Ali GÜNGÖR(MEDİ)!
Ali GÜNGÖR(MEDİ)!
Ekmeğini alın teri ile kazanan bir nesil ile; sosyete masalarında yudumladığı yıllanmış şarabın kalitesini tartışan bir neslin hayat anlayışı da, vatan anlayışı da aynı değildir…
Neredeyse günde 10 saat ayakta çalışan ve işine ucuz belediye otobüs kartları ile ayakta gidip gelen bir nesil ile; Babadan kalma fabrikasına özel arabası, özel şöförü ile gidip gelen bir bir neslin hayat anlayışı da, vatan anlayışıda aynı değildir…
Gündüz okula gidip akşam çalışmak zorunda kalan ve kampüsün ara sokaklarında cay ve simit zevki yapan bir nesil ile ; emrine teslim edilmiş son model arabası ile kampüsün ışıklı sokaklarında marka muhabbeti yapan bir neslin hayat anlayışı da, vatan anlayışıda aynı değildir…
Bir başka bir açıdan!
Salonlarda milliyetçilik yapanlar ile; sokakları tırnakları ile arşınlayanların dava anlayışı da, vatan anlayışı da, insan olma erdemi de aynı değildir…
Değerli ağabeyim Orhan Çavuşoğl`nun kaleminden size şu cümleleri aktarıyorum;`1970 li yıllarda Bursa'da davamızı köylere çıkarak anlatıyorduk. Partimizin afişi parasızlıktan basılamıyordu. Ülkücü gençler kanlarını satarak afiş bastırmaya çalışıyordu. Köye götürdüğümüz tek afişi kahvede asamıyorduk.
Köylümüz konuşmalarımızdan çok etkileniyor ve bize soruyorlardı "Sizlerin adayı kimsizler daha çocuksunuz". Bizde cevaben"Adayımız da inşallah köyünüze gelecek diyorduk. Efendi Barutçu kardeşimiz Bursa Eğitimde okuyordu. Bir anfi ve iki hoparlör bulmuş,hoparlörleri birbirine bağlamış, anfiyide koltuğuna alarak,ayaklarına kara lastik giyerek Uludağa doğru yola çıkmıştı.
Bu kardeşimiz nerede bir kaç insanı bir arada görürse:Anfiyi ve hoparlörü kuruyor ve o topluluğa davamızı anlatıyordu. Aradan uzun süre geçmişti ki:
Efendi Barutçu; Uludağdaki köylerin çoğunu yayan gezmiş davayı anlatmış, tohumu saçmış ve yaya olarak Karacabey ilçesine geldiğinde,ne parası ne de ayağındaki lastik ayakkabı kalmamıştı. Ülkücü öğrenciler bu kardeşimize Bursa'ya gelebileceği kadar imkani harçlıklarından vererek sağlamışlardı.
Türkiye'nin dört bir yanında çalışmalar bu metodla yürüyordu.Kısa sürede Türkiyenin en büyük gücü Ülkücü Hareket olmuştu.Bu ülkücülere zorluk, imkansızlık, ölüm vız geliyordu. Çünkü:İnandıkları bir davaları, Güven telkin eden teşkilatları, İşaret verdiği an Türk Dünyasını sallayan bilgili,cesur bir Liderleri vardı.Bu gençlerden biride: Ali Güngör'dü. Bu Ülkücü Gençler'de hiç çizgilerinde kırıklık olmadı. Birbirlerini: Düğünlerine,sünnetlerine,etkinliklerine çağırıyorlardı. Artık birbirlerini şimdi yanlız cenazelerine çağırıyorlar.`
Haklı mı?
Yüzde yüzden fazla haklı!
Evet aramızdan sokakları tırnakları ile arşınlayan, vatan perverliği de insanlığıda ruhuna yazılmış şekilde önümüze sergileyen bir yiğit ayrıldı.
O bir ülkü eriydi, öyle yaşadı ve son nefesine kadar duruşundan vaz geçmedi.
Adı zaten zalime zülfikar olsun diye ALİ verilmişti. Ama ama soy ismi sanki yanlışlık yaptılar…Gün görsün, iyi yaşasında diye `GÜNGÖR` deselerde yiğide o çile çeken bir neslin çilekeş neferlerinden biri oldu.
Bu dünyada güngörmese de ahirette en güzel makamda olacaktır inşallah.
Bir çoğumuz Ali Güngör`ü APO`nun asılmama olayında gösterdiği yiğit tavır ile tanıdır, sevdik…
Yaşadığımız şu hazin olaylar zamanıda rahmete intikal edişi, onun ne kadar haklı olduğunun kanıtını yüzümüze vurucasna ibrettir…
…evet kimileri için hayat sınırsız bir hazımsızlık mekanı iken ; kimileri için alın teri, göz nuru, vatan aşkı ve bir iman konforudur.
Ali Güngör iman konforunun temizliği ile yüce mevlamın merhametindedir inşallah…
Ruhu Şad, mekanı Cennet olsun!
Selçuk Düzgün
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.