bazı tutuklamalar, görevden almalar tam manasıyla inşa planının tıkır tıkır işlediğinin göstergesidir.
Gelin şunun adını net koyalım; FETÖ dediğimiz şey bir CİA operasyonudur.
Biz CİA diye bağıramadığımız için FETÖ diyerek ABD ile kavga yapıyoruz.
Yani FETÖ CİA`nın alt kuruluşu olmuş durumdadır ve ona hizmet etmektedir.
FETÖ ile ülkemiz bir bakıma işgal edilmektedir.
Bu işgal öyle topla, tüfekle değil zihinle, ayrılıkla, fitne ile olmaktadır.
Dolayısı ile FETÖ artık bir FİTNE olarak ülkemizde kullanılmakta, toplumumuzun arasına nifak sokmakta, insanlarımızı birbiri ile kırdıracak duruma getirmekte.
İşte cumhurbaşkanının dediği `At izi, it izi` meselesi bu sürecin ayak sesleridir.
İzler karıştıkça kafalar karışır, kafalar karıştıkça şiddet konuşur hale gelecektir.
Şiddeti tetikleyecek unsur ise elbette PKK ve uzantısı siyasiler olacaktır.
Şu sıralar pkk`nın siyasi lideri Selahattin Demirtaş üzerinden yürütülen prova niteliğinde yapılan ayaklanma tehditleri işte kaosa giden yolun ayak sesleridir.
İşte bu süreci isteyen, planlayan ABD`dir.
Bu yüzdendir ki Türkiye Büyükelçisinin `endişeliyim` demesinin nedeni işte bu fitne-fesata hizmet etmek içindir.
Peki ABD tüm bunları yaparken işgal planı için asıl neyi hesaplıyor?
ABD`nin en ince planı ülkemizde herkesin körü körüne ABD düşmanı olmasının sağlanmasıdır.
Böylece “Kahrolsun ABD” diyen çoklu akımlar çıkacak ve ABD bu akımlardan yeni terör örgütleri oluşturacaktır.
Her terör örgütü ise ülkeyi yönetilmez hale getirecek ve açık veya gizli bir darbeyi getirecektir.
Ve ABD Türkiye`ye demokrasi getirme adına İncirlik dışında üstler açmaya başlayacaktır.
Ülkemiz de başlayan ABD düşmanlığı güzel de, bu düşmanlığın aptalca yapılması tehlikelidir.
Eğer bizim ülkemiz de “merkez sağ” dediğimiz kesim ABD düşmanlığını açık açık yapmaya başlamışa bu demektir ki, ABD ciddi ciddi bizleri işgal etmektedir.
Ne mi demek istedim?
Amerikan Başkanı John F. Kennedy, Barış Gönüllüsü adı altındaki Amerikancı eğitimcilere, “Türkiye Müslüman bir ülkedir. Günde Beş vakit Mekke’ye dönerler Allah derler, Muhammed derler… Sizler öyle çalışacaksınız ki Türkiye’de 7’den 70’e herkesi günde bir kere Amerika diyecek hale getirteceksiniz''
İnanın bana günde bir kez ABD`ye küfür etmemiz bile onun emellerine hizmettir.
Yani bu sömürge ülkesini hafife almayın, onlar kendilerine küfürü birle bir amaç uğruna yaptırırlar.
Peki, çözüm mü ne?
Aramıza hakem koymayacak kadar birbirimizi sevmek.
Gerisi gelir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.