Veysel BOĞATEPE

Veysel BOĞATEPE

Bidât'tan ibadete evrilen mevlid

Bidât'tan ibadete evrilen mevlid

Yaşamın diyalektik gerçeği, her şeyin kendi karşıtıyla varoluşu üzerine kurulu olduğudur. İyi, kötü, soğuk, sıcak, aydınlık, karanlık, doğum, ölüm vb. örneğinde olduğu gibi her şey kendi karşıtıyla vardır. Dikkat edilirse birisi yoksa diğeri de yoktur. Bilimsel gerçeklik bu şekildedir ve örnekleri de çoğaltılabilir ancak bu yazıda yaşam ile karşıtı ölümün yani bir yaşamın ebediyen son bulmasının din ile toplumdaki yeri ve önemi üzerinde duracağım.

Her şeyin yaratıcısının Allah olduğunu ve sorgulamanın da günah olduğunu sürekli hatırlatan İslam’a göre her canlı ondan gelmiştir ve yine ona döndüğü zaman yediğinden, içtiğine kadar yaptığı her şeyden sorumlu tutularak sorgudan geçirilecektir.

Durum böyle olunca da insanoğluna koşulsuz kulluk ve biat etmenin dışında pek bir şey kalmadığı gibi birçok ilkel gelenek, görenek ve hurafeler de İslam’ın içine boca edilerek tanrı buyruğuymuş gibi benimsenmiştir. Bunlardan birisi de İslam’da hükmü olmamasına rağmen ölenin ardından düzenlenen mevlit merasimlerdir. 

Konuya İslam perspektifinden bakacak olursak Kuran’da emir ve yasaklar bellidir ve buna aykırı davranmak da günahtır. İslam’a göre ölen bir müslümanın usulüne göre yıkanıp kefenlenmesi ve cenaze namazının kılınarak defnedilmesi farzdır. Bunun dışında herhangi bir zorunluluk ve emir de yoktur. Bu gerçekten hareketle ölenin ardından çay, kahve, helva, yemek dağıtarak cenaze evini ziyafet şölenine dönüştürmek, taziye çadırları kurmak ve bunu da 7, 40 ve 50’nci gününde tekrarlamak dinin emri olmadığı gibi ölen kişiye karşı yapılan en büyük saygısızlıktır.

Çünkü ikramlar düğün, eğlence, sohbet meclisi gibi sevinçli, neşeli günlerde yapılır. Cenaze evinde ağzını şapırdatarak helva yemek, davranış olarak da yanlıştır çünkü tatlı yiyeceklerin mutluluk hazzını arttırdığı bilimsel olarak kanıtlanmış bir gerçektir.

Çelebi uydurdu 4. Murad uyguladı

Ne peygamber ne sahabeler, ne de mezhep imamları devrinde görülmeyen mevlit, dinin emri olmadığı halde Hz. Muhammed’in ölümünden yüzyıllar sonra Peygamberin doğum gününde tertip edilmiş ve daha sonra da bütün mübarek addedilen gecelerde tekrarlanmış, halk arasında sanki dini ibadetlerden birisiymiş gibi benimsenmiştir.

Mısır’daki Şii Fatimiler devrinde Hz. Ali, Fatıma ve devrin halifesi adına ilk defa okutulmaya başlanılan mevlit geleneği, XV. Asrın başlarında Osmanlı tarafından benimsenmiştir. Süleyman Çelebi tarafından yazılan “Vesiletü’n-Necat” adlı mecmuada bahsedilen ölüm, doğum, sünnet, nikâh gibi konular üzerine evlerde veya camilerde yapılan toplantılar zamanla gelenek hâline gelmiştir.

Mevlit’in adetten ibadete dönüşmesi ise Osmanlı sultanı IV. Murad devrinden itibaren başlayarak günümüze kadar gelmiştir. Bu sebeple kendisi bidat olan yani sonradan türetilmiş, uydurulmuş olan mevlit okutarak dini vazifesini yerine getirdiğini zannetmek yanlış olduğu kadar İslam’a da aykırıdır.

İslam’a aykırı olan bu yanlış inanç, ücretle çalışan mevlit okuyucuları piyasasının oluşmasına da sebep olmuş, ticari çıkar aracı haline gelmiştir. Mevlidin ibadet haline getirilmesinin sakıncalarından birisi de insan kelamı olan şiir ve metinlerin okutulması, dinlenmesi ve dahası Kuran’a eşdeğer olarak görülmesi, değerlendirilmesidir.

Oysa İslam inancının cenaze sahibinin ailesine sünnet kıldığı şey açıktır. Definden sonra imkânlar ölçüsünde bir miktar nakdi veya ayni fakirlere gizlice yardımda bulunmasının, eğer maddi imkânı yoksa Kuran-ı Kerim okuyup, iki rekât namaz kılıp sevabını ölen kişinin ruhuna hediye etmesinin dışında mevlit, yemek, helva gibi ziyafetlerin İslam’da yeri ve hükmü yoktur. 

Dogmatik inançlar silsilesi: 7, 40, 52

Ölüye mağfiret dilemek, anmak sünnettir ancak ölünün 7, 40 ve 52’sinde mevlit okutmak, gün veya gece tertiplemek İslam’ın herhangi bir hükmüne dayanmamaktadır. Dini dayanağı bulunmayan, halk arasında yine dogmatik inançtan kaynaklanan bu merasimlerin ölüye bir faydası olmadığı gibi İslam’a da aykırıdır, haramdır.

Ölünün 7’günde ruhunun evini kontrole geldiği, 40’ında ruhunun acı çektiği ve 52’sinde de etin kemikten ayrıldığı inancı bilimsellikten yoksun olduğu kadar dinsel hükmü bulunmayan dogmatik, yanlış inançlar silsilesidir. Her canlının anatomisi farklı olduğu gibi toprağın yapısı ile mevsimlerin bu süreci değiştireceği de bir gerçektir.

Örneğin; Kara kışın yaşandığı Doğu Anadolu bölgesinde ölen birisi ile Arabistan’ın kavurucu sıcağında ölen birisinin bedeninin bozulmaya, çürümeye başlaması farklı olacaktır. Bunun tespiti için her ikisinin de mezarının açılmasının dışında başka bir seçenek yoktur.  İbn-i Abidin bu konuda “Ölüleri hayırla yâd etmek vaciptir. Ama onların arkasından 7, 40 ve 52’nci geceleri düzenlemek bidat’tır. Muayyen gün ve gecelerde evlerde mevlit okutmak o mümin ölüye işkence etmek hükmündedir.” diyor.

Zaten mevlit’te bolca okunan ve toplamda 83 ayetten oluşan Yasin suresinde ölüm sadece 12’nci ve 33’ncü ayette zikredilmektedir. 12’nci ayette “Şüphesiz biz, ölüleri mutlaka diriltiriz. Onların yaptıklarını ve bıraktıkları eserlerini yazarız. Biz, her şeyi apaçık bir kitapta (Levh-i Mahfuz'da) kaydetmişizdir.” denilirken 33’ncü ayette ise “Ölü toprak onlar için bir delildir. Biz, onu diriltir ve ondan taneler çıkarırız da onlardan yerler.” denilmektedir. Geri kalan 81 ayette ise inanmayanlara karşı öğütlerden, cennete gidecek olanların zevk sürmelerinden, Allah’ın pek çok nimet yarattığından ve şükretmeleri gerektiğinden bahsedilir.

Ölen kişiyi anmak, anılarını tazelemek, iyilik ve hatta kusurlarını konuşarak yasını tutmak gerekirken dinin hükmü olmayan dogmatik inançtan ibaret mevlidi ibadetmiş gibi benimsemek, ziyafet şölenine dönüştürmek, dedikodu yapmak, siyaset konuşmak din adına yapılmış en büyük günahlardan birisi olduğu kadar söz hakkı bulunmayan ölüye karşı samimiyetsizlik ve saygısızlıktır.

İslam’da hükmü bulunmayan, dinin emri olmayan mevlit’i ticari çıkara dönüştüren imamlar başta olmak üzere cenaze sahipleri ve merasime katılan herkes dinen ve vicdanen bu günahtan, vebalden sorumludur. 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Veysel BOĞATEPE Arşivi