Türkçeye Türkler kıydı! Emperyalistlerin bu kıyımda payı yok! (1)
Ahmet Yıldız
Attila İlhan'ın 'Tokat gibi kitap' dediği ünlü Sivil Örümceğin Ağında, Ortağın Çocukları, 58 Gün gibi kitapların yazarı, değerli dost Mustafa Yıldırım uzun süren suskunluğunu yeni bir kitapla bozdu.
Bu kez bir başka tokatla, bizi, içine düştüğümüz gaflet uykusundan uyandırmak istiyor: Türkçeye Türkler Kıydı (Emperyalistlerin bu kıyımda payı yok!)
"Bu kitap, bir Dil Bilgisi kitabı değildir. Ana Dilin temel yapısının bozulmasına öncülük eden Türklere uyarıdır." diyor Yıldırım Ulus Dağı Yayınlarınca yeni yayınlanan kitabın girişinde.
Mustafa Yıldırım, Türkçe'ye son otuz yılda yapılan akıl almaz tahribatı, Ayrancı vadisinde uzun yürüyüşlerimizdeki konuşmalarımızda bana da anlatmış (duyarlıyım sanıyordum!), Türkçemizde yaşanan katliama karşı dikkatimi çekmişti.
Sayısız köşe yazısı yazdı, kimse dinlemedi. Tam tersine Türkçenin temel anlatım birimi cümlenin ana yapısına saldırı, tarihte eşine rastlanmayacak denli büyük bir hızla virüs gibi yayıldı.
Mustafa Yıldırım, en sonu, Türklerin, kendi dilleri Türkçe'nin eylemlerine (fiillerine) saldırılarına, bu cinayete daha fazla dayanamayıp kitap yazdı!
TÜRKÇEMİZİ HEP HOR GÖRDÜK HOR GÖRÜYORUZ!
Kitapta dikkat çekilen yanlışlara öncülük edenlerin spor sunucuları, TV ve bilgisunar (internet) haber kanalları ve yazılımlarını Türkçemize uygun olmasını denetlemeyen devletimizin, itleri (cep telefon yazılımlarını, klavyeleri) serbest bırakmasından kaynaklı olduğu görülüyor.
Artık "gir" demiyoruz, "giriş yap" diyoruz!
Türkçemize tarih boyunca saldırıldı. Maalesef saldıranlar hep biz olduk!
Ancak atalarımız binlerce yıl öyle mükemmel bir dil yaratmışlardı ki yüklemine yapısına dokunmadıkça yıkılamazdı. Nitekim Yunus'ta, Karacoğlan'da Anadolu köylüsünde hatta Çin'den Adriyatik'e kadar bu temel özelliği nedeniyle bugüne kadar diri kaldı; yenilmedi.
Hiç bir Türk devleti Türkçemizi resmi devlet dili yapmadı. Aksine yabancı dillere Arapça, Farsça, Fransızca, İngilizceye güzelim Türkçemizden daha çok değer verdik.
Bugün de Türkçe eğitimdense İngilizce eğitim daha makbul!
Cumhuriyet'le ilk kez resmi devlet dili olmasıyla Türkçemiz, özgürleşti ve halkıyla devletiyle mükemmel biçimde kaynaştı.
(Ki anayasamızın değişmez maddelerinden biridir; onu kaldırmak için düşmanlarımızın verdiği mücadeleyi düşününce Türkçemizin önemi belki daha iyi kavranır!)
Ne var ki uzun sürmedi; dilimize karşı hoyratlığımız akıl almaz bir düzeyde.
"Belki o gün başlamıştı" diye yazıyor Yıldırım: "Televizyonun yayınladığı karşılaşmayı milyonlarca yaşlı genç, çocuk duyarlılıkla izliyordu. Ünlü sunucunun 'Bülent oyuna giriyor' yerine 'Bülent oyuna giriş yapıyor' demesi irkilticiydi."
Gerisi çabuk geldi; Türkler fiil köklerinin, değiştirilmeden takılarla çekilme düzenini, binlerce yıl sonra bozdular. Türkçenin matematiksel cümle dizgesi, anlatım düzeni son 35 yılda kökten çökertildi.
TÜRKÇENİN FİİLLERİNE SALDIRI VAR! TABELALAR HAFİF KALIR
Önce zaman kiplerinin daha sonra dilek-koşul kiplerinin tümü bozuldu. Fiillerin çekimleri dilden koptu; anlatım düzeni bilmeceye dönüştü.
Örneğin Silahlı Kuvvetlerimiz şehit olma pahasına sınırlarımızı korurken, içten çok daha tehlikeli düşmanla işbirliği yapıyordu!
Binlerce asker ailesine gönderdiği mektupta, "Oğlunuz, Hava Ere Eğitim Tugayı'na katıldı" diyememiş, "Sayın Asker Ailesi; Oğlunuz, Hava Er Eğitim Tugay Komutanlığı'na katılış yapmıştır. Size ve milletimize hayırlı olsun." demekten çekinmemişti.
Noktalı virgül büyük harf duyarlılığını geçtik; fiile yapılan saldırıya bakın siz.
Artık yol açıldı; aşağıdaki örnekleri hepimiz normal karşılamaya başladık:
"...kombine teslim alımı yapacak taraftarlarımızın..." (fenerbahçe.org)
"...yapılanlara karşın gayet masum bir sevinç yaptılar." (gscimbom.com)
Uzun ve karmaşık yazmayı ustalık, entelektüel derinlik sanan, hayatında gerçek bir edebiyat yapıtı okumamış cahiller, atalarımızın bize armağan ettiği akıcı Türkçemizi mahvetmekte yarışıyorlar.
"Eve yorgun geldi" diyecek yerde, "Eve yorulmuş bir halde gelmiş durumdaydı" demekten utanmıyorlar.
"Değil" sözcüğüyle biten cümleleri daha edebi, daha şiirsel, daha kibar sananlar yalın, kısa, akıcı Türkçe takıları kaba görüyorlar ki, "girmedi" gibi net ve mükemmel anlatım yerine "girmiş değil", "kalkmadı" yerine "kalkmış değil" vs. kullanmaya başladılar.
Artık iyice gemi azıya alınmış durumda. Yalnızca "yapmak" fiili değil diğer güzelim atalar yadigarı "bulunmak", "vermek", "getirmek", "göstermek" de sizlere ömür.
Yine Silahlı Kuvvetlerimizden örnek: "Törene katıldı", değil "...törene katılım gösterdiler."
"Açıkladı" diyecek yerde "Açıklamada bulundu" diyorlar. "Çabalıyor" demiyorlar "çabasında bulunuyorlar" diyorlar.
"Etmek" yardımcı fiilini beğenmez oldular. Onun yerine "yapmak" dediler yetmedi şimdilerde "vermek" demeye başladık. "Mücadele etmek" değil artık "Mücadele vermek" diye yazıyorlar.
"Çalıştırmak" gibi net bir zeka ürünü anlatım yerine "Çalışır duruma getirmek" deyince epey edebi bir anlatım oluyor anlaşılan!
"Kurye ayakkabı bağcığıyla öldürüldü." gibi net bir cümle kuracak yerde, "Kurye tarafından ayakkabı bağcığıyla boğularak öldürüldü." (Hürriyet) diye yazabiliyor rahatça haber yazıcılarımız!
Türkçemiz bir dil. Onun kendini düşmanlarına karşı, güçlü yapısından başka savunacak silahı yok. Bir denetleyeni bir dostu yok!
TDK sizlere ömür. Ne yaptıkları belli değil.
*
Kitabından örnekler verdiğim Mustafa Yıldırım'ın yazdıklarını dikkate almak, aklımızı başımıza almamız için son şansımız.
Kitaptan Türkçemize karşı toplum olarak işlediğimiz cinayetlere örnek vermeye devam edeceğiz.
Ahmet Yıldız
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.