Yakışkan: Darbe varsa delil nerede?
Duruşma, öğle arasının ardından sanıkların savunmalarının alınmasıyla devam ediyor.
çArşı grubuna açılan davanın ilk duruşması bugün İstanbul Adalet Sarayı'nda görülüyor.
İstanbul Adalet Sarayı'nda bulunan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmada 35 tutuksuz sanık hazır bulundu.
Duruşma, öğle arasının ardından sanıkların savunmalarının alınmasıyla devam ediyor. Sanıklardan Cem Yakışkan savunmasını yapıyor.
Yakışkan şunları söyledi:
“O tarihlerde benim Twitter adresim yoktu. Telefon görüşmelerinde yönlendirme şeklinde ifadem yoktur. Eylemlere kendim de katıldım. Birkaç ağaç meselesi değil, sözü de bana ait değil. Sanıklardan Yusuf Demirci’yi simaen tanırım, diğerini hiç tanımam. Benim çarşı grubunun başında olduğumu neden söylediklerini bilmiyorum. Konuşmalardaki Divan Otel’e yollanan pizzayı da bacanağım sipariş verdi. Sipariş bedelini de banka hesabıyla ödedi, dekontları var.”
Yakışkan: Darbe varsa delil nerede?
Yakışkan, Bir İtalya vatandaşının kendisiyle neden görüşmek istediği sorusunu da “Nedenini bilmiyorum, görüşmedim” diye yanıtladı.
“çArşı taraftar grubu olarak birçok etkinliğe imza atıp demokratik yollarla haksızlıkların karşısında olduk. Faaliyetlerimiz arasında örgüt kurmak, darbe yapmak yoktur. çArşı’yı terör örgütü olarak göstermek en hafif ifadeyle haksızlıktır. çArşı korunması gereken bir değerdir.”
“İddianameyi okudum. Ben suç işlemedim, eğer öyle bir iddia varsa somut delillerle kanıtlanmasını istemek en doğal hakkımdır.”
“Darbe yapacak gücümüz olsaydı, Beşiktaş’ı şampiyon yapardık. çArşı siyaset yapmaz.”
“Önyargı değil, alışkanlık”
Avukatı Ersan Şen de mahkemenin hangi delillerle bu suçlamayı kurduğunu, somut delil olmadığını, “Duruşmanın ilk celsesinde ek savunmayla karşılaşmak bizi çok korkutur. Mahkeme heyetinin bir önyargısı mı var?” diye sordu. Savcının somut delilleri ortaya koymasını, ancak bu şekilde savunma yapabileceklerini söyledi.
Mahkeme başkanı ise “Bu bir pratik, bir alışkanlık” dedi.
Ergenç: Ben Tekirdağ’daydım
Sanıklardan Numan Bülent Ergenç ise Gezi direnişinin ilk günü olan 1 Haziran 2013’te ve Dolmabahçe’de kepçenin kaçırıldığı gün Tekirdağ’da, yakınının düğününde olduğunu, evinde bulunan ruhsatsız silahın kendisine ait olduğunu ama hiç kullanmadığını ifade etti.
Kendisinin bulunduğu iddia edilen fotoğraflardan birinde kendisinin olmadığını, diğerinin ise başka bir eylem fotoğrafı olduğunu, bu yürüyüşte de Kandil simidi dağıttıklarını söyledi.
Ergenç zaten Gezi direnişi sırasında bıçakla yaralanmış olduğu için evinde yattığını, 15 Haziran 2013’te sokağa çıkıp polisle çatışmasının mümkün olamayacağını söyledi.
Avukatlar ifadelerin tutanağa eksik ve yanlış geçirildiğini, tutanağın yazılı olduğu ekranı göremedikleri için tekrar itirazda bulundular. Mahkeme itirazları dikkate almadı.
Ergenç yazılı savunmasında da şunları söyledi: “Milyonlarca insan bulunduğu yerde alanlara çıkarak demokratik tepkisini gösterdi. Sonuçta Danıştay da zaten Taksim projesini iptal etti. Demokratik tepkilerin bedeli bu olmamalı. Bu iddialarla mahkeme karşısında olduğum için şaşkınım.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.