Hadım Edilen Veziriazamlar
‘Hadım’; Arapça kökenliydi. ‘Kısırlaştırılmış erkek’ anlamına gelirdi. Dilimizde, ‘iğdiş edilmiş’, ‘burulmuş’ manasında kullanıldı. İngilizce karşılığı ‘eunuch’di. Yunanca’dan geçmişti. ‘Eune’ - yatak! - ile ‘ekhein’ - koruma! -’in birleştirilmesinden oluşmuştu. ‘Yatağın koruyucusu/hadım/haremağası’nın karşılığıydı. Cinsel organlarının tamamını yitirmiş kişiye ‘mecbûb’ adı da veril(ir)di.
‘Hadım’, küçük yaşında - özellikle de çocukluk çağında! - tenasül organları alınmış erkek çocuğa denirdi. ‘İktidarsız’, ‘evlenmek istemeyen’, vb. durumları da anlatmaktaydı.
Hadım etmenin belli yolları/metotları vardı. İlkinde cinsel organ ve testisler birlikte kesilirdi. İkincisinde: Er bezleri topluca ezilir veya bükülürdü. Böylece meni bezlerinin öl(dürül)mesi sağlanırdı. Üçüncü şıkta da, tenasül organı alınırdı. Yumurtalığa dokunulmazdı, kullanılmasının önüne geçilirdi.
3. Mehmet döneminde Darussaade Ağalığı yapan Gazanfer Ağa'nın yaptırdığı medrese
- Sakız Adası, ‘Tıraşçı’ Panionios İle Ünlüydü… -
İlk hadımlaştırma örnekleri kadim Yunan’da görüldü. ‘İğdiş edilmiş erkek köle, Yunan evinin namusunu korumakla görevliydi!’ Konutta kalan hanımın ve genç kızların en sadık bekçisi/muhafızı sayılırdı. Hanımlar, cinsel saldırılara, izinsiz cinsel ilişkilere karşın muhafaza olunurdu.
Heredot’un yazdıklarına bakılırsa, ‘hadım etme operasyonları’nın asıl ilham kaynağı Pers kültürüydü. Ege’ye İran dolaylarından gelmişti. Ameliyeyi meslek edinmiş, uzmanlaşmış kişiler de mevcuttu. Sakız Adası, ‘Panionios’ adlı ‘tıraşçı’ ile ünlüydü. Üstat tarihçinin ‘Sakızlı Panionios’ diye kayıtlarına aldığı kişi, kurban(lar)ını özenle seçerdi. Yakışıklı, atletik yapılı, güçlü kuvvetli erkek çocuklarını hadım ederdi. Pazarlamayı da kendi eliyle yapardı. Sardis ve Efes’e götürür, en yüksek fiyat(lar)a satardı.
Tarihi kayıtlara göre Asurlular döneminde - M.Ö. 2.000 - 1.900’lerde! - ‘hadım etme’, cezalandırma biçimiydi. Özellikle aile namusunu korumaya yönelik tedbirdi. ‘Koca, karısını başka erkekle yakaladığında ‘tecziye hakkı’na sahip olurdu!’ Zina yapanları öldür(t)ebilirdi. Eşinin burnunu kestirip toplum içinde aşağılanmasını sağlayabilirdi. ‘Zani’nin/‘zinacı erkek’in hadım edilmesini de isteyebilirdi. Talebine itiraz edil(e)mezdi.
Osmanlı'nın son döneminde haremde görevli bir 'karaağa'
- Asur Kıraliçesi Semiramis, Sevgililerini Hadım Ettirirdi… -
Hadımlar, ilk kez Asur Krallığı’nda ‘kadınlar bölümü’nde görevlendirildi. Kraliçe ve haremdeki hanım kölelerin güvenliğinden sorumlu kılındılar. Yüksek bürokratların hizmetinde de çok sayıda ‘iğdiş edilmiş personel’ bulun(ur)du. Yöneticinin ve ailesinin güvenliği sağlanırdı.
Asur Kralı V. Şamsi-Adad'ın karısı, Kraliçe Semiramis - bazı tarihi kaynaklarda adı ‘Şamiram’ veya ‘Şammuramat’ olarak geçerdi! - ‘sevgililerini hadım ettirmekle’ ünlüydü. Vakanüvislerin kayıtlarına göre, esir alınan yakışıklı düşman askerlerini ve elinin altındaki mahbuplarını - ‘yeterince’! - kullandıktan sonra ‘tıraş ettirir’di!
Heredot’un yazdıkları dikkate alınırsa ‘Persler, yakışıklı, eli ayağı düzgün mahkûmları hadım ederdi. Sonra da devlet hizmetine alırlardı. Eylem tarihte ilkti.’
Pers Kralı Büyük Kurus - Keyhüsrev olarak da tanınırdı! - (M.Ö. 590 - 529) döneminde savaşta alınan esirler seçilir, uygun görülenler iğdiş ettirilir ve çeşitli hizmetlerde kullanılırdı. ‘Yeni sınıf’ın bağlılığından şüphe duyulmazdı. Güvenlik görevlisi bile olabilirlerdi.
Bizans Hükümdarı I. Justinianus’un mozaik portresi
- Eski Mısır’da Hadım Edilmiş Genç Köleler ‘Haraç Listesi’ne Girdi… -
Yine Büyük Kurus döneminde, tecavüz sanıkları ve zina yapan erkekler, yürürlükteki kanunlara göre hadım edilirdi. ‘Tarihçiler, - aynı dönemde! - antik Mısır’da da benzer uygulamaların varlığını kaydederdi!’
Hadım edilmiş genç erkek(ler), köle pazar(lar)ında da hızla müşteri bul(ur)du. Hatta savaş sonunda imzalanan anlaşmalara konu edil(ir)di. Pers Kralı Büyük - Birinci! - Darius (M.Ö. 549 - 485), Asur ve Babil karşısında galibiyet elde ettikten sonra anlaşma şartları arasına ‘hadım edilmiş genç kölelerin verilmesi’ni de ekledi. ‘Böylece yabancı/‘ithal’ kısır dönemine de geçildi!’
Çin tarihinin kayda geçirilen ilk dönemlerinde de hadım olaylarına rastlandı. ‘Kısırlaştırma’, idam edilme gibi cezalandırma yöntemiydi. Ağır ceza(lar)dan hüküm giyenler, ‘hadım’ edilirlerse, ödüllendirildiklerini düşünürdü. Operasyon tamamlandıktan sonra saraya alınır, hanedan üyelerinin hizmetine verilirlerdi. Kendilerinden ölümüne bağlılık beklenirdi. Aksi(ne) hareket eden(ler)in katlanacakları ceza daima caydırıcı olurdu.
İğdiş edilmiş eleman sayısı yetersiz kalınca, köle pazarından temin edilen tüyü bitmemiş oğlanlar ‘işlemden geçirildikten sonra’ yeni görevlerine başlardı.
Batılı bir ressamın fırçasından haremden sorumlu 'kızlarağası'
- Çin Sarayı’nda Hadım Bürokratların Rekabeti Görüldü… -
Çin İmparatorluk Sarayı’nda, hadım personel hep olageldi. Ünlü tarihçi Ssuma-Çien - ‘Sima Qian’ diye tanınırdı! - (M.Ö. 145 - 90) yazılarında ‘hadım personel’den de bahsetti. Hatta ilginç detaylar aktardı. Bunlara ‘yanren’ ve ‘taijian’ adları veril(ir)di.
Çin Sarayı’nda, hükümdara siyasi konularda danışmanlık yapan hadımlar da görüldü. Kayıtlara göre Zhou Hanedanı’nda zirveye çıkan ‘iğdiş müşavir’ler, sülalenin iktidarının son gününe kadar varlıklarını sürdürdü.
Çin tarihinde, - hükümdara ölesiye bağlı! - ‘hadım cellatlar’a - Suçu sabit bulunan yüksek bürokratların ve soyluların infazını gerçekleştirirlerdi! - da rastlandı.
Saraydaki hadım yüksek bürokratlar arasında kıyasıya rekabet görülürdü. Birbirlerini dikkatle izler, açıklarını/kusurlarını hemen rapor ederlerdi. Haremdeki her fısıltıya, dedikoduya kulak kabartırlardı. Kadınlarla samimiyet kuranları hemen mimlenirdi. Hele gönül ilişkisine, cinsel rabıtaya girenler asla affedilmezdi. Çin saray tarihçilerinin kayıtlarına göre, bazı hadım harem ağaları ile hükümdarın gözdeleri arasında ‘elektriklenme’ görülebilirdi. ‘Skandal’ diye nitelendirilen seksüel birliktelik(ler) fark edilebilirdi. Böyle durumlarda baş hadım, bütün hemcinslerini toplayıp kontrolden geçirirdi. İğdiş edilmemiş ya da sonradan çıktığı/büyüdüğü iddia edilen tenasül organı olanlar ‘gözaltına’ alınırdı. Zaman kaybedilmeden ‘tıraşçı’ya gönderilirlerdi. Kendilerine yüklü tazminat(lar) ödettirilirdi.
Hareme bakan 'karağa' ile selamlığa bakan 'akağa'yı betimleyen renklendirilmiş gravür
- Eski Roma’da Evin Hanımı İle Yatan Köle Hadım Edilirdi… -
Hadım personelin saray hiyerarşisinde yükselmesi hayli zordu. Sıkı kontrol altında tutulurlardı. ‘Bazı tarihi kayıtlara bakılırsa, ‘iğdiş’ tarafından ‘ilaçlanmış’/’mumyalanmış’ cinsel organ ‘delil’ olarak titizlikle saklanırdı!’ İstendiğinde, yetkiliye sunulurdu.
George Carter Stent (1833 - 1884) adlı İngiliz yazarın, ilk baskısı 1874’de yapılan, ‘Chinese Eunuchs’ - ‘Çinli Hadımlar’! - adlı kitabında geniş bilgi verdi. Çin sarayında ömür tüketen ‘iğdiş’ görevlilerin hayat hikâyesi sinema endüstrisinin de ilgisini çekti. ‘Lai Shi, China’s Last Eunuch’ - ‘Lai Shi, Çin’in Son Hadımı’! - adlı film, 1988’de, Hong Kong’da çekildi. Eseri, Chi Leung 'Jacob' Cheung yönetti.
Hadımlar, eski Roma’da da kendilerine yer buldu. Yönetim, yerel iğdişlerini ve ‘operatör’lerini yetiştirdi. Rahipler ve zenginler, ameliyeyi destekledi. Dönemin bazı tarihçilerinin kayıtlarına bakılırsa, zengin, genç ve güzel kadınlar, yakışıklı, sağlıklı, güçlü kölelerle beraber olur, kocalarını aldatırdı. Evin reisinin isteği - daha doğrusu cezalandırma talebi! - üzerine, havalı halayık ‘hadım’ edilirdi. - Bir suikast sonucu hayatını yitiren! - İmparator Domitianus (M.S.51 - 96), uygulamayı kaldırdı. Hadım kölelerin zengin evlerinde yüksek ücretlerle çalıştırılmasını da kısıtladı. Maaşlarının düşürülmesine karar verdi.
Kadim Roma’da, pagan tanrılarına hizmet sunan genç rahipler, merasimle kendilerini hadım ederdi. ‘Kan günü’ denilen tören(ler)de, sıraya girer, şuurlarını geçici yitirir, elbiselerinden kurtulurlardı. Sonra da ‘kutsal kılıç’ı - bazen keskin ustura da olabilirdi! - alıp, ilk/tek seferde işlemi bitirirlerdi.
Çin İmparatorluk Sarayı'nda görevli 3 hadım görevli
- Bizans’ta Hadım Yöneticiler İmparatoru Belirledi… -
Yıllar geçtikçe ‘berberler’ de ustalaştı. Yeni, etkin metotlar geliştirildi. Aletler üretildi. İğdiş etme için ‘sıkıştırma aracı’/‘pres’/‘mengene’ icat edildi. Genç kölenin cinsel organı halkadan geçirilip sıkıştırılır ve keskin dişli tarafından budanırdı. Tenasül uzvu, testis torbaları tek seferde yerinden edilirdi. Ameliyeyi gerçekleştiren görevli, yarayı yakardı. ‘Operasyon son derece kanlı ve tehlikeliydi. Kurbanın hayatını yitirmesi çok yüksek olasılıktı!’
Bizans’ta da benzer ‘cerrahi!’ müdahalelere rastlandı. Hadımlar, devlet bürokrasisinde çok stratejik/yüksek mevkilere yükseldi. Hükümdar(lar)a sadık kaldılar. Canları pahasına güvenilirliklerini ispatladılar. İçlerinden ordu komutanı, bakan, patrik, yüksek yargıç gibi seçkin bürokratlar çıktı.
I. Justinianus’un - tam ve özgün adıyla Flavius Petrus Sabbatius Iustinianus! - (M.S. 482 - 563), saltanat süreci, hadım kadroların ‘altın dönemi’ydi. Hükümdar, sadık elemanlarıyla kendi güvenliğini de sağladı. İğdiş personel, halk tarafından dışlanırdı. Korkulur, başlarına bela getirilmelerinden çekinilirdi.
Hadım bürokratlar, ülke yönetiminde pek etkin hale geldi. Çok önemli karar ve icra mevkilerine yerleştiler. Sadece halkı ürkütmediler, aynı zamanda bazı fakir aileler tarafından örnek de alındılar. Cesaretini toplayan çok çocuklular, birkaçını hadım ettirmekten çekinmedi. Hayatta kalanlar, memurluk kadrolarına alınmayı/girmeyi denedi. Başaranlar, uzun vadede aile fertlerine ve akrabalarına sağlayacakları maddi imkânları düşündü. Tabir yerinde ise, ‘hadım(lar)ın ailesi de kast atlayabilecekti!’ Bizans tarihinde benzer olaylar yaşandı. 11. asırda, Bizans Sarayı’nda görevli İoannis Orfanotrofos - ‘Orfanotrofos’ diye de tanınırdı! - adlı hadım yüksek bürokrat, yetkilerini ve ayak oyunlarını kullanıp imparatoru değiştirmeyi başardı. ‘Saray darbesi’ gerçekleştirip, kardeşi (4.) Mihail’i tahta oturttu.
Ailesini de Bizans’ın en tanınmış, etkin ‘baskı/yönetici grubu’ haline getirdi. Hatta siyaset satrancındaki hamlesini bir adım daha ileri götürdü. Yeğeni 5. Mihail’i de zirveye taşıdı. ‘Ama sürgünden kurtulamadı. Kıskançlık ve menfaat yarışı rekabeti kızıştırmıştı!’
Osmanlı Sarayı'nda görevli hadım personeli benimseyen Batı kaynaklı bir gravür
- Kilise Kadın Sesini Yasaklayınca, Boşluk Hadım Edilmiş Çocuklarla Dolduruldu… -
Katolik Kilisesi’nin ruhani lideri Papa, 16. yüzyılda, hanımların kilise korolarında görev almasını yasakladı. ‘Kadın mensupların - dini temalar da taşısa! - şarkı söylemesi dinsel kurallara aykırıydı!’
Koroda kadın sesi eksikliğinin giderilmesi gerekliydi. Ergenlik dönemine girmemiş erkek çocuk tınısının benzerliği hatırlandı. Hemen çare üretildi: Buluğ çağına adım atmamış sabiler hadım edildi. Ses tellerinin/tonlarının kartlaşması önlendi. Tiz sesli iğdiş delikanlılar kilise topluluğuna kabul edildi/katıldı. Eğitildiler ve problem büyümeden çözülmeye çalışıldı. Uygulama, 19. asrın sonuna kadar devam etti.
Sesi güzel erkek çocukların, buluğ çağına ulaşmadan sanat için hadım edilmesi endüstri haline geldi. Kendilerine ‘kastrato’ - ‘hadım’! - denilen şarkıcıların büyük çoğunluğu sopranoydu. İtalyan operasında büyük ilgi gördüler. El üstünde tutuldular ve hanımlar tarafından çok beğenildiler. En bilinenleri, ‘Ferinelli’ adı ile ünlenen Carlo Broschi’ydi. Sesinin ‘Do’dan daha yükseğe çıktığı ve ‘depresif melankoli’den rahatsız olanları rahatlattığı, bazı müzik otoritelerince belirtil(ir)di. Ferinelli, sadece ülkesinde değil, İspanya’da da - özellikle de Kral 5. Felipe’nin sarayında! - çok ünlüydü, el üstünde tutul(ur)du. Sesinin, aşırı sinirli Kral’a iyi geldiğine, ilaç yerine geçtiğine inanıldı. Kayıtlara göre Ferinelli’ye bakanlık önerildi. İspanyol vatandaşlığı ve olağanüstü iyi/zengin maddi şartlar sunuldu. Ama sanatçı teklif(ler)i reddetti. Dönem tarihçilerinin kayıtlarına bakılırsa, ‘çok sayıda aile - belki de binlercesi! - oğullarını hadim ettirip kilise korosunda sanatçı yapmaya kalkıştı!’
Pekin'deki sarayda üst düzey görevli bir hadım personel
- Bazı Tarikat Mensupları Günaha Girmemek İçin Gönüllü Hadım Oldu… -
Müzik tarihçilerinin Rossini ve Mozart’la ilgili tespitleri ilginçti. ‘Her iki besteci de, bazı operalarında ‘kastrato’ sanatçılar için özel bölümlere yer verdi!’
İtalya’da anayasal sisteme geçilmesiyle ‘hadım sanatçılar’ dönemi kapandı. Yeni hukuk döneminde, uygulamanın insan onurunu aşağıladığını, ağır suç kapsamına girdiğine karar verdi. Böylece ‘kastrato ses sanatkârları’ tarihe karıştı!
Avrupa’nın bazı ülkelerinde hadım kişiler, toplum dışına itilir, uğursuz sayılırdı. Hatta tiksindirici bulunurlardı. İnce - kadınsı! - ses tonuyla konuşmaları alay konusu edilirdi. ‘Dönemin yaygın kanaatine göre, zenginliğe düşkün, kindar, aç gözlü, acımasız, korkusuz, suça meyyal olabilirlerdi!’
Tarihte, günahtan sakınmak ve cinsel sapkınlığa düşmemek için gönüllü/öz iradeleriyle iğdiş olanlara da rastlandı. Hıristiyanlığı benimseyen - 3. asırda popülerleşen İskenderiye doğumlu, ‘İlahiyatçı Origenes’ kurduğu! - mezhebin üyeleri, kendilerini ‘Tanrı’nın hizmetkârları’ şeklinde tanımlardı. Mensupları katı kurallara harfiyen uyar, ruhlarının kurtulduğuna inanırdı.
Kadim Suriye’de, Kybele’nin öğretilerine inananlara mal edilen benzer uygulama da mevcuttu. Dine inanan genç erkek, cinsel organını şahsen keserdi. Sonra eline alıp şehrin sokaklarında kendinden geçene kadar koşardı. Nefesi yetmeyip dermanı kalmadığında, karşısına çıkan ilk açık pencereden ‘emanetini’ içeriye atardı.
Hindistan’da yaygın Hindu inancına göre ‘hadımlık’, ‘aşağılık uygulama’ydı.
Osmanlı Sarayı'nda hanedan üyelerine hizmet eden bir hadım görevli
- İlk Müslüman Hadım Personel Emevi Sarayı’nda Görüldü… -
İslam öncesi Orta Asya Türk devletlerinde, ‘hadım etme’ uygulaması yoktu. Türk boyları, Arap ve Orta Doğu kültürü ile etkileşime girince, ‘hadımlık’ müessesesi ile de tanıştı. Müslümanlar arasında deri renginden dolayı ayrım yapılmazdı. Fakat Emevi ve Abbasi sarayında ‘beyaz hadımlar’ el üstünde tutul(ur)du. Kendilerine ‘selâmlık’ dairesinde görev veril(ir)di. Siyahîler, haremde vazifeliydi. Tarihi kayıtlara göre sayıları 600 bazen 800 kişiyi bulabilirdi. ‘Afrika kökenlilerin tüm cinsel uzuvları kazıtılırdı. Zenci harem ağaları, idrarda sürekli zorlanır, kamış kullanırlardı!’
İslam tarihçilerine göre, Hazret-i Muhammed, ‘iğdiş etme’ eylemine karşı durdu. Ameliyeyi yapanları/meslek haline getirmiş kişileri şiddetle cezalandırdı. Hatta bir hadisinde, ‘Kölesini hadımlaştıran, - ‘Cehennem’de! - aynı karşılığı görecektir,’ dediği rivayet edildi. İlk halifeler döneminde de benzer tavır sürdürüldü. Mezhep kurucuları, fıkıh uleması, ‘iğdişliği’ ‘haram!’ olarak yorumladı. ‘Çok büyük günah’tı!
Emevî ve Abbasi saltanatlarında, sarayın kadınlara tahsis edilen bölümünde, ‘harem ağası’ görevlendirme uygulamaları görüldü. Dönem tarihçilerine göre, Roma adetlerinden etkilenildi ve tatbik edilmeye başlanoldı. Peygamber’in yasakladığı muamele, ‘mubah görüldü’ ve açıktan desteklendi. Tarihi kayıtlara bakılırsa Abbasi Hanedanı’ndan gelen Halife Emin döneminde sayıları çoğaldı. 18. Abbasi Halifesi Muktedir Billâh’ın saltanatında neredeyse ordu sayısına ulaşıldı. Tarihsel kaynaklarda, ‘siyah ve beyaz derili 11 bin civarında ‘hadım’ın varlığından söz edildi!’
Kanuni Sultan Süleyman döneminde Sadrazamlık yapan Hadım Süleyman Paşa
- Osmanlı, Hadım Personel Çalıştırmayı Zenginlik Saydı… -
Gazneli tarihçi Beyhaki, ‘Tarih-i Mesudi’ adlı kitabında, Sâmânîler’de ve Gazneliler’de, haremde ve saray bürokrasisinde hadım görevlilere rastlandığını kaydetti. Büyük Selçuklular, Anadolu Selçukluları, Eyyûbîler, vb. gibi tarihi silsile içinde kurulan devletlerde de hadımlar yer buldu, bürokraside yükseldi.
Büyük Selçuklu Devleti’nin Halep Atabeyi Nûreddin Mahmud Zengî, 1162’de, İslâm Peygamberi Hazret-i Muhammed’in mezarının da bulunduğu ‘Mescid-i Nebevî’ - ‘Peygamber Mescidi’! -’de hizmet etmeleri için, ‘hafızlık eğitimi almış’ 12 hadım personel görevlendirdi.
Osmanlı İmparatorluğu’nda ‘iğdiş edilmiş erkek köle’ uygulaması zirve yaptı. Çeşitli müverrihlerin kayıtlarına bakılırsa, padişah ve devlet yöneticilerinin haremleri için ‘hadım görevliler’e şiddetle ihtiyaç duyuldu. Gereksinimin giderilmesi için her yıl yüzlerce Avrupalı ‘beyaz’, Afrikalı ‘siyah’ derili tüyü bitmemiş erkek çocuk operasyona tabi tutuldu. ‘Bazı yıllarda sayının binleri aştığı da aynı kaynaklarca ifade edildi!’
Bazı saray müverrihleri, ‘ameliye’nin yapılışını açık açık yazdı: Seçilen çocuk sırt üstü yatırılırdı. ‘Kesilecek bölge’ acı biberli kaynatılmış su ile temizlenirdi. Orak şeklinde, ustura keskinliğindeki aletle penis ve testisler dipten budanırdı. Penis kökündeki kanala gümüş veya metal boru takılırdı. Ameliyat bölgesi, ıslanmış yumuşak kâğıt veya bezle sarılırdı. Çocuk yatırılmaz, görevlilerce saatlerce yürütülürdü. İyice yorulunca uzanmasına izin verilirdi. İçecek maddesine dokundurulmazdı. 3-4 gün sonra, sargılar ve boru alınırdı. Yarada kanama görülürse, bandajlar değiştirilirdi. Ama ümit de kesilirdi. Çünkü ‘kan’, iltihap göstergesiydi. Bazılarına göre de, ‘ölümün habercisi’ydi! Konuyu araştırıp yazanların iddiaları ürperticiydi: ‘Hadım edilen her 100 çocuktan ancak 1 - 2 tanesi hayatta kalabiliyordu!’
2. Abdülhamit döneminde haremde yaşayan cariyeler ve harem ağalarından bir görüntü
- Hadım Personel Alan İlk Hükümdar Çelebi Mehmet İdi… -
Ünlü tarihçimiz Murat Bardakçı’nın - bir yazısında! - verdiği bilgilere göre, Osmanlı’da hadım edilen kişiler, 3 gruba ayrılırdı. Sadece penisi kesilene ‘sandali’ denirdi. Cinsel organı ve testisleri alınana ‘castrati’ veya ‘tavaşi’ adı verilirdi. Er bezleri kesilenler/ezilenler de ‘tilbiye’ diye isimlendirilirdi.
Osmanlı Sarayı’nda ilk ‘hadım görevliler’, bir rivayete göre Sultan Çelebi Mehmet’in, başka söylentiye göre de, 2. Murat’ın saltanat dönemlerinde görüldü. ‘Akağa’ diye isimlendirilen iğdiş personel, Avrupa kökenli, çoğunlukla da Boşnak ve Rum idi. Sultan 2. Murat, ‘beyaz tenli hadımlar’a pek güven(ir)di. Sarayda, ‘hazinedarbaşı’, ‘kilercibaşı’ gibi önemli mevkilere getirdi. Yıllar içinde de zirveye yükselmelerinin yolu açıldı. İçlerinden beylerbeyi, vezir(ler) ve sadrazam(lar) çıktı. (Hadım) Atik Ali Paşa - 2. Beyazıt döneminde! -, Hadım Süleyman Paşa - Kanuni Sultan Süleyman döneminde! -, Hadım Sinan Paşa - 1. Selim döneminde! -, Hadım Mesih Mehmet Paşa - 3. Murat döneminde! -, Hadım Hasan Paşa - 3. Mehmet döneminde! - sadaret mevkiinde bulundu.
Fatih’in saltanatında, sarayda, ‘siyahî hadım ağalar’ın - ‘karaağalar’ın! - sayısı arttı.
- Genç, Güçlü, Yakışıklı Hadım Köleler Servet Değerine Alıcı Bulurdu… -
Haremdeki ‘karaağalar’ın kökeni Habeşistan ve Sudan’a dayanırdı. Küçük yaşta ailelerinden zorla alınırlardı. Köle tüccarlarınca esir pazarlarından toplanır, Mısır’da hadım ettirilirlerdi. - Rivayete göre en bilinen/meşhur ‘operasyon merkezi’, Nil nehri kenarındaki Asyut şehrindeki bir manastırdı. Ameliyatlar, ‘uzmanlaşmış’ papazlar tarafından gerçekleştirilirdi! -
2. Abdülhamit’in özel doktorluğunu da yapan Zambako Paşa’nın (1831 - 1913) kaynak gösterildiği bilgi önemliydi. Paşa’dan aktarılan rivayete göre, zenci çocukların hadım edildiğini en önemli merkezlerden birisi, Kızıldeniz’in kenarında kurulmuş Massava kentindeydi. Sahibi de: Halil Ağa isimli - Mısır Hidivi İsmail Paşa’nın annesinin hizmetinde bulunmuş! - ‘azat edilmiş/emekli hadımağası’ydı. Sektörde büyük paralar döndüğünü bildiğinden, ‘iğdiş merkezi’ni açmıştı!
Hadım edilmiş zenci çocuk köleler çok iyi kazanç sağlardı. Tüccarları kısa sürede zengin ederdi. İstanbul’a getirilir, Topkapı Sarayı’na satılmaya çalışılırlardı. Saraydaki deneyimli haremağaları, adaylardan zeki ve yetenekli gördüklerini dikkatle seçerdi. Sonra da kaliteli yoğun eğitime alınırlar, dil öğrenirlerdi. Kabiliyetlerine göre yetiştirilirlerdi. Mesela 3. Ahmet’in kızı Fatma Sultan’ın hizmetinden sorumlu Muhterem Ağa’nın 4 dili mükemmelen bildiği rivayet edilirdi. Haremde vazifelendirilen ağalara ‘Gül Ağa’, ‘Sümbül Ağa’, ‘Nergis Ağa’ gibi güzel kokan çiçek isimleri verilirdi. Kendilerine genellikle ‘tavaşi’ - ‘iğdiş edilmiş’, ‘burulmuş’! - denirdi. Kelimenin tıp dilindeki karşılığı ise ‘tam hadım’dı!
- Harem Ağaları, Hanedan’ın İktidar Savaşları’nda Belirleyici Oldular… -
3. Mehmet’in saltanatının başlamasıyla, 1595’de, haremin yönetimi ‘tavaşi’ denilen harem ağalarına bırakıldı. ‘Tam hadım ağalar’, sadece haremde değil, devlet kademelerinde de ehliyetlerine/kabiliyetlerine göre yükseldi. Kendilerine, ‘kiler ağalığı’, ‘hazinedar ağalığı’, ‘şehzade ağalığı’, ‘saray ağalığı’ en ünlüsü de ‘darüssaade ağalığı’ - harem-i hümayun yöneticisi! - gibi rütbeler/payeler verildi. Bazı ‘darüssaade ağaları’, devlet yönetiminde çok etkin hale geldi. Padişahlar üzerinde tesir ve yaptırım gücüne eriştiler. Önemli makamlara tanıdıklarını/istediklerini getirttiler. Valide sultanların güvenini kazananlar ağalar, saray entrikalarında taraf oldu. Servetlerine servet kattılar. Statülerini pekiştirdiler!
16. asrın sonunda, harem yönetiminde ‘karaağalar’ çoğunluk sağladı. ‘Akağalar’, selamlıkta görevlendirildi. Devlet bürokrasisinde yükseldiler. Kilit noktalarındaki kişilerle yakın/sıcak ilişkiler tesis ettiler. Yönetimi de etkilediler.
Saray doktorları, harem ağalarını belirli dönemlerde muayene ederdi. Bazı rivayetler dikkate alınırsa, harem içinde çeşitli aşk dedikodular dolaşırdı. - ‘Ünlü Tarihçi Gelibolulu Mustafa Âlî’nin eserlerinde haremdeki hanımlarla haremağaları arasındaki bazı ilginç ilişkilere/olaylara ait anekdotlara rastlandı! -
- 19. Asrın Sonunda Yılda 8 Bin Hadım Köleye İhtiyaç Vardı… -
2. Mahmut döneminde geçtiği ileri sürülen hadise de ‘mahdut fakat hayret uyandıran’ bilgiler arasındaydı. ‘Yapılan rutin incelemelerde, 3 haremağasının cinsel organlarının yerinde olduğu/durduğu belirlendi. Rivayete göre ‘mucize gerçekleşmiş, vücutları uzuvları yenilemişti!’ Padişah duyduklarına inanamadı. Söylentiye bakılırsa, ağaları azat etti ve ödüllendirdi!’
Hadım edilmiş köle satışları 19. asrın sonuna kadar devam etti. Bazı tahminlere göre, ‘Osmanlı, Mısır, Arabistan ve bazı Müslüman ülke haremlerinin yıllık ‘iğdiş halayık’ ihtiyacı 8 bin civarındaydı!’
Osmanlı’nın 35. padişahı, 5. Mehmet Reşat, 22 Mayıs 1909’da, imzaladığı kararname ile ‘haremağalığı’ müessesesini sona erdirdi. Devlet arşivlerinde bulunan belgeye göre, 1911’de, İstanbul’da, 2 bin civarında emekli edilmiş ‘hadım’ vardı.
Haremağaları, İstanbul’da ‘yardımlaşma ve dayanışma derneği’ de kurdu. Maddi sıkıntı çeken, hastalanan, bakıma muhtaç duruma düşen üyelere destek olmaya çalıştılar. Dernek başkanları arasında en popüleri Nadir Ağa idi. Ağa, İstanbul’da Göztepe semtinde büfe de çalıştırdı. Arada bir gazetecilere demeçler verdi. Saray hatıralarını anlattı. 1957’de vefat etti. Adı, ticarethanesinin bulunduğu sokağa verildi.
***
Meraklısına Not: Konu hakkında daha geniş bilgi edinmek için önerilen kitaplara bakılabilir: George Carter Stent, ‘Chinese Eunuchs’ - ‘Çinli Hadımlar’! -, Charles E. Tuttle Company, 1989; Norman Mosley Penzer, 'Harem', Çeviren: Hakan Abacı, Alfa Yayınları, 2014; Meral Altındal, 'Osmanlı'da Harem', Altın Kitaplar, Temmuz 1993; Murat Bardakçı, 'Osmanlı'da Seks', İnkilâp Kitapevi, 2005...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.