TÜRK MİLLETİNİN YAŞANTISINDAN MANZARALAR...
TÜRK MİLLETİNİN YAŞANTISINDAN MANZARALAR...
Yine çileli bir eğitim-öğretim yılı daha bitti. Türkiye’nin en büyük, en kalabalık eğitim ordusu, engelli bir yarıştan daha düşe kalka çıktı.
Şimdi sıra, üniversite sınavlarına geldi.
On iki seneyi deviren öğrenciler, iki hafta sürecek lisans yerleştirme sınavlarına girecek. Bir milyon civarında genç, bu sınavlarda terleyecek.
Gösterdikleri başarıya göre(!) de yüksek eğitimlerine başlayacaklar.
Ortalık toz duman...
Seçim bitmiş, ülke yeni bir hükümet kurmanın sıkıntılı bekleyişi içinde.
Para piyasaları bir iniyor, bir çıkıyor.
Döviz kurlarındaki oynamayı fırsat bilen petrol şirketleri de hemen zamları peş peşe yapıyorlar.
Enflasyon, memur ve işçilere yapılan zammın iki katını geçmiş. Çarşı ve pazardaki gerçek enflasyon ise üç dört kat daha fazla.
Ticaretle uğraşan büyük ve küçük esnaf, vergilerin, harçların, sigorta ödemelerinin altında ezilmiş durumda.
Erkek çalışanların 25 yılı, kadın çalışanların 20 yılı geçenler, yaş engeline takılmış, emekli olmanın hayalini kurmakta, huzursuz ve mutsuz şekilde çalışmakta, daha doğrusu sürünerek gidip gelmekte.
Üniversiteyi bitirip hayata atılmayı umut eden iki milyon genç ise işsiz ve hayal kırıklığıyla dolaşmakta. Kendini işe yaramaz olarak görmekte, hayatını sürekli olarak ertelemekte.
Asker, özellikle güneydoğuda ne yapacağını bilememekte, kendi kabuğuna çekilmiş, zamanın ne getireceğini beklemekte.
Yargı, kendi içinde güç yarışına girmiş, parelellerle, üçgenlerle, dikdörtgenlerle uğraşıp durmakta. Bu arada iki milyonu geçen dosya, adaletin gerçekleşmesini beklemekte.
Millî Eğitim Bakanlığı’nın uygulamasına bağlı olarak dersaneler kabuk değiştirmekte, okula dönüşmeye çalışmakta veya kapanmakta.
Bir kısmı ise yer altına inmeye, gizli çalışmaya hazırlanmakta.
Bin bir emek vererek ürün yetiştiren, ömrünü toprağa veren çiftçi, ürününü düşük fiyatla elinde çıkarmakta, bizlerin sofrasına ise en aşağı üç dört katına ulaşmakta.
Üreten de tüketen de şaşkın, çaresiz...
Bütün çileyi çekmesine rağmen çiftçi para kazanamamakta, tüketici aşırı yüksek fiyatlardan dolayı alıp yiyememekte.
Pazardaki, marketteki fiyatlardan şikayet etmekte. Ucuzluğu hayal bile edememekte.
Sözün özü, 75 milyonluk dev bir insan topluluğu, hayatından hiç memnun değil.
İnsanlar, çok çalışmasına rağmen az kazanmakta ve kazandığı ile geçinememekte.
O zaman sormak lazım: Bu nasıl bir gelişmişlik, nasıl bir güçlü Türkiye?
Eğer gerçekten gelişmişsek mutlu, zengin ve huzurlu bir millet olmamız gerekmez mi?
Bütün dertlerimize bir an önce derman bulunması ve yüzümüzün, gönlümüzün gülmesi, mutlu olabilmemiz duasıyla...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.