AB ülkeleri çıkar peşinde…
Almanya Başbakanı Merkel’in Türkiye düşmanlığı açık biçimde ortaya çıktı. Merkel, aynı zamanda Türkiye’ye AB’nin kapılarının kapatılması çağrısında da bulundu. Türkiye düşmanlığını daha da üstlere taşımaya çalışıyor.
Merkel’in özellikle PKK/PYD ve FETÖ terör örgütlerine olan desteği ve bazılarını koruması Türkiye ile olan ilişkileri daha da beklenmedik noktalara taşımıştır. Nitekim Almanya Başbakanı, seçim arifesinde Türkiye karşıtı tutumunu sergilemekten de çekinmiyor.
Merkel’in bu çağrısına neden olarak gösterilen gelişmelere göz atalım:
Almanya Başbakanı Angela Merkel, 5 Eylül'de Federal Meclis'in genel seçimlerden önce düzenlediği son oturumda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin hukuk ilkelerinden uzaklaştığını, bu nedenle Ekim ayında yapılacak Avrupa Konseyi toplantısında, Türkiye ile yürütülen Avrupa Birliği (AB) üyelik müzakerelerinin dondurulması ya da tümüyle kesilmesi konusunu görüşebileceklerini söylemişti.
Merkel, bir başka yaptığı açıklamada ise hiçbir zaman Türkiye'nin AB üyeliğini desteklemediğini savunmuştu. Merkel'in bir numaralı siyasi rakibi Sosyal Demokrat Parti (SPD) lideri ve başbakan adayı Martin Schulz da, 3 Eylül'deki TV düellosunda, Türkiye'nin AB üyeliğine de karşı çıkarak, "Eğer Başbakan olursam Türkiye ile AB üyelik müzakerelerini keseceğim" demişti.
Merkel’in bu çağrısına AB üyesi ülkelerden beklenen desteğin gelmemesi belki bizim için olumlu olabilir ama, bunun nedenlerini de iyi okumak gerekiyor.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Atina ziyareti öncesinde Yunan Kathimerini gazetesine yaptığı açıklamada, Türkiye ve AB arasındaki ilişkilerde sorunlar bulunduğu ve Türkiye'nin kendisini AB'den uzaklaştırdığı ifadesini kullanarak, "Ancak Türkiye ile ilgili ilişkilerde bir çatlağın oluşmasını arzu etmem. Türkiye, birlikte karşı karşıya kaldığımız birçok krizde, özellikle göçmen krizi ve terör tehdidine karşı önemli bir ortak" diye konuştu.
Macron'un sığınmacı krizine vurgu yapması dikkat çekiyor. Macron, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile düzenli iletişimde olduklarını da kaydetti. Türkiye ve AB arasındaki göçmen mutabakatı hakkında Macron, "Türkiye-AB arasındaki göçmen anlaşması kesinlikle olumlu sonuçlar doğuruyor. Bu sonuçlar, özelde göçmen krizinde ilk baştan esas sorunla karşılaşan Yunanistan'ın üzerindeki baskıyı azaltmak için etkili" değerlendirmesinde bulundu.
Bunun açılımı şudur:
Batı, halen sığınmacı istilasından korkuyor. Türkiye’yi de bu konuda “tampon ülke” olarak görüyor. İlişkilerin kesilmesi ya da dondurulması ile yeniden sığınmacı konusunda sıkıntıların yaşanabileceği görüşünde. Bunu önlemenin yolu Türkiye ile AB arasındaki ilişkilerin kesintiye uğramaması gerekiyor.
Eğer, Merkel’in çağrısı gereken desteğin gelmemesinin asıl nedeni sığınmacı korkusudur. Yoksa AB, çıkarları neyse o yönde hareket ediyor.
Normal koşullarda Türkiye'den pek hazzetmeyen Avrupa Parlamentosu'nun (AP) Başkanı Antonio Tajani da, Brüksel'de bulunan Politico haber sitesine yaptığı açıklamada, AB'nin Türkiye ile sığınmacı sorunu, terörle mücadele gibi konular için diyalog yollarını açık tutmak zorunda olduğunu belirterek, "AB, Türkiye'ye kapıyı açık tutmak zorunda. AB-Türkiye müzakereleri ancak idam cezasının geri getirilmesi ile kesilebilir. Türkiye ile sürekli olarak konuşmaya devam etmeliyiz. Ancak bu şekilde bazı konularda Türkiye'nin tutumunu değiştirmesini sağlayabiliriz " şeklinde konuştu.
Türkiye üzerinden Avrupa’ya geçen sığınmacı sayısı 2015’te 885 bin 400'dü. Sayı 2016'da 182 bin 500’e geriledi. Söz konusu 182 bin 500 sığınmacının çok büyük bir bölümü Ocak, Şubat ve Mart aylarında Avrupa'ya ulaşmıştı.
Mart 2016'da Türkiye ile Avrupa Birliği arasında yapılan anlaşma Nisan 2016'da yürürlüğe girdi. Bu anlaşmayı takiben, Nisan-Aralık döneminde Türkiye üzerinden Avrupa'ya geçen sığınmacı sayısı 21 bine düşmüştü.
Şimdi sıkı durun:
Akdeniz üzerinden Avrupa’ya ulaşan sığınmacı sayısı geçtiğimiz 2016 yılında 181 bin civarında gerçekleşti. Bu sayıdaki düşüş, AB ülkelerinde “başarılı” bulundu. Türkiye’nin sırtı sıvazlandı.
Bütün bu gelişmeler ve ortadaki rakam, Türkiye’nin adeta “Avrupa Bekçiliği” görevini üstlenmiş olduğunu göstermiyor mu?
Şimdi, Merkel’in çağrısının diğer AB üyelerince desteklenmemesi, bizi çok sevdiklerinden değil, bir yerde çıkarları gereğidir. Sığınmacı konusundaki duyarlılıklarını ortaya koyan Batılılar, öncelikle bu nedenle Türkiye ile ilişkileri koparmamaya çaba gösterecek gibi görünüyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.