Kıbrıs Barış Harekatı nasıl başladı?
Bugün 20 Temmuz 1974'de başlayan Kıbrıs Barış Harekatı'nın 50'inci yıldönümü...
Kıbrıs'ın Yunanistan'a katma çabaları ve Rumların saldırıları sonucunda adada barış ortamına tekrar getirmek için TSK adaya çıkarma yaptı. 20 Temmuz 1974'de başlayan Kıbrıs Barış Harekatı'nın parolası ise "Ayşe tatile çıktı" idi. Kıbrıs Barış Harekatı nasıl başladı? İşte çarpıcı fotoğrafları ile harekatın tarihçesi...
Kıbrıs Barış Harekatı bundan tam 50 yıl önce yapıldı. Adada huzur içinde yaşayan Rum ve Türk halkının bu ortamını bozmak isteyen bazı etnik grupların silahlı saldırıları sonrasında Kıbrıs Harekatı'na karar verildi.
Türkiye, Kıbrıs Barış Harekatı'na giden süreçte, uluslararası anlaşmalar çerçevesinde garantör ülkeler ve adadaki liderler nezdinde diplomatik girişimlere öncelik verdi.
Bu süreç devam ederken Rum grupların tacizleri devam ediyor, Rum radyolarında sürekli taciz mesajları yayınlanıyordu. Rumlar “Cesursan gel al” diyerek “ Bekledim de gelmedim” şarkısını çalıyordu. Buna karşılık Türkler harekat sonrası “Bir gece ansızın gelebilirim, bu kadar yürekten çağırma beni” şarkısını çalarak, EOKA’nın “cesursan gel al” mesajlarının altına da “ geldik aldık sizi bulamadık” mesajları yazarak tarihi bir ders verdiler.
Diplomatik çabaların karşılıksız kalması üzerine dönemin Başbakanı Bülent Ecevit, görüşmelerden bir sonuç alınamayacağını anlayınca TBMM olağanüstü toplanıyor ve Kıbrıs Barış Harekatı'na karar veriliyor. Parola ise "Ayşe tatile çıktı"...
HAREKÂTTAN ÖNCE KIBRIS'TAKİ DURUM
Türkiye ve Yunanistan'ın 11 Şubat 1959'da kabul ettiği, İngiltere ve Kıbrıs'taki iki toplumun liderlerinin de onay verdiği Zürih ve Londra antlaşmaları, bağımsızlık, iki toplumun ortaklığı, toplumsal alanda otonomi ve çözümün Türkiye, Yunanistan ve İngiltere tarafından etkin garantisi ilkelerine dayanıyordu.
Adanın iki halkı arasında ortaklık temelini esas alan uluslararası antlaşmalar uyarınca 1960'da "Kıbrıs Cumhuriyeti" kuruldu ve anayasada adadaki Kıbrıslı Türk ve Rum halklarına eşit siyasi hak ve statüsü tanındı.
Buna karşın Kıbrıs Rum tarafı, Kıbrıs Türklerini devlet kurumlarından dışlama, izole etme, adadaki varlıklarını sona erdirme ve Yunanistan ile birleşme (Enosis) yolunu açmaya yönelik girişimlerde bulundu.
Kıbrıs Cumhuriyeti, Kıbrıslı Rumların 1963'te tek taraflı güç kullanımıyla anayasayı feshetmelerinden sonra ortadan kalktı.
Enosis hedefine ulaşabilmek için silahlanan Rumlar, Yunanistan ile 1974'e kadar Kıbrıs Türklere saldırı, baskı ve zulmü artırdı.
HAREKÂTI KAÇINILMAZA GÖTÜREN SÜREÇ
Kıbrıs Türklerinin 1960'da kurulan ortaklık devletinin yönetiminden uzaklaştırılması üzerine Kıbrıs Rumlarının arasında görüş ayrılıkları belirmeye başladı.
EOKA mensupları arasında ortaya çıkmaya başlayan görüş ayrılıkları, Türkiye'nin müdahalesinden çekinen ve Türkleri ekonomik yoldan alt etmeyi yeğleyen Rum lider Makarios ve süratle sonuç alınmasını arzulayan eski cuntacıları içeren EOKA-B mensuplarının karşı karşıya gelmesine yol açtı.
Yunan cuntasının desteğiyle 15 Temmuz 1974'te EOKA lideri Nikos Sampson, adayı Yunanistan'a bağlamak amacıyla Makarios'a karşı darbe yaparak iktidarı kısa süre ele geçirdi ve böylece Kıbrıs'ın egemenliğine ve toprak bütünlüğüne kastedilmiş oldu.
TÜRKİYE'NİN HAREKÂTA BAŞLAMADAN ÖNCEKİ DİPLOMATİK GİRİŞİMLERİ
Türkiye, 1960 Garanti Antlaşması çerçevesinde öncelikle usule ilişkin yükümlülüklerini yerine getirmek için girişimde bulundu.
Bu kapsamda 17-18 Temmuz 1974'te İngiltere ile Türkiye arasında darbe sonrası atılabilecek adımlara yönelik Londra'da istişareler yapıldı. Söz konusu istişarelere, garantör devlet sıfatıyla Yunanistan da davet edildi ancak Yunanistan'daki cunta yönetimi görüşmelere katılmadı.
Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit ile İngiltere Dışişleri Bakanı James Callaghan arasındaki görüşmelerde İngiltere'ye ortak müdahale teklifinde bulunuldu.
Türkiye, İngiltere'nin olumsuz cevap vermesi üzerine Garanti Antlaşması'na dayanarak ve adadaki Türklerin güvenliğini de dikkate alarak 20 Temmuz 1974'te Kıbrıs Barış Harekatı'nı başlattı. Böylece Kıbrıs'ın Yunanistan'a ilhakı önlenmiş oldu ve Kıbrıs Türk halkının varlığı güvence altına alındı. Türk Barış Harekâtı, aynı zamanda Yunanistan'da cunta idaresinin de sonu oldu ve ülkeye demokrasi getirdi.
HAREKÂTIN İKİNCİ AŞAMASINDAN ÖNCE DE DİPLOMATİK ÇABALAR SÜRDÜ
Türkiye, 20 Temmuz 1974'te Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin (BMGK) 353 sayılı kararı ile İngiltere ve Yunanistan'a "barışın yeniden tesisini sağlamak üzere müzakerelere başlama" çağrısında bulundu.
Bunun üzerine üç garantör ülke, 25-30 Temmuz 1974'te Cenevre'de toplantılar yaptı ve üç garantör ülkenin dışişleri bakanları, 30 Temmuz 1974 tarihli Cenevre Deklarasyonu'nu imzaladı. Söz konusu deklarasyonda, Yunanistan ve Kıbrıslı Rumlar tarafından işgal edilen Türk anklavlarının acilen boşaltı lması ve adada barışın ve anayasal düzenin yeniden tesisini teminen dışişleri bakanları arasında müzakerelere devam edilmesi öngörüldü.
Ayrıca deklarasyonla adada Kıbrıs Türk toplumu ile Kıbrıs Rum toplumu olmak üzere iki özerk yönetimin mevcudiyeti ilkesel olarak tanındı. Konferansın 9 Ağustos'ta başlayan ikinci aşamasında Yunanistan, adada yeni anayasal düzenin kurulmasına yönelik tüm teklifleri reddetti ve anayasaya ilişkin varılacak bir uzlaşma için Türk birliklerinin geri çekilmesini ön koşul olarak ileri sürdü.
Yunanistan'ın "1960'ta olduğu gibi empoze edilen hiçbir çözümü kabul etmeyeceğini" belirtmesi üzerine konferans, 14 Ağustos'ta sonuçsuz kaldı ve Kıbrıs Barış Harekatı'nın ikinci aşaması başladı. Harekatın başarıyla sonuçlanmasının ardından 13 Şubat 1975'te Kıbrıs Türk Federe Devleti kuruldu. Mecliste alınan kararla 15 Kasım 1983'te ise Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) kuruldu.
Kıbrıs Barış Harekatı sonunda tarafların kayıpları şöyleydi: Türk Silahlı Kuvvetleri'nden 415 Kara, 65 Deniz, 5 Hava, 13 Jandarma olmak üzere toplam: 498 şehit ve 1.200 yaralı vermiştir. Kıbrıs Türk tarafı ise, 70 mücahit ölü, 270 sivil ölü, 1,000 yaralı.
Kıbrıs Türkleri genel olarak 1672 şehit ve binlerce yaralı vermiştir. Rumlar ve Yunanlar ise 4 bin ölü, 12.000 yaralı vermiştir. Savaşın dışında olmasına rağmen BM Barış Gücü askerleri de kayıp vermişti: 3 Avusturyalı asker ölmüş, 24 Avusturyalı, 17 Finlandiyalı, 4 İngiliz ve 3 Kanadalı asker de yaralanmıştı.
Siyasetcafe.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.