Selçuk DÜZGÜN

Selçuk DÜZGÜN

OSMANLI TÜRKÇESİ!

OSMANLI TÜRKÇESİ!

Osmanlı Dönemi ve erkek kıza arkadaşlık teklif etmek ister, cümleler aynen şöyledir;

"-Ey dilberi ranâ! Ey tesadüf-ü müstesna! O mahrem suratınızı görünce size lahzâ-i kalpten sarsıldım... Niyetim acizane-i taciz etmek değildir.. Bilâkis efkâr-i umumiyede ufak bir aile bacası tüttürmektir.. Sözlerim sizi temin ve tatmin edecekse şayet zevc-i izdivacınıza talibim!.."

Bayan basar cevabı;

"-O mahrem suratınıza bir sille-i Osmaniye nakşedersem sekte-i kalpten terk-i hayat edersiniz..."

Evet, yukarıdaki cümleler bazılarının `Osmanlıca`dediğiniz benim `Osmanlı Türkçesi` dediğim güzelliklerden bir demet…

23 Aralık 1876'da ilan edilen Osmanlı İmparatorluğu ilk anayasası olan Kanun-i Esasi'nin 18. maddesinde devletin resmî dilinin "Türkçe" olduğu belirtilmiş ve Türkçe bilmeyenlerin devlet memuriyetine alınmayacağı ifade edilmiştir ve Madde 18 de `Tebaa-i Osmaniyenin hidemat-ı devlette istihdam olunmak için devletin lisan-ı resmîsi olan Türkçeyi bilmeleri şarttır.` denmektedir.

İşte bu bilgiler bilinmeden ülkemizde yine bir tartışma başlatıldı.

O tartışma Osmanlıca`nın okullarda zorunlu olmasıyla ilgili…

Bu tartışmada kanımca gündem değiştirmeğe yöneliktir.

Zira tartışmalara bakınca İşin uzmanları yerine yerli-yersiz, yetkili- yetkisiz veya ehil-ehil olmayanların insafına kalmış bir ortam görüyoruz.

Gündemi yaratanlar `Osmanlıca` dedi ya karşı gelmek bir dert, desteklemek bir dert.

Öyle bir keşmekeş ki bu, `Hayır Osmanlıca da nedir? ` diye karşı çıkarsan direk ecdat düşmanı ilan ediliyorsun.

`Hayır, Osmanlıca`da öğretilmelidir` dersen bu sefer Cumhuriyet düşmanı ilan ediliyorsunuz.

Kısacası; İşi uzmanları tartışmayınca, üç kelimelik beyinlerin insafına kalıyor tavrınız ve tepkiniz.

Peki, nedir bu `Osmanlıca? `

Çok basit dünyayı yöneten bir devletin dilidir ve detaylı incelerseniz göreceksiniz ki, öz Türkçe`dir.

Bardakçı`nın dediği gibi,` Dünya üzerinde kendi anadiline başka bir isim vermiş, bizden başka bu tuhaflığı yapmış bizden başka bir millet yoktur. Sadece bunu biz yaptık, Türkçeye Osmanlıca dedik. Osmanlıca dediğin Türkçedir. Ve biz bu dile siyasi sebeplerle hanedanın ismini verdik. Eski devlette iktidarda olan hanedanın ismini verdik.`

Türk tarihinde `Osmanlıca` gibi devlet hanedanına ait birçok dil kullanılmıştır.

Örneğin; Göktürkçe, Uygurca…

Bu örnekler doğrultusunda dünyada diller ve Türkçe`nin dil kökenini kısaca belirtmek isterim.

Dünya Dilleri; Hint-Avrupa, Hami- Sami, Ural-Altay, Afrika, Amerika ve Adalar olarak ayrılmaktadır

Türk Dili ise bu ana tabloda Ural-Altay dil guruplarına aittir.

Ural – Altay Dil Gurubuna ise ; Uralca, Altay, Korece ve Japonca girmektedir.

Türk dili burada Altay`a dayanmaktadır.

Altay Diline ise; Türkçe, Moğolca, Mançu-Tonguz girmektedir.

Türkçe ise; günümüzde Anadolu Türkçesi ve Asya Türk Lehçeleri olarak görülmektedir.

Gelelim `Osmanlıca` denen `Osmanlı Türkçesine!`

Osmanlı Türkçesi ya da Osmanlıca, Osmanlı İmparatorluğu'nun ilk anayasası olan Kanun-ı Esasî’de geçtiği hâliyle Türkçe (Osmanlı Türkçesi: Lisān-ı Osmānī), 13 ile 20. yüzyıllar arasında Anadolu'da ve Osmanlı Devleti'nin yayıldığı bütün ülkelerde kullanılmış olan, Arapça ve Farsçadan etkilenmiş Türk dilidir.

Alfabe olarak Arap alfabesinin Farsça ve Türkçe için uyarlanmış bir biçimi kullanılmıştır. Halk arasında bazen yanlış kullanım olarak bu dil dönemi için “Eski Türkçe” tabiri de kullanılmaktadır.

Osmanlı Türkçesi kendi arasında kronolojik esasa göre sınıflandırılmıştır:

1. Eski Osmanlı Türkçesi: 15. yüzyıldan 16. yüzyıla kadar.

2. Klasik Osmanlı Türkçesi: 16. yüzyıldan 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar.

3. Yeni Osmanlı Türkçesi: 19. yüzyılın ikinci yarısından 20. yüzyıla kadar.

20. yüzyıl başlarında gelişen Türkçülük hareketi dilde sadeleşme ve öz Türkçe sözcüklerin kullanılması fikrini doğurmuş, modern Türkiye Türkçesi dönemi başlamıştır. 1928 yılında yapılan Harf Devrimi'nin sonucunda Latin alfabesi kaynaklı yeni Türk harfleri kullanılmaya başlanmış, böylelikle Osmanlı Türkçesinin kullanımı son bulmuştur.

Osmanlı yönetici sınıfının ve eğitimli seçkinlerin kullandığı bir yazışma ve edebiyat dili olan Osmanlı Türkçesi, günlük hayatta konuşulan bir dil olmamıştır. En belirgin özelliği, Türkçe cümle altyapısı üzerinde, İslam dünyasının klasik kültür dilleri olan Arapça ve Farsçayı serbestçe kullanma olanağı tanımasıdır.

Bu açıdan öğrenilmesinde fayda vardır ve özelikle bu alanda bilim adamları yetiştirmelidir.

Bir başka bakış açısından bu tartışmalara ortak olmak istersem, `Osmanlıca` öğrenmeden önce bizim ortak bir problemimiz vardır oda; Türk Dünyasının Ortak alfabesini ve Ortak Türkçesini oluşturmaktır.

Bu konu ile ilgili 2007`de Bakü`de bir karar alınmış ve 2010`a kadar bu çalışmanın tamamlanması istenmiştir.

Sonuç; 2014`de halen Türk Dünyası toplantıları Rusça ve İngilizce yapılmaktadır.

Bu acı tablo ortada iken gereksiz tartışmalara girmek ise millete bir fayda veremeyecektir… Vesselam

Selçuk Düzgün

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Selçuk DÜZGÜN Arşivi