Cumhurbaşkanlığı Kütüphanesi Atsız'ı andı: Hüseyin Nihal Atsız kimdir?
Türk Milliyetçiliğinin yılmaz savunucularından, tarihçi, şair ve öğretmen olan Hüseyin Nihal Atsız vefatının 45. yılında anılıyor. Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi de Atsız'ı anarak şiirinden bir dörtlük paylaştı.
Ömrünü Turancılık fikrine adayan, büyük Türkçü Hüseyin Nihal Atsız vefatının 45. yılında anılıyor.
Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi bir paylaşımla Nihal Atsız'ı andı.
Hüseyin Nihal Atsız'ın "Geri Gelen Mektup" adlı şiirinden bir dörtlük ve Atsız'ın resmini paylaşan Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi'nin resmi twitter hesabından şu ifadeler paylaşıldı.
"Yazar, şair, düşünür ve öğretmen Hüseyin Nihal Atsız’ı vefat yıl dönümünde saygı ile anıyoruz"
"Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden? Bilmem, bu yanardağ ne biçim korla tutuştu? Pervane olan, kendini gizler mi hiç alevden? Sen istedin, ondan bu gönül zorla tutuştu."
HÜSEYİN NİHAL ATSIZ KİMDİR?
Nihal Atsız, 12 Ocak 1905’de İstanbul’da doğdu. Annesi Fatma Zehra Hanım, babası binbaşı Mehmet Nail Bey olan Atsız’ın iki kardeşi vardı. Atsız, ilk ve ortaöğrenimini Kadıköy’de tamamladı. Ardından Askeri Tıbbiye’ye girdi. Atsız, Askeri Tıbbiye döneminde Türkçülük akımının etkisine girmeye başladı. Bu nedenle yaşadığı sorunlarla 1925’de Askeri Tıbbiye’den atıldı. Sonra Kabataş Erkek Lisesi’ne yardımcı öğretmen oldu.
Şehirlerarası vapurlarda kaptan olarak çalışmaya başlayan Nihal Atsız, 1926 yılında yatılı olarak İstanbul Darülfünunu Edebiyat Bölümü’ne girdi. Askerliği nedeniyle okula 1 yıl ara vermek durumunda kaldı. Üniversiteye geri döndüğünde ise bir arkadaşıyla “Anadolu’da Türklere Ait Yer İsimleri” isimli bir makale yazdı ve bu makale Türkiyat Mecmuası’nda yayınlandı. 1930 yılında bu okuldan mezun oldu.
Yazdığı makaleyle hocası Mehmet Fuat Köprülü’nün dikkatini çekmeyi başardı. Köprülü, Atsız’a yardımcı olmaya ve onu yanına almaya çalıştı. Mezun olduktan sonra 8 yıllık mecburi hizmeti affettiren Köprülü, 1931 yılında Atsız’ı üniversiteye yanına asistanı olarak aldı. Atsız, Fuat Köprülü, Zeki Velidi Togan, Abdülkadir İnan gibi isimlerle birlikte “Atsız Mecmua” isimli Türkçülük yanlısı dergi çıkartmaya başladı. Ancak dergide yer alan “Dârülfünûn’un Kara, Daha Doğru Bir Tabirle, Yüz Kızartacak Listesi” makalesi nedeniyle 1933 yılında asistanlıktan uzaklaştırıldı.
Öğretmenlik yapmaya karar veren Atsız’ın Malatya’ya tayini çıktı. Burada bir süre Türkçe öğretmenliği yaptıktan sonra Edirne’ye gitti. Bu sırada “Türkçü Dergi” sıfatıyla “Orhun” adında bir dergi çıkartmaya başladı. Ders kitaplarında okutulan tarihi, açık ve ağır şekilde eleştirdiği için bakanlar kurulu derginin yayınına yasak koydu.
Nihal Atsız, 1934’de İstanbul’daki Deniz Gedikli Hazırlama Okulu’na atandı. 4 yılın ardından 1938 yılında görevden alındı. Öğretmenlik görevine 1939’a kadar Özel Yüce-Ülkü Lisesi’nde devam etti. 1939-1944 yılları arasında Boğaziçi Lisesi’nde görev yaptı. Bu arada Orhun dergisini tekrar yayınlamaya başladı. İkinci Dünya Savaşı’nın sonuna gelindiği ve Türkiye’nin de ideolojik çatışmalara sahne olduğu bu yıllarda Atsız, Orhun Dergisi’nin bir sayısında dönemin başbakanı Şükrü Saracoğlu’na bir çağrı yayınladı. Tepki uyandıran bu mektubun ardından Nihal Atsız, Boğaziçi Lisesi’ndeki görevinden alındı ve Orhun Dergisi tekrar kapatıldı.
Sabahattin Ali’nin Atsız’a bir hakaret davası açması üzerine Nihal Atsız 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. 1944 yılında dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Nihal Atsız ve 34 arkadaşı aleyhine yaptığı konuşma nedeniyle grup yargılanmaya başlandı. 6.5 yıllık hapis cezası temyize gidince bu süre 1.5 seneye indirildi. 2 yıl işsiz kalan Atsız, 1949 yılında milli eğitim bakanı olan arkadaşı aracılığıyla bir kütüphanede çalışmaya başladı. Ardından Demokrat Parti’nin iktidara gelmesiyle Haydarpaşa Lisesi’ne atandı ve öğretmenlik yapmaya başladı.
1952’de “Türkiye’nin Kurtuluşu” adlı konferansı sebebiyle bazı gazeteler Atsız’ın aleyhinde yazılar yazdı. Böylelikle Haydarpaşa Lisesi’ndeki görevinden alınarak tekrar kütüphaneye tayin edildi. 1952 yılına kadar Süleymaniye Kütüphanesi’nde çalıştı. 1950 yılında “Orkun” isimli dergide yazarlığa başladı. Aynı zamanda “Ötüken” isimli dergiyi de yayınladı. Bu dergilerde yazdığı yazılar yüzünden büyük tepki topladı. “Ötüken”deki yazıları gerekçe gösterilerek Atsız ve bir arkadaşı açılan davayla 15 ay hapse mahkum edildi. Çalıştığı üniversitedeki öğretmen ve öğrencilerinin dönemin Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’ten Atsız’ın affını istemesi üzerine, Nihal Atsız serbest bırakıldı.
11 ARALIK 1975’TE HAYATINI KAYBETTİ
Nihal Atsız, 1931’da Mehpare Hanım’la evlendi. 1936 yılında da Bedriye Hanım ile evlendi ve 1975 senesinde boşandı. Bu evlilikten, 1939 yılında Yağmur Atsız ve 1946 yılında Buğra Atsız dünyaya geldi. Şair Atsız, geçirdiği kalp krizi sonucu 11 Aralık 1975’de hayatını kaybetti.
NİHAL ATSIZ'IN ESERLERİ
ROMAN:
- Dalkavuklar Gecesi, İstanbul 1941.
- Bozkurtların Ölümü, İstanbul 1946.
- Bozkurtlar Diriliyor, İstanbul 1949.
- Deli Kurt, İstanbul 1958.
- Z Vitamini, İstanbul 1959.
- Ruh Adam, İstanbul 1972.
ŞİİR:
- Yolların Sonu (1946)
İNCELEME:
- Türk Tarihi Üzerine Toplamalar
- Türkler ve Osmanlı Sultanları Tarihi
- Türk Edebiyatı Tarihi
- Türk Ülküsü
- Osmanlı Tarihine Ait Takvimler
- Türk Tarihinde Meseleler
NİHAL ATSIZ'IN SÖZLERİ
- Bir millete, geçmişini unutturmak, onu yok etmenin ilk şartıdır.
- Bir millet için, büyümekten korkmak kadar ölümcül düşünce olamaz.
- Bir milletin yürütücü kuvvetine “ülkü” denir.
- Bir topluluktan müşterek ülküyü kaldırın, insanların hayvanlaştığını görürsünüz.
- Biz bin yıl sonrasına hitap ediyoruz.
- Bize bir gençlik lazımdır. Temelinde cehalet, duvarlarında riya, tavanlarında dalkavukluk bulunmasın.
- Bize lazım olan gençlik bir fırka veya zümre gençliği değildir. Biz fırka ve şahsiyetlerin ebediliğine kani değiliz. Her şeyden üstün, her şeyden önce bir Türkiye vardır. Biz Türk Gençliği istiyoruz!
- Bize yalnız dans etmesini, iyi giyinmesini, kur yapmasını ve aşık olmasını bilen gencin lüzumu yoktur. Bize bugün mesleğinde usanmadan çalışacak, yarın hudutta göz kırpmadan ölebilecek genç lazımdır.
- Bizim için önemli olan, dost kılıklı yabancıların milli ülküyü güya milli çıkar adına baltalamasının önüne geçmektir.
- Biz Türküz. Tarihimize ve en yakın mazimize dayanarak Türküz der ve bundan haklı bir iftihar duyarız.
siyasetcafe.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.