Keçiören’e hayat veren adam: Turgut Altınok
Turgut Altınok gittikten sonra sanki Keçiören ruhunu kaybetti.
Kendime “ben Keçiörenliyim” diyecek kadar uzun yıllar Keçiören ilçesinde oturdum. Keçiören İlçesinin yol, ulaşım, köprü gibi birçok kahrını çektim.
Keçiören’in kovboy filmlerinde gördüğünüz kıraç topraklı, ayyaşların sabah akşam kafa çektiği izbe kayalıklarının çok yakınında ikame etmiştim. Çocukken bu kayalıklar arasında vampirlerin yaşadığını sanır, bazen kestirmeden ana yola inerken ödüm patlardı.
Benim yaşadığım dönemlerde Keçiören’e Belediye Başkanı olarak CHP’li Hamza Kırmızı ve dünün ANAP’lısı, Refahlısı, bugünün de AKP’lisi Melih Gökçek Belediye Başkanlığı yaptılar. Ancak bu dönemlerde Keçiören ilçesinde aman aman bir değişiklik olmadı diyebilirim.
Ta ki, Turgut Altınok Keçiören Belediye Başkanı olana dek.
Turgut Altınok’un ilk seçildiği dönemde A Takımını kurması ve o dönemde Piyangotepe’de birinin öldürülmesi olayında ilk tepki gösteren ve Sendikamın düzenlediği eyleme de katılan bir kişi oldum.
Sonrasında her şey sütliman oldu…
Yukarıda bahsettiğim kıraç topraklı, ayyaşların sabah akşam kafa çektiği izbe kayalıklarının içinde şelaleler fışkırdı. Şarap kokularının yerini gül kokuları sardı. Otların bittiği bu kayalıklarda çiçekler, ağaçlar filizlendi. Her tarafın yemyeşil olduğu rengarenk çiçeklerin açtığı cennet bahçelerine döndü. Havuzlarında ördekler, kazlar kanat çırpıp huzurla yüzmeye başladı.
Keçiören’de “bizim bok deresi” dediğimiz ve kokusuna dahi tahammül edemediğimi derenin etrafı ağaçlarla, çiçeklerle bezenip yürüyüş parkuruna dönüştü. Piknik alanları oluşturulup, ailelerin ve özellikle yaşlıların banklarda oturup huzurla vakit geçirdiği parklara çardaklar sıralandı.
Önceleri biz kadınlar ve kızlar pazar esnafından alışveriş yaparken utanır sıkılırdık. “Hıyara bak hıyara” diye bağırarak elindeki salatalığı sallayan mı dersiniz, “taş gibi elma” deyip gözümüze soka soka memelerimizi gösteren mi dersiniz, “karpuz, karpuz” diye bağıran ve arkamızdan popomuza laf söyleyen mi dersiniz… Pazar yeri değil, adeta cinsel taciz yeriydi.
Turgut Altınok buralara da çeki düzen verdi. Bağrış çağrışın olduğu pazar yerleri de sükuta uğradı. Bununla kalsa iyi. Kendisi de sıradan insanlar gibi pazar yerlerini teftiş eder ve halkla içi içe olurdu. Sürüyle Pazar yerinin olduğu ve benimde arada sırada gittiğim Foça Sokak’taki pazar yerinde iki defa kendisine rast geldim. Bir keresinde kurmuş olduğu bu düzen için kendisine teşekkür dahi etmiştim. Sorsanız bilmez, hatırlamaz bile. Çünkü ne o beni tanır ne de ben onu yakından tanırım.
Düğünü olanlar davet gönderdiğinde ya kendisi gider ya da çelengi giderdi. Ölüsü olanlara da fırsat buldukça uğrar, başsağlığı dilerdi. Bunun da ötesinde, Keçiörenliler yakınları öldüğünde, belediyeye haber verdikleri takdirde mutlaka böreği ve tatlısı ölü evine giderdi. Zengin ya da fakir hiç fark etmezdi.
Turgut Altınok artık bizden, içimizden biriydi. O bir başkan değil, bir abi, bir dost hepsinden de öte bir insandı.
Turgut Altınok gittikten sonra sanki Keçiören ruhunu kaybetti.
Şimdi basından Turgut Altınok’un yeniden Ak Parti’den Keçiören’e Belediye Başkanı adayı olabileceğini duydum. Bugüne kadar her partiden belediye başkanı adaylığı yapanları gördüm. Ama Turgut Altınok gibi çalışkan, yaptığı işiyle yani vatandaşına hizmetiyle bütünleşenini görmedim.
Turgut Altınok bırakın Keçiören’i Ankara Belediye Başkanlığı'na yakışır. Partisi falan önemli değil.
Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz.
Dr. Binnur ÇELEBİ
Siyasetcafe.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.