UZAYDAN GELEN TÜRK! ( BEN KİMİM? )
UZAYDAN GELEN TÜRK! ( BEN KİMİM? )
Bir insan hiç bilmediği, görmediği bir şeyi, yeri; gerçeğine, aslına uygun bir şekilde tanıtıp çizebilir mi? Böyle bir şey Türk tarihinde, Türk biliminde gerçekleşmiştir. Böyle bir olayın gerçekleşmesi mümkün müdür? Mantıkî olarak mümkün değil ama olmuş işte!
Tüm dünya gibi ben de bunun nasıl mümkün olduğunu merak ettim ve öğrendiklerimi sizlerle paylaşmak istedim.
Yı, 1513. Teknolojik gelişmeler, insanlığın sahip olduğu medeniyet, dünyayı tam olarak tanımaya henüz yeterli değil. Dünya medeniyeti daha yeni yeni gelişmeye başlamış durumda. Ama 1465-70 yılları arasında, Gelibolu’da dünyaya gelip 1554 yılında, Mısır Beylerbeyi Mehmet Paşa’nın hizmette kusurla suçlayıp idam ettirdiği büyük Türk denizcisi, özellikle kartoğraf (harita,çizim bilimi) ve deniz bilimleri üstadı, denizcilik tarihine ismini altın harflerle yazdırıyor.
Bu büyük,eşsiz denizci, amcası Kemal Reis ile birlikte Akdeniz’de uzun yıllar korsanlık yapıyor, Osmanlı Donanması’nda gemi komutanlığı yaptığı süre içinde edindiği bilgileri 1526’da, “ Kitab-ı Bahriye (Denizcilik Kitabı) isimli kitabında topluyor.
Bu eseri, dönemin padişahı Kanunî Sultan Süleyman’a sunuyor. Bu eserde, Akdeniz ve Ege kıyılarını, 290 harita ile tanıtmış ve denizcilikle ilgili birçok bilgiyi aktarmıştır.
Büyük denizcimiz, amcasını 1511’de kaybedince Gelibolu’ya dönüyor ve bir süre denizlere açılmıyor.Bu süreçte kendisinin ilk haritası olan 1513 tarihli dünya haritasını çizip 1517’de, Mısır Seferi sırasında, Yavuz Sultan Selim’e sunuyor.
Daha sonra, 1528’de, ikinci dünya haritasını çiziyor. Bu haritayı toplam, 20 haritadan ve bugün de hâlâ bulunamamış olan Kristof Kolomb’a ait bir haritadan yararlanarak çizdiğini, haritanın yanına düştüğü notlardan anlıyoruz.
Çizdiği bu iki düya haritasında, Amerika, Afrika, Avrupa ve Asya kıtaları bulunmaktadır. Bu haritalarda bazı hatalar ve eksiklikler (Virgin Adaları iki kere çizilmiştir. Küba Adası gösterilmemiştir.) olmasına rağmen doğruluk payı o kadar yüksektir ki günümüz bilim adamları bile bu haritaların, bu kadar mükemmel olarak çizilmesine hayret etmişler, böyle haritaların ancak günümüzdeki teknolojiyle çizilebileceğini ifade etmişlerdir.
Güney Amerika’nın doğuya doğru olan uzantısı, Antartika kıtası olarak yorumlanmıştır. Halbuki 16. Yüzyılda Antartika henüz keşfedilmemişti. Yani, bilinmiyordu.
Ayrıca sahillerin girinti ve çıkıntılarının bugün bile ancak uzay teknolojisiyle çizilebilmesi, bu haritalarla ilgili bilim dışı teorilerin ortaya çıkmasına yol açmıştır.
Tarih öncesi medeniyetlerden kalan haritadan veya uzaydan gelen bir medeniyetin uzaydan çektiği dünya fotograflarından yararlanarak yaptığı gibi farklı, olağanüstü görüşler ortaya konmuştur.
Doğal olarak bu görüşler, bilim çevrelerinde kabul görmemiştir. Ama bu görüşler, Müslüman Türk milleti için şu gerçeği ifade etmelidir:”Türk milleti azizdir, büyüktür.”
Millet olarak tarihimizde, öyle akıllı, çalışkan, fedakâr insanlar yetiştirmişiz ki dünya milletlerinin akıllarına durgunluk vermişiz, ürettiğimiz eserler, yaptığımız işler karşısında mantık dışı açıklama yapma ve farklı gerekçeler bulma yollarına gitmişlerdir.
Bu durum, aslında Türklerin bilime verdiği değeri göstermekte olup İslâm Türk kültürünün büyüklüğünü, dünya medeniyetine yaptığı önemli katkıları göstermektedir.
Hizmette kusurla suçlanıp idam edilen bu büyük Türk denizcisinin tüm kusurlarının yüce Allah tarafından bağışlanmasını ve mekânının cennet olmasını canı gönülden diliyorum.
Seksen yaşının üstündeyken idam edilen bu aziz Türk denizcisinin çağdaş denizciliğe ve haritacılığa olan katkısını bir kez daha vurgulayıp yeni Türk nesline ilham kaynağı olmasını ümit ediyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.