Tahammülsüzlük sizi yıkmadan tabularınızı yıkın
TÜRKİYE TAHAMMÜLSÜZLÜK MODASINA KATILDI
Son zamanlarda sizde dikkat ettiniz mi kimsenin kimseye tahammülü kalmamış. Yediden yetmişe herkeste memnuniyetsizlik var. Peki, ne zaman nasıl bu hale geldik? Ne ara sohbetlerimizin konusu değişti, günlük hayat ile yakınmalar, hayal kırıklığı, mutsuzluklar… İpin ucu ne zaman kaçtı bilen yok. Hayatından kaç kişi memnun? Şöyle etrafıma baktığımda trafikte ki sürücülerin yüz ifadeleri, sokakta yürüyen kişilerin çatık kaşları, çalışanların asık yüzleri, selamlaşma kültürünün yavaş yavaş son bulduğu, çoğu zaman selam verdiğinizde karşılık alamamanız. Teşekkür etmeyi ve özür dilemeyi unutmak evet memnuniyetsizlik kendi içimizde bir hastalık gibi yayılmaya başlıyor.
“Eskiden daha mutluyduk” sözlerini çok sık duyuyorum. Eskiden insanlar daha sıcakkanlıymış, örf ve adetlerine daha uygun yaşarlarmış. Komşuluk kavramını eskilerden öğrenmedik mi? Boşuna söylememişler “Ev alma komşu al” diye. O zamanları özleyen kaç kişi var. Ve ya şuan kapı komşusunu tanıyan selam veren samimiyet duygusu içeren, toplumsal kültür kavramını yaşan kaç kişi var. Sabahları asık suratla açılan bir kapı merdivenlerden koşarak inen komşun…
Çoğu zaman tanık oluyorum; İstediğim hiçbir şey yolunda gitmiyor diye yakınanlara. Şöyle örnek verelim; sürpriz yapmayı çok seviyorsunuz. Çok sevdiğiniz aile bireyi, eşiniz ve ya dostunuza küçük küçük hediyeler aldığınızı ve her defasında aldığınız hediyeye olumsuz tepki vererek memnuniyetsizlik gösterdiği bu tavır karşısında bu hareketinize devam edebilir misiniz? Bence hayır hevesiniz kırılır. Hatta düşünürsünüz ilk zamanlarda çok beğenirdi şimdi ne oldu diye. Şimdi ne mi oldu istekler arttı, küçük şeylerden mutlu olamıyoruz. Hayat tam olarak böyle. Hayatın size sunmuş olduğu hediyeyi olumsuz karşılarsanız hayatta size güzelliklerini sunmaktan vazgeçer. Önce küçük bir ev yeter dersiniz. Sonrasında arabada olsun, sonra daha büyük bir ev son model bir araba bu isteklerin sonu hiçbir zaman bitmeyecek. Yaşam döngüsü dediğimiz şeyde tam olarak bu. Her şeyin tüketim sınırı var ama bizim gözümüz hep daha da olsun da olacak. Evet, oldukça can sıkıcı olmalı o zaman hep birlikte bir düşünelim. Giderek yabancılaşmadan bu duruma nasıl engel olabiliriz.
İlk adımımız duygular olsun mu? Evet, samimiyetini yitirmemiş duygular. Değinmek istediğim tam olarak bu; duygularımız, ne hissettiğimiz. Gerçekten ne hissettiğinizi bilmek sizi bir adım ileriye taşıyacaktır. Şimdi diyeceksiniz çok şey değişti diye. Katılıyorum hayat koşulları değişti, sosyal-ekonomik düzen farklılaştı, yaşam mücadelesi ortaya çıktı fakat memnuniyetsizliğin temel kaynağı hayatın getirmiş olduğu olumsuzluklardan öte bizlerin yaşama karşı sergilediği tutumdur. Dünya biz insanların yansımalarından oluşur. Siz nasılsanız, sizin düşünceleriniz nasılsa çevrenizde gördüğünüz her durum siz öyle olduğunuz için öyledir. Siz değişmedikçe hayat aynı olayları farklı kişilerle tekrar önünüze serecektir. Ta ki siz kendinizden memnun olup, hayat beklentilerini en aza indirip kendinize gülümseyip adım atana kadar. Bizi biz yapan duygularımızın bizden kopup gitmesine müsaade etmeyelim. Çünkü duygu insanın sahip olduğu en önemli özelliklerinden biridir.
Sorunsuz bir hayat yok evet. Bu dünyada yanlış giden yeterince çok şey var. Ama kendinizi buna şartlayarak yaşamayın. Düşünce biçimine baktığımızda sorunun temelinin aslıda biz olduğunu fark edebiliriz. En büyük sorunumuz duygularımızı tanımlayamıyoruz. Kendinizi olduğunuzdan daha farklı göstererek mücadele edemeyeceğinizi bilin. Hayatın aksiliklerine inat pozitif düşüncelerinizi hayata sunun. Eminim bir gün hayat savaşmaktan yorulacaktır. Duygular karın doyurmuyor olabilir fakat ruhunuzu doyuruyor ve buda başarının en büyük sırrıdır. Yapılan araştırmalara göre; mutlu insanlar daha çok para kazanıyor, işlerinde sosyal çevrelerinde daha başarılı oluyor. Mutlu olmayı, tebessüm etmeyi zorlaştırmayalım.
Haber bültenlerinde öfke patlaması yaşan insanlardan tutunda, gözünün üstünde neden kaş var diye kargaşa ortamı oluşturan bir topluluk haline geldik. Buna dur demenin vakti geldi. Duygularımız elden gidiyor. Hadi bana yardımcı olun birlikte bir şeyleri aşalım. Bunun için öneriler benden uygulamak hepimizden.
- Duygularımızı ifade etmenin ilk adımı duygularınızı iyi tanımaktan başlar. Mesela olumsuz bir durum yaşadığınızda öfkenizi nasıl hissediyorsunuz. Kimisi midesinin kasıldığını hisseder, kimisi yüzünün kızardığı. Bunları bilmek o an ki durum içerisinde size yol gösterir. Olumsuz duygu yaşadığınızda öfkelendiniz zaman kendinize sorun. Öfkenin altında yatan başka ne duygu olabilir. Belki sadece üzgün olabilir misiniz, belki geçmişinizde yaşadığınız olayın bir benzerini yaşadınız adı korku mu öfke mi önce ona karar verelim.
- Karşınızdaki kişiye iletmek istediğiniz mesajı net ifadelerle ve karşınızdaki kişinin anlayabileceği ona uygun bir ifade biçimi seçmeliyiz.
- Karşınızdaki kişi sakinliğini koruyamıyorsa size düşen görev ortam sakinleşince konuşmak olacaktır. Çünkü öfkeli birisine bir şeyler anlatmak sizi fazlasıyla yorabilir.
- Soğukkanlı ve sakin bir iletişim yolunu tercih edin.
- Memnun kalmadığınız noktada durup düşünün neden memnun değilim? Kişiden mi yoksa kendi içinizde yaratmış olduğunuz memnuniyetsiz durumdan mı?
- Sorun yaratmaktansa sorun çözmeye odaklanın. Ve bunu KONUŞARAK sağlayın.
- Hiç kimse toplu taşıma araçlarında saldırgan hareketler içerisine girip, arkada ki araba çok yakınımdan geliyor diye ve ya iş yerinde eleştirildi diye dövmeye ve ya öldürmeye kalkışamaz.
Yaşamın elde tutulur taraflarından bakmaya çalışmak size zor gelse de hayat böyle deseniz de önce ruhunuzu doyurun. Sizin şekillenmenize göre hayat şekillenir. Öfke kontrolü, memnuniyetsizlik, tahammül edememe, mutsuzluk gibi olumsuzlukları olumlu hale getirmek sizin elinizde. Kendinize bu iyiliği yapın. Toplum olarak hassas bir yapıda olabiliriz bu hassasiyeti insan ilişkilerinde de korumak gerekir. Unutmadan şunu da eklemek istiyorum; sevgi, saygı ve şefkat konularında daha cömert olun. Karşılığınızı alamadığınız zamanlar elbet olacak fakat şunu unutmayın ki siz kendinizi arınmış olarak hissedeceksiniz huzuru kendi içinizde yaşayacaksınız. Tabularınızı yıkın!
Psikolog
Merve Alkan
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.