Şehzade Mustafanın mektubu ve ülkücüler.
Şehzade Mustafa'nın Mektubu ve Ülkücüler
"Ey hünkarım, Ey canum babam;
Bu satırları okuduğunuza göre siz kendi kalbinizi söküp attınız.
Bense bu yalan dünyadan göçüp gittim...
Bilin ki, elinizi günaha buladınız.
Bilin ki, masum bir canı aldınız.
Oysa birbirimize söz vermiştik...
Ben size isyan etmeyeceğime and içmiştim.
Siz de bana kıymayacağınıza.
Ben sözümü tuttum baba ve zinhar ihanet etmedim.
Oğlum Mehmet'in başı hakkı için, kızım Nergisşah'ın başı hakkı için ihanet etmedim, etmem. Fakat siz sözünüzden döndünüz.
"Asla yapmam" dediğinizi yaptınız.
Size bir babanın evladına kıydığı bu zalim dünyayı bırakıyorum.
Zira ikbal ve iktidar uğruna babasının canına kastetmiş bir zalim olarak yaşamaktansa, bir mazlum olarak ölmeyi yeğlerim.
Adım sizin gibi tarihin altın sayfalarında yazılmayacak belki...
Hiç kimse zaferlerimden bahsetmeyecek.
Cihana hükmettiğim bir tahtım olmayacak.
Hatta bir hain, asi bir şehzade olduğumu yazacak vakanüvisler.
Varsın öyle yazsınlar...
Varsın Allah'ın bildiğini kullarından saklasınlar.
Bir gün gelir mazlumların hikayesi de anlatılır.
Belki yıllar, belki de yüzyıllar sonra biri benim hikayemi anlatır.
Birileri işitir ve öğrenirler hakikati..."
Tarih Osmanlı döneminde yaşanmış bu ve bunun gibi hikayelerle doludur. Şehzade Mustafa belki haklı olarak belki haksız olarak katledildi. Bu gerçek yüce divanda ortaya çıkacaktır. Ancak Şehzade Mustafa ait olduğu ifade edilen bu mektup şehzadenin aslında suçsuz yere katledildiğine bir işarettir.
Ben tarihçi değilim.
Derdim tarihte yaşanmış olan bu makus olayı yargılayarak buradan bir sonuç çıkarmak değil.
BU tarihi olaydan yola çıkarak Ülkücülerin maruz kaldığı saldırı ve hakaretlere, iftira ve ötekileştirilmelere bir nebze olsun dikkat çekmek.
İlgili ilgisiz eline klavyeyi alan, ekran karşısına oturan herkes bir anda Hürrem psikolojisi ile Ülkücüyü Ülkücüye kırdırma gayretine düşüyor.
Kendine durumdan vazife çıkaran her klavye kahramanı adeta kin kusuyor.
Yetki makamında oturan dilinden hakaretleri düşürmüyor.
Kısaca en tepeden en uca kadar bir ayrıştırma bir ötekileştirme mücadelesi var.
Adeta kan davası yürütülüyor.
Bu ne hırs, bu ne nefrettir.
iktidar hırsı ve makamlarınız için daha kaç ülkücüyü harcayacaksınız.
Kaç ülkücüyü bir birine kırdıracaksınız
Belki 10 yıl belki de 20 yıl sonranın hesabını yapanlar, uzun vadede Ülkücü hareketi dizayn etmeyi planlayanlar, adeta bir horoz dövüşü ile kardeşi kardeşe kırdırmanın senaryolarını yazıyor, rolleri dağıtıyor ve oyunu ülkücülere oynatıyorlar.
Elinde yetki bulunanların, söylem-eylem ve üsluplarına çok dikkat etmesi lazım.
Şeyh Edebali nasihati önce Osman Gaziye yapmıştı.
Bey olduktan sonra nelere dikkat etmesi hususunda, nasıl davranması hususunda bir takım nasihatler vermişti.
Şimdi mührü elinde tutanların davranışlarına bakıldığında yaşananların çokta sağlıklı olmadığını görmek mümkün.
Ülkücülere Şehzade Mustafa Kaderini yaşatmayın.
Ülkücüleri birbirine düşürmeyin.
Kendi ikballeriniz uğruna çatıştırmayın.
Futbol takım taraftarı psikolojisine sokmayın.
Slogan holiganlığı ile kardeş kavgasını teşvik etmeyin.
Ülkücülük siyasi ikbal ve makam kavgasına yem edilecek kadar basit bir dünya görüşü değildir.
Ülkücülük Hak yolu Hakikat yolu Allah yolunun davasıdır.
Turan davasıdır.
Nizamı Alem davasıdır.
Alemcilere yem etmeyin...
Yazıktır.
Kardeşi kardeşe kırdırmak.
İkbal ve iktidarlarınız uğruna Ülkücüleri ötekileştirmek.
Allah rızası için yapmayın, etmeyin.
Bırakın bu ayrıştırma çabasını, birleştirici toparlayıcı olun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.