Fehmi Koru Gül ve Davutoğlu’nu uyardı!
Fehmi Koru, isim vermeden ismi yeni bir parti kurmaya çalışan Abdullah Gül ve Ahmet Davutoğlu’na uyarılarda bulundu.
Fehmi Koru, “Koru Yeni parti kurmak isteyenlere benim de katıldığım uyarılar…” adlı bir yazı kaleme aldı. Koru isim vermeden ismi yeni bir parti kurmaya çalışan Abdullah Gül ve Ahmet Davutoğlu’na uyarılarda bulundu.
Yakın geçmişten çeşitli örnekler veren Fehmi Koru’nun yazısı şöyle:
Son zamanlarda iktidar partisinin itibar ettiği gazetelerden birinde çıkmış en doğru ve en göz açıcı yazıyı bugün okudum. Türkiye gazetesi ile ‘Siyasi boşluk mu dediniz?’ yazısını kaleme alan Nebi Miş’e teşekkür ediyorum.
“Türkiye siyasi tarihine bakıldığında, siyaset bilimi literatüründe ‘splinter party’ olarak adlandırılan ‘ana partiden ayrılarak kurulan’ partilerin sayısı oldukça fazladır. (..) İster ana partiden ayrılarak, ister bir siyasal boşluğu doldurma iddiası ile kurulmuş partilerin büyük çoğunluğu, iktidar alanı daralmış ya da iktidarını kaybetmiş siyasi, bürokratik seçkinler ve bunlara eklemlenen medya, ekonomi ve bilgi elitleri tarafından kurulmuştur.” (Siyahlar ve italikler yazara ait. FK)
Örnekler de veriyor yazar:
“Son 15 yıllık dönemde, Abdullatif Şener, AK Parti’den ayrılarak Türkiye Partisi’ni kurdu. Emine Ülker Tarhan, CHP’den ayrılarak Anadolu Partisi ile siyasette şansını aradı. Yine CHP’den ayrılan Yaşar Nuri Öztürk, Halkın Yükselişi Partisi’ni kurdu. Erkan Mumcu örneğinde olduğu gibi, AK Parti’den ayrılanlar eski merkez sağı diriltmeye çalıştı.”
Neredeyse unuttuğumuz, DYP’den ayrılan Hüsamettin Cindoruk’un ve DSP/CHP varken İsmail Cem’in kurduğu partileri de hatırlatıyor yazar ve listeye varlığını henüz sürdüren İYİ Parti’yi de ekliyor.
Hepsi de doğru tespitler bunların…
Aynı durum, hiç kuşkunuz olmasın, benzer güdülerle kurulacak başka partilerin başına bundan sonra da pekala gelebilir.
O halde?
Uyarı yerinde olmasına yerinde de…
“Siyasette bir boşluk var” hüsnü zannıyla ortaya atılacak veya hevesi yarım kaldığı için yeni bir parti için kollarını sıvamaya hazırlanan birileri varsa onlara ciddi bir uyarı yerine geçebilecek bu yazıyı okuduktan sonra, tam tersi bir tezin sahibi olarak beni bir düşünce aldı.
İlk önce tezin en anlamadığım noktasını kendime bir soru olarak yönelttim: Uyarıyı yapan yazar sadece AK Parti’nin itibar ettiği bir gazetede yapmıyor bu uyarıyı; aynı zamanda AK Parti’ye fikri katkılarda bulunan bir düşünce kuruluşunun da sorumlusu, muhtemelen bu görüşünü raporlaştırmış ve ilgililerle tartışmıştır da. Öyleyse, o çevrelerde hala var olduğunu her fırsatta yapılan açıklamalardan fark ettiğimiz ‘yeni parti’ endişesinin sebebi ne?
Daha dün AK Parti’ye yakın bir gazetede –Hürriyet’te- çıkmış şu satırlarla sona eren bir yazı bütünüyle aynı endişeyi yansıtıyordu:
“Yeni parti kurma çalışmasına gelince, AK Parti tabanında bir umut olarak değil, ‘ihanet hareketi’ olarak görülüyor.”
Aylardır çok ciddi bir ihtimal olarak görülüyor böyle bir potansiyel girişim ve bunun üzerine tonlarca mürekkep tüketiliyor.
Oysa işte gerçek artık bir tez halinde gazete makalesi olarak karşımızda: Vaktiyle bir parti içerisinde yer almışken farklı bir parti kurmuş olanlar sonunda armut topluyorlar.
Başarısız oluyorlar. Partileri sonunda unutulmaya terk ediliyor…
Endişe edilecek bir durum yok yani. O halde, şimdi de haddini bilmeyenler ve aynı yola başvuranlar çıkarsa, bırakılsın, onlar da boylarının ölçüsünü alsınlar…
Neden henüz ortada fol yok yumurta yokken, sanki varmış ve bir tehdit teşkil ediyormuş gibi senaryolar yazılıp üzerine üzerine gidiliyor?
Aslına bakılırsa, yalnızca bir siyasi partiden koparak kurulanlar değil, öncesi olmayan ve sıfır kilometre olarak kurulmuş pek çok parti de başarısız kaldı ve tarihin unutulanlar sayfalarında yerlerini aldı.
Cem Boyner’in Yeni Demokrasi Hareketi olarak başlatıp sonradan partileşen bu yoldaki girişimini hatırlıyorum.
Üzerinde düşünsem başka örnekler de aklıma gelebilir.
Zamanı gelmiş görüşleri olanlar ne yapsın?
Parti kurmak netameli bir iştir. Arkasında halk desteği bulunmadan bu işe soyunanlara, uzun yıllarını siyasi hayatı gözlemlemekle geçirmiş biri olarak, böyle bir ham hayal peşinde koşmayı hiç tavsiye etmem.
Öyleyse neden bu kadar makbul gördüğüm tezin tam tersini savunuyorum?
Şundan: Partiler yalnızca iktidar olma hevesiyle kurulmazlar. Mevcut ortamda tam anlamıyla temsil edilmediğine inanan görüşlerin sahipleri, onların ülke gündemine girmesini sağlamak amacıyla da parti kurabilirler. Zaten partiler aslında demokrasilerde bunun için vardır ve halk, kurucularının geçmişte hangi partilerde bulunduklarına da bakmadan, zamana uygun doğru görüşleri savunduğunu gördüğü partilere teveccüh edip onları iktidara da taşıyabilir.
Örnekleri az da olsa böyle partiler hem başka ülkelerde vardır, hem de bizim siyasi hayatımızda…
Tez sahibi yazarımızın yazısında ‘istisna’ olarak sunduğu, Demokrat Parti (DP) ile Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) birer başarılı örnek…
Her ikisi de başka partilerde (DP’yi kuranlar CHP’de, AK Parti’nin ilk çekirdek kadrosu MSP/RP/FP’de) bulunmuş siyasilerdi. Vaktiyle içinde yer aldıkları partinin geçmişte savunduğu görüşlerden uzaklaştığını veya kendi görüşlerinin içinde yer aldıkları partiden farklılaştığını görerek yeni bir yol arayışına giren siyasiler tarafından kuruldu DP ile AK Parti…
Başarılı da oldular.
Günümüzde durum ne?
Sizleri bu ve biraz yukarıda sorduğum “Neden bu kadar endişe duyuluyor?” soruları ile baş başa bırakıp ben ortadan çekilmek istiyorum.
İstiyorum, ama tezine değer verdiğim yazarın uyarısını tekrarlamaktan da kendimi alamıyorum: Bir heves veya yarım kalmış ikbal uğruna var olan tapulu arazi üzerine parti kurmaya kalkışanlar olursa hüsrana uğrayabilirler.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.