CANLI BOMBALARIN KANLI MESAJLARI
Büyük Devletler artık kendi aralarındaki savaşları “terörizm” üzerinden veriyor. Devletlerin “ağır” mesajları; gerek ülkemizde gerekse dünyanın diğer ülkelerinde “canlı” bombalar olarak insanların üzerinde patlıyor.
Ülkemizde yaşatılan terör faaliyetlerini iki kola ayırmak gerekiyor.
Birincisi bölgesel etkili terör faaliyetleri.
Bunlar; PKK ve İŞİD üzerinden koordine edilen Şanlıurfa Suruç, Ankara’daki Gar ve Kızılay ile Diyarbakır vb. yerlerdeki canlı bomba veya araç ile bombalama eylemleri.
Bu tür eylemlerin Türkiye’yi özellikle bölgesinde zor durumda bırakmak, ülkenin sürekli bir "terör dalgası" içinde yaşadığının izlemini dünyaya vermek için gerçekleştiğini düşünüyorum.
İkincisi ise Küresel etkili terör faaliyetleri.
Geçmişteki İstanbul’da HSCB Bankası’na ve İngiliz Konsolosluğu’na yapılan bombalı saldırılar ve en son olarak da Atatürk Havalimanı’na yapılan canlı bomba eylemini buna örnek olarak verebiliriz.
28 Haziran’daki Atatürk Havalimanı’ndaki bombalı saldırının dünya çapındaki yankılarına bakıldığında, Türkiye’nin “İŞİD ile mücadelede acil destek alması gereken” bir ülke olduğu algısının hakim olduğunu görüyoruz.
Fransa ve Belçika’daki terör eylemlerinin izdüşümü olan Atatürk Havalimanı saldırısının, ülkemizden çok dünyada büyük yankıları oluştu. Bu yankıların Türkiye’nin dünyada "yalnızlaştığı" bir dönemde olması da çok dikkat çekici.
Irak’ta ve özellikle Suriye’de yaşanan olaylar yüzünden ABD, Rusya, Almanya, İngiltere ile çok sıkıntılı bir sürece giren Türkiye’nin dış politikası gelinen “sıkışmışlık” boyutunda “yeni açılımları” mecbur bıraktı.
Önce İsrail ile ilişkilerini yeniden olumluyan Türkiye, bu arada en büyük hamlesini Rusya’ya yaptı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Rusya’dan “özür” diledi.
Rusya’nın uçağının düşürülmesinin ardından tamamen kopan Türk Rus ilişkileri, arka planda Türkiye’ye “terörizm” olarak “faturalandırılırken”, Türk ekonomisine de “ciddi kayıplar” yaşattı.
2016 yılı Türk turizminin kayıp yılı oldu. Türkiye bu sıkıntılı süreçte Suudi Arabistan ve Katar “desteği” olmasaydı ekonomik olarak “iflas” bile edebilirdi. Bu iki ülkenin “desteğinin”, cari dengelerin korunmasındaki kıymetini kimse inkar edemeyecektir.
Ahmet Davutoğlu’nun Başbakanlığı sürecinde izlenen dış politikanın çok ağır “bedelleri” oldu. Ve bu bedelleri, ülke olarak hem ekonomik hem de can vererek hala ödüyoruz.
AK Parti’nin Genel Başkanını ve doğal olarak Başbakanını değiştirmesiyle birlikte Türkiye’nin de özellikle dış politikadaki "yeni açılımlarıyla" biraz "nefes" almaya başladı görülüyor.
İsrail ve Rusya ilişkilerinin yeniden toparlanması durumunda, 2016’da yaşanan ekonomik "kayıplar", 2017 yılında "kazanımlara" dönüşebilecektir.
Türkiye, içine düştüğü Ortadoğu bataklığından çıkabilmek için yönünü Batıya çevirmek durumunda. Batı dünyasında ise oluşan Türkiye imajı bugün yerlerde sürünmekte.
Bu imajın yeniden tesisi için ciddi adımların atılması gerekiyor.
Dünya bugün bir Hollywood sahnesini andırıyor. Pek çok kurgu ve mizansen ile gerek ülkemizde gerekse dünyada insanlar rol icabı değil, "gerçekten" hayatını kaybediyor.
Kimin nerede ne kazandığını ve ne kaybettiğini anlamak biraz zor olsa da, yaşanan tüm bu terör faaliyetleri ve canlı bombalar, ülkemizi; bazen Ortadoğu’nun bataklığına sürüklerken, bazen de Batı’ya yakınlaştırabiliyor.
Atatürk Havaalanı’ndaki canlı bomba saldırısının ardından, Rusya’dan Avrupa’ya ve ABD’den Kanada ve Meksika’ya kadar Türkiye’nin lehine gelişmeler var.
Ruslar, Türkiye’nin Büyükelçiliğini ziyaret ederek taziyelerini bildirip sıraya girip karanfiller bıraktı.
Almanya'nın sembolü, Berlin'deki Brandenburg Kapısı'nın da saldırıda hayatını kaybedenler adına Türk bayrağının renkleriyle ışıklandırıldı.
Fransa hükümeti ise resmi Twitter hesabındaki profil fotoğrafını değiştirdi. Yarısı Fransız yarısı Türk bayrağından oluşan yeni fotoğrafın üzerinde "Fransa ve Türkiye teröre karşı bir arada" yazıyor.
NATO Karargahı'nda da tüm üye ülkelerin bayrakları Türkiye'yle dayanışma amacıyla yarıya indirildi. Bu durum NATO'nın resmi Twitter hesabından paylaşılan bir görselle dünyaya duyuruldu.
Bosna Hersek'te de tarihi Mostar Köprüsü, Atatürk Havalimanı'ndaki terör saldırısı sonrası kırmızı beyaz renklerle ışıklandırıldı. Köprüye Türk bayrağı resmi yansıtıldı.
Avustralya'nın Victoria eyaletinde bazı binalar kırmızı beyaz ışıklarla donatıldı.
Kuveyt Kuleleri de Türkiye için kırmızı-beyazdı.
Gürcistan'ın Başkanti Tiflis'in sembollerinden Tiflis Kulesi, Türk halkıyla dayanışmanın ifadesi olarak Türk bayrağının renklerine bürünenler arasındaydı.
Hollanda’nın başkenti Amsterdam’daki Kraliyet Sarayı’na da İstanbul’daki terör saldırısına tepki nedeniyle Türk bayrağı yansıtıldı.
Kanada'dan ise İstanbul Atatürk Havalimanı'ndaki terör saldırısında hayatını kaybedenler için Türk bayraklı destek geldi. Kanada'nın başkenti Ottawa'da belediye binasına, saldırıda hayatını kaybedenler için Türk bayrağı çekildi. Büyükelçilik kapısına karanfil bırakıldı.
Toronto'nun da taziye için belediye binası önündeki Toronto yazısının Türk bayrağı renkleri ile ışıklandırılacağı duyuruldu.
Son iki yıl içinde ülkemizde 10’larca canlı bomba ve araçlarla bombalama eylemlerinde yüzlerce insan hayatını kaybetti. Ancak; Batı Dünyası bugüne kadar standart “kınama” mesajlarıyla geçiştirdi. Atatürk Havalimanı saldırısının ardından tüm dünyada ve özellikle Batı’da ciddi tepkilerin oluştuğunu verdiğimiz örneklerden anlıyoruz.
Türkiye, Davutoğlu’ndan sonra yeni bir dönemece giriyor. Türkiye'nin, Batı Dünyasındaki “kötü çocuk” imajının değişmeye başlayacağı günlere geliyoruz.
Bu gelişmelerin ülkemiz içinde de etkileri olacaktır. En büyük etkisi de iç siyasette görülecek. Tabandan gelen muhalefet ateşinin soğumasını ve yeni lider arayışlarının bir süre daha “askıya” alınmasını bekliyorum.
Ve maalesef ölen öldüğüyle kalıyor, ateş düştüğü yeri yakıyor.
Sonuçta kalan sağlar da hep “onların” oluyor.
Hakan Sönmez siyasetcafe.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.