Abdülkâdir Geylani hazretleri ve aşçısı
Bir gün şeyh Abdülkâdir Geylani hazretlerinin mutfağında aşçılık yapan bir müridi kendi kendine düşüncelere dalmış ve demiş ki;
-Otuz yıldır bu kapıdayım, muradıma eremedim. Manevi bir fetih müyesser olmadı, kalp gözüm açılmadı....
O, bu düşüncelerde iken mısır tarafından bir heyet gelir ve Geylani Hazretlerine;
-Efendim! valimiz vefat etti ve valisiz kaldık. istiyoruz ki, siz birisini bize vali olarak tayin edesiniz?” Geylani hazretleri,
-Aşçıyı çağırın gelsin! diye emretti.
Aşçı gelince, gelen heyete,
-Bu müridimizi alıp götürün, valiniz o olsun... der
ve müride dönerek;
-Seni mısır’a vali olarak atadım yalnız bir şartla; valilik yaptığın müddetçe sana gelecek olan hediyelerin yarısını bana vereceksin. kabul ediyorsan git, etmiyorsan başkasını atayacağım. Mürid heyecanla;
-Aman sultanım! siz nasıl emrederseniz sizin buyurduğunuz gibi olsun. isterseniz tüm hediyeleri size ayırayım? der. Geylani hazretleri,
-Hayır, yarısı yeter. der.
Heyet bizimkini alıp mısır’a gider.
Bizimki mısır’da yedi yıl valilik yapar.
Bu süre içerisinde de sayısız hediye gelir.
Gelen hediyeleri ikiye bölüp iki odada toplar.
Geylani hazretleri yedi yıldan sonra,
-Bizim mürid ne durumda? diye merak eder ve bir grup müridi ile mısır’a gider.
Haberi önceden alan vali, büyük bir heyetle mısır’ın girişinde Geylani hazretlerini karşılar ve beraber saraya giderler.
İzzet ve ikram içerisinde Geylani hazretlerini ağırlar vali.
on günden fazla mısır’da kalmasına rağmen vali hediyelerden hiç söz etmez.
bir süre sonra Geylani hazretleri mısır’dan ayrılır.
vali şehir çıkışına kadar onlara eşlik eder.
Vedalaşırken Geylani hazretleri valiyi yalnız olarak bir köşeye çekip,
-Hatırlarsan senle bir kavlimiz vardı? der. vali,
-Ne kavli efendim? diye sorunca Geylani hazretleri,
-Hani seni ben atamıştım, sana gelecek hediyelerin yarısı benimdi? der. vali,
-Aman efendim, beni siz atamış olabilirsiniz ama yedi yıl boyunca bu halkın kahrını çeken, sıkıntılarına katlanan bendim, onlar ve diğer devletler bu başarılarımdan dolayı bu hediyeleri bana lâyık görmüş. bu hediyeleri hak ettim ben! der.
Geylani hazretleri birden ciddileşir ve sinirli bir şekilde,
-Seni ben atadım! şartımız var, hediyelerin yarısını bana vereceksin! der. vali,
-Hayır! der aynı sinirle.
Geylani hazretleri elini hançerine atar,
Vali de elini hançerine atar.
Geylani hazretleri hançeri havaya kaldırınca daha genç olan vali daha atik davranıp hançeri Geylani hazretlerinin kalbine saplar.
Saplamasıyla birlikte birden kendini dergâhın mutfağında patates soyarken bulur.
Mürid bıçağını patates sepetine saplayıp sepeti delmiştir.
Geylani hazretleri başucunda mahzun ve gözleri yaşlı bir şekilde durmuş, ona bakmaktadır.
Mürid üzgün ve mahcup, Geylani hazretleri mahzun.
Hazret müride dönerek der ki,
-"Evlâdım, sen bunca yıldır neden bir yere varamadım diye merak ediyor ve kusuru bizde buluyordun. Biz seni sana gösterdik! işte sen busun...." der.
Türk Seçmeni de tıpkı Geylani hazretleri gibi
Her seçim bize ne olduğumuzu hatırlatıyor...
Birde başımızdakiler anlasa
Yoksa ellerinde bıçak sürekli patates çuvalını delip duruyorlar...
Selametle...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.