Tevfik Fikret TAŞKIN

Tevfik Fikret TAŞKIN

Sevdiğim yemeği yemek istiyorum!

Sevdiğim yemeği yemek istiyorum!

SEVDİĞİM YEMEĞİ YEMEK İSTİYORUM!

 

Bayramdı seyrandı derken 10 Ağustos geldi ve cumhurbaşkanlığı seçimi yapıldı. Beklenen oldu ve Recep Tayyip ERDOĞAN %52’ye yakın bir oy oranı ile Türkiye’nin on ikinci cumhurbaşkanı oldu.

 

Bütün haberlerde “halkın seçtiği ilk cumhurbaşkanı” sözleri tekrarlandı.

 

Dolaylı yoldan halkın seçtiği ilk cumhurbaşkanı olduğu doğru fakat aslında eski sistemden hiçbir farkı yok. Çünkü, bu üç adayın belirlenmesinde cumhurun yani halkın hiçbir iradesi olmadı.

 

Aynı milletvekili seçimlerinde olduğu gibi parti yönetimleri, adaylarını kapalı kapılar ardında, kendileri belirledi. Halk, sadece önüne konan adaylar arasından tercih yapmak zorunda bırakıldı.

 

Yoksa, cumhurbaşkanı adaylarının belirlenmesinde hiçbir etkisi olmadı. Hatta, haberi bile olmadı.

 

Millet olarak önümüze üç farklı yemek kondu. Bunlardan bir tanesini “Seç!” ve “Ye!” dendi. Biz de önümüze konan bu üç yemekten birini seçmek zorunda kaldık. Güya, kendi istediğimiz yemeği seçtik! Tabiki kendi istediğimizi değil, önümüze konan yemeği seçmiş olduk.

 

Peki, demokrasinin kalitesini birazcık daha yükseltemeyiz mi? Meselâ, bu üç adayın yanına bir kutucuk daha koyup istediğimiz başka birinin ismini oraya yazamaz mıydık?

 

Böylece, önümüze konan bu üç yemeği de yemek istemeyenlere, kendi istediği yemeği yeme hakkını veremez miydik?  Bunu yapsaydık, sandıklardan Yıldız Tilbe’nin, Sibel Can’ın, Zeki Müren’in ... resimleri, isimleri çıkar mıydı?

 

Türkiye, zamanın ve ihtiyaçların getirdiklerine bağlı olarak değişiyor; bazı konularda gelişiyor, yenileniyor, bazı konularda ise olduğu yerde dönüp duruyor.

 

Özellikle de insan hakları, demokrasi, siyasî ve ekonomik alanlarda istenilen gelişmeleri, yenilenmeleri bir türlü gösteremiyor.

 

Sağlanan olumlu gelişmeler ise toplumun tabanına, çoğunluğuna yansıtılamıyor. Toplumun küçük bir bölümüne yansıyan bu gelişmeler, yeni bir kaymak tabakası oluşturuyor. Toplumun diğer kısımlarındaki huzursuzluğu ve mutsuzluğu daha da artırıyor.

 

Bu yüzden olsa gerek, çoğumuz bardağın dolu kısmını değil, boş kısmını görür olduk.

 

Ekonomik sıkıntıyla uğraşmaktan, demokrasi ve özgürlük talepleri unutulup gitti. Hele, biz eski nesillerin aklına bu talepler hiç gelmedi. Çünkü  bizler, 12 Eylül öncesi ve sonrası çok büyük baskılarla  yetiştiğimiz için daha fazla demokrasi bırakın aklımıza,  hayallerimize bile gelmedi. Ama bundan sonra aklımıza gelmeli ve yüksek sesle dillendirmeliyiz de...

 

Hepimiz aynı zamanda, aynı haklarla daha fazla özgürlüğü, seçme ve seçilme hakkını talep etmeli ve bunları sonuna kadar da kullanmalıyız.

 

Türkiye’nin her köşesine eşit hizmet gitmeli, kimse kimseden üstün tutulmamalı, adalet ve fırsat eşitliği herkese sağlanmalıdır. Örneğin, her tarafta başlayan kalkınma hareketi, Batı Karadeniz’e, Orta Akdeniz’e de uzanmalıdır.

 

Bu bölgelerimizde hâlâ doğru düzgün yol bile yok. Türkiye’nin her tarafına götürülen bölünmüş yollar, en kısa sürede buralara da götürülmelidir.

 

Fırsat eşitliği,  sandık başında da sağlanmalı, önümüze konanı değil,  bizi gerçekten temsil edeceğini düşündüğümüz insanları,  yani gerçekten istediğimiz insanları seçebilmeliyiz.

 

Bu düşüncelerimi, Türk milletine ve büyüklerimize duyurur, gelecek günlerin hepimiz için daha hayırlı olması duasıyla,  özellikle çevremizde akan Müslüman kanının bir an önce durmasını, huzurun, barışın ve zenginliğin bir an önce gelmesini dilerim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Tevfik Fikret TAŞKIN Arşivi