Vatan adayı Yücel: Yüzde 75 deprem tehlikesiyle yaşıyoruz
Vatan Partisi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mustafa İlker Yücel, halkın büyük beğenisini toplayan 'Yeditepeli İstanbul’a Yedi Renk Projesi'nin ikincisi olan "Kırmızı İstanbul"u açıklıyor
Vatan Partisi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mustafa İlker Yücel, 31 Mart Yerel Seçimi için 'Yeditepeli İstanbul’a Yedi Renk Projesi'nden ikincisi olan 'Kırmızı İstanbul' projesini açıkladı. Yücel, Üsküdar'daki Ünalan metro çıkışında yurttaşlarla buluştu.
Yücel'in konuşmasının tam metni şöyle:
“Bu bir kırmızı alarmdır!
Değerli İstanbullular, uzmanların sık sık yaklaştığını işaret ettiği depreme karşı kapsamlı önlemleri olmayanın İstanbul'u yönetmeye hakkı ve yetkisi olamaz.
Çok sayıda uzman ve kurumun çalışmalarından yararlandığımız görüşleri ve çözüm önerilerini İstanbulluların dikkatine sunuyoruz.
Araştırmalarımız sırasındaki gördük ki Türkiye'nin doğal afetlere önlem geliştirme konusunda yeterince uzmanı var, araştırma birimi var, çeşitli kurumlarımızın içerisinde çalışan yetişmiş nitelikli insan birikimimiz var, meslek odalarının duyarlılığı var, üzerinde titizlikle çalışılmış çok sayıda rapor var ama belirlenen önlemleri alabilecek siyasi irade yok!
Önlem alabilecek siyasi irade, çıkar ilişkilerinin içerisinde yer almayan Vatan Partisi'nde var.
Şimdi sizlere beton ve rant partilerinin gözlerden kaçırmaya çalıştığı gerçekleri aktaracağız.
Deprem burnumuzun dibinde. En son Çanakkaleden "geliyorum" mesajı verdi.
FETÖ ve PKK'yı destekleyerek, sınırımızda bir terör devleti kurmaya çalışarak ve dolar operasyonları yaparak ülkemize düşmanca tutum alan ABD, askeri tatbikatlarında olası bir deprem sonrası oluşacak kargaşadan istifade ederek Türkiye'ye müdahale etme planları yapmaktadır.
Şiddetli bir deprem şu anda zaten zor durumda olan Türkiye ekonomisine çok büyük bir darbedir. Uzmanların hesplarına göre etkili bir deprem 150 milyar TL'lyi aşan bir mali kayıp demektir.
Dolayısıyla İstanbul'da deprem konusu bir güvenlik ve ekonomik bağımsızlık konusudur. İstanbul'u vuran deprem Türkiye'yi vurmuş olur.
Buradan Ankara'yı uyarıyoruz.
Merkezi destek ve plan olmadan İstanbul yerel yönetimi yaklaşan büyük tehdide yeterli önlemi alamaz.
İstanbul'u Ankara'dan yönetmeyeceğiz diyenler aslında yaklaşan tehdidi önemsemediklerini ve bir sorumluluk hissetmediklerini açıklamışlardır.
İstanbulu ve İstanbulluları doğal afetlerden korumak Vatan Partisi'nin öncelikli görevlerinden birisi olacaktır. Çünkü yaşatmak için geliyoruz!
Ülkemizde deprem zararlarını en aza indirme hedefi, merkezi ve yerel yönetimler ile özel sektör, demokratik kitle örgütleri gibi toplumsal kesimlerin içinde yer aldığı bütünlüklü bir planlama gerektirmektedir.
Planla yönetilmeyen, denetimin olmadığı, rüşvet çarklarının kurulduğu bir sistemde binalar deprem olmadan da çöker.
Çöktü: 21 yurttaşı Kartal'da kaybettik. O betonu döken partiler, çarpık yapılaşmaya sebep olanlar şimdi "depreme önlem alacağız" diyor.
Deprem öldürmez beton partileri öldürür.
İnşaat vurgunuyla kamu ve toplum yararını ayaklar altına alanlar ne deprem öncesi kaynakları önlemlere ayırır ne de deprem sonrası müdahale için gerekli çabayı gösterir. "Geliyorum" diyen afete karşı önlem alabilecek tek kuvvet çıkar odaklarıyla hesaplaşabilecek kuvvettir!
Vatan Partisi milletimizin canını hiçe sayanların gözünün yaşına bakmaz!
Beklenen en kötü duruma hazırlık yapmamız ve yaklaşan yıkıma karşı Kırmızı alarm vermemiz gerekmektedir.
Marmara Denizi’nin altında aktif, 7.0 şiddetinin üzerinde deprem üretebilecek bir fay sistemi var. Bu başlı başına alarma geçmek için yeterlidir.
Marmara Bölgesi'ndeki 11 ilde 25 milyon insan yaşıyor. 6 milyon konut var. Tablo vahim.
Devlet sanayi politikasını değiştirerek kademeli olarak Anadoluya kaydırma planını uygulamak zorundadır.
Bazı bilim insanları 7 şiddetini aşan bir depremde İstanbul'dai 50 bini aşkın binanın tamamen hasar göreceği, 100 bine yakınının ağır hasar göreceği 200 bin binanında orta hasar göreceğini öngörmektedir.
İstanbul’da 1 milyon 600 bin bina olduğu belirtiliyor.
Diyelim ki İstanbul'daki binaların yüzde 99’una bir şey olamayacak.
Geriye kalan yüzde 1’i hesaplayalım.
Yüzde 1’i 16 bin bina yapar.
Her binayı 5 katlı düşünelim. 80 bin kat eder.
Her kata 4 daire koyalım. 320 bin eder. Evlere de bir kişi koyalım.
320 bin kişinin hayatı tehlikede demek.
En düşük hesaplamada bile rakamlar yüzbinleri buluyor. Bu işin şakası yok.
2005 yılında çıkan 5393 Sayılı Belediye Kanununun 53. maddesi ve 5302 Sayılı İl Özel İdaresi Kanununun 69’uncu maddesi belediye ve il özel idarelerine afet ve acil planlarını yapmak, afet zararlarını azaltmak, halkı eğitmek, gerekli donanımı hazırlamak vb. gibi görevler vermektedir.
Maalesef bu görevleri hakkıyla yapan belediye sayısı çok azdır. Vatan Partisi yönetiminde Büyükşehir Belediyesi hazırlıklı ve dirençli bir toplum yaratacaktır.
Bu amaca yönelik kurumsal alt yapıyı hızla oluşturacağız. İstanbullu çaresizce depremi bekler pozisyondan kurtarılacaktır. Depreme teslim olmayacağız. Deprem bilinci seferberliği başlatılacaktır. Halkın katılmadığı, benimsemediği ve içinde olmadığı bir önlemi uygulayamazsınız.
Kentsel dönüşüm gibi afet zarar ve risklerini azaltıcı çalışmaları halkla beraber yapacağız.
Afet çalışmalarının halkla beraber yapılamıyor olması da Türkiye’deki afet yönetimi çalışmalarının en zayıf halkasını oluşturmaktadır. Maalesef afet çalışmalarımız toplum tabanlı değil. Halk bu çalışmalarda paydaş olarak görülmemekte, bu sürece daha çok “afetzede” olarak katılabilmekte.
Plan yapmak demek, geleceği bilimin öngörüleriyle şekillendirmek demektir.
Deprem yönetimi en yalın ifadesiyle bir planlama sorunudur.
İstanbul'un imara değil güçlendirmeye ihtiyacı var.
Yeni bina yapımı sıkı denetime tabi olacaktır. Mevcut binalar halkı mağdur etmeden, insanımızın ihtiyaçları ve güvenliği esas alınarak güçlendirilecek.
Toplumsal ve yönetsel düzeyde tüm kaynakları zarar azaltma hedefine yönlendireceğiz.
Değerli İstanbullular, afet yönetiminin amacı, “insanları nasıl enkaz altından kurtarırız” değil; “insanlar nasıl enkaz altında kalmaz?” diye çalışmaktır.
‘Kriz Yönetimi’’ adı verilen ve daha çok deprem anında ve depremin hemen ardından yapılacak acil kurtarma, acil tedavi, acil barınma, acil iaşe, enkaz kaldırma, acil yerleştirme, yer hareketini kayıt şebekesi kurma ve yangın söndürme gibi çok çeşitli acil yardım ve haberleşme operasyonları için gerekli eğitim, malzeme ve teçhizat açılarından hazırlıkları içerir.
‘‘Risk yönetimi’’ adı verilen ve depremde can ve mal kaybını en aza indirme olarak tarif edilen ikinci bölümdeki görevleri, birinci bölümdekilerden daha önemli ve daha önceliklidir.
Eğer ‘‘Risk yönetimi’’ne giren konularda tam bir başarı elde edilebilirse ‘‘Afet Yönetimi’’ çalışmalarının büyük bir kısmına ihtiyaç kalmaz.
Afetlerden en az etkilenmek için, "Acil Durum Yönetimi" odaklı anlayış yerine, kurumlar ile beraber "Risk Yönetimi" odaklı anlayışa geçilecektir.
Ulusal Deprem Konseyi tarafından yayınlanan “Deprem Zararlarını Azaltma Ulusal Stratejisi (Nisan 2002), Deprem Şurası (Eylül,2004) gibi önemli çalışmalar kısa sürede sönen birer kıvılcım olmaktan öteye geçemedi, Bakanlıkların tozlu raflarında unutuldu gitti. Vatan Partisi bu dosyaların üzerindeki tozu silip, önlemleri güncel verilerle analiz edip uygulamaya koyacaktır!
Depremlerle mücadele sürecinde imar planlama, acil durum planı, yapı denetimi, afet bilincinin arttırılması, sosyal yardımlar gibi pek çok konu yurttaşlarla doğrudan temasta olan yerel yönetimlerin (belediyeler ve il özel idareleri) sorumluluk alanındadır. Etkin bir deprem yönetimi için yerel yönetimlerin hem bütçe, yetişmiş teknik personel ve alt yapı, hem de yetkileri yeniden tanımlanarak ilgili merkezi kurumlarla bağlarının güçlendirilmesi gereklidir. İBB'nin bu süreçte özel yardımlara ihtiyacı olacaktır.
Afetlerle baş etme; çadır kent kurmak, çadır çorba organizasyonu yapmak demek değildir. Önceden önlem alarak zararı en aza indirmek esastır. Bu amaçla;
Afet zararlarını azaltmak için,
tehlike ve risk analizinin yapılması için,
Afet senaryolarının üretilmesi ve çözüm yollarının geliştirilmesi için,
kısa, orta ve uzun vadeli zarar azaltma planları için,
toplumu ve kurumları ilgilendiren hazırlık ve planlar ile ilgili koordinasyonu sağlamak için,
Mevcut planları güncellemek ve tatbikatlar ile geliştirmek için,
Tarihi eserler, çevre ve doğal hayatı korumak, sürdürülebilir kalkınma için iş yerlerini de afetlere dirençli hale getirmek için,
İBB Bünyesinde Depreme Hazırlık Daire Başkanlığı kuracağız.
Deprem sonrası 'altın saatler' denilen kritik saatlerde yıkılması öngörülen 50 bin binaya 20’şer kişiden oluşan arama ve kurtarma ekibi koymaya kalksak sayı 1 milyonu buluyor. Böyle bir imkan olmadığına göre kurtarıcı biziz!
Bu daire yapı stoğunun öncelikli olarak kontrol edilmesi, büyük oranda yenilenmesi veya mühendislik incelemesi uygun görülmesi halinde güçlendirilmesini sağlayacaktır.
Daire başkanlığının önüne Mustafa Kemal Atatürk’ün yaygın olarak bilinmeyen, afetlerin oluşturabileceği zarar ve riskleri azaltıcı tedbirler alınmasının önemini vurgulayan sözünü asacağız: Felaket başa gelmeden evvel önleyici ve koruyucu tedbirleri düşünmek lazımdır, geldikten sonra dövünmenin yararı yoktur!
Betondan demire; yapı malzemeleri nitelikli olmaktan uzaktır. Nitelikli tasarım-uygulama ve denetim ilişkisinden söz etmek mümkün değildir. Yapı envanterinin çıkarılmamış olmasının doğurduğu olumsuzluk, ülkenin deprem haritasının bile güncellenmediği gerçeği ile birleşmiş, insanımızın güvensiz bir yaşama mahkûm edildiği ortaya çıkmıştır.
İstanbul’un depreme karşı güvenli hale getirilmesi amacıyla 2003 yılında İTÜ, ODTÜ, YTÜ ve Boğaziçi Üniversitelerine yaptırılan bu çalışma ile yapı inceleme ve güçlendirme, imar planları, imar uygulamaları, hukuki düzenlemeler, mali kaynaklar, idari yapılanma, eğitim ve sosyal faaliyetler ile afet ve risk yönetiminin temel ilke ve esasları belirlenmiştir. İBB ile bu ilgili kurumlar güçlü bir işbirliği yaparak hazırlıklar denetlenecektir. İBB'nin kapısını bu kurumlara açacak ve denetim serbest diyeceğiz!
İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Japonya Uluslararası İşbirliği Ajansı (JICA) arasında imzalanan “Afet Önleme Azaltma Temel Planı” çalışma anlaşması.2001 yılında girmiş, 2002 yılının sonunda da tamamlanmıştır. 5 İlgili Proje ile, muhtemel bir depremde, İstanbul’da hasar riski yüksek alanların belirlenmesi konusunda mahalle bazında bina ve alt yapıların hasar görebilirliği incelenmiştir. Söz konusu çalışma ile deprem zararlarının azaltılmasına yönelik yeni projelerin geliştirilmesi yanında kısa, orta ve uzun vadede alınması gerekli önlemlerin belirlenmesi hedeflenmiştir. Fakat planlar kağıt üstünde kalmış. Halkın katıldığı kapsamlı önlemler haline gelmemiştir.
İstanbul’da afet öncesi ve afetin bașlangıcından bitimine kadar geçen sürede afetin en az zararla atlatılmasını sağlamak için İstanbul Valiliği ve Büyükşehir Belediyesi ortaklaşa Acil Eylem Planı hazırlamıștır. Görülmektedir ki bu plan bürokrasinin masalarında kalmış halkın katılımı sağlanamamıştır.
Yapılaşma süreci çok aktörlü ve boyutlu bir konudur. Ham araziden başlamak üzere yerseçimi, parselin üretimi, zemin ve temel etütler, yapı malzemeleri ve yapı denetimi gibi bilimsel-teknik boyutların yanı sıra sosyal, kültürel ve çevresel boyutlar da bu sürecin parçalarıdır. Sağlıklı ve afet güvenli bir yapı üretim süreci, “ham arsa”dan “imar parseli”ne giden harita ve kadastro, yerseçimi ve imar/arazi kullanım planlaması aşamalarındaki karar ve uygulama süreçleriyle başlayıp yapı malzemeleri vb teknik alanları kapsamaktadır. Dolayısıyla yapı denetim mevzuatının imar ve afet mevzuatı ile bütünsellik içinde çerçevesi genişletilerek ele alınması gerekmektedir.
Düşük standartlarda sağlıksız ve yasadışı bir yapılaşma, ranta dayalı hızlı ve düşük nitelikli kentleşme, bilimsel normlara dayalı arazi kullanım ve yer seçimi kararlarının rantsal kaygılara yenik düşmesi vb faktörler afet zararlarının doğrudan belirleyicileridir.
Yapı Denetim Kanunu, çıkartılan ilave yönetmelik ve düzenlemelere rağmen ne yazık ki henüz istenilen standartlara ulaşamamıştır.
TOKİ’nin yaptığı binaların yapı denetim sistemine dahil edilmeyişi vahimdir.
Kamu-özel ayrımı yapılmaksızın bütün yapıların Yapı Denetimi Kanunu'na tabi olması bir an önce sağlanmalıdır.
Yapı denetimi, "kaliteli ve afet güvenli bir yapılaşmayı gerçekleştirmek için” etüt-proje ve yapı üretim süreçlerinin denetimini gerçekleştiren bir sisteme" dönüştürülmelidir.
Yapı denetimine, mevcut yapı stokunun iyileştirilmesi penceresinden bakmak, yetersiz ve eksik olacaktır. Çünkü yapı denetimi, gelecekte ortaya çıkması ihtimal dahilinde olan sorunlara bugünden önlem alınmasını sağlayacak bir sistemdir. Bugün yapı denetimi, özel firmalar aracılığıyla yapılmakta, kamusal özellik taşıması gereken hizmet, ne yazık ki piyasanın rekabetçi koşullarına terk edilmektedir.
Yapı denetim firması, denetlemekle yükümlü olduğu işverenle ücret ilişkisi kurmaktadır. Bu ilişkiden sağlıklı bir denetime ulaşmak mümkün değildir.
Kontrol ve denetim için inisiyatif meslek örgütlerine verilecektir. İnşaat Mühendisleri Odası'nın “Yapı Polisi” önerisi dikkate alınmalıdır.
Dolayısıyla, sistemin özüne dair değişikliklerin bir an önce yapılması, işveren-yapı denetim firması ilişkisinin yeniden düzenlenmesi, kamu idaresinin ilişkinin belirleyicisi haline getirilmesi gerekmektedir. Yapı denetim firmaları üzerinde ilgili Bakanlıkça yapılan denetimlerde, kapatılmasına karar verilen firma sayısı, meslekten men cezası da dahil değişik yaptırımlar uygulanan mühendis ve mimarların oranı sistemin gerçekten de sorunlu ve sıkıntılı olduğunun göstergesi sayılmalıdır.
Bir deprem anında ilk müdahalenin afet bölgesine yakın bölgeden yapılması kaçınılmazdır. Bu nedenle mahalle bazından başlayarak geliştirilecek yerel örgütlenmeler afet anında daha gelişmiş müdahale aktörleri devreye girene kadar ilk müdahaleyi kısa zamanda hayata geçirebilmektedir.
AFAD'ın “İstanbul Sismik Riskin Azaltılması ve Acil Durum Hazırlık Projesi” kapsamında hazırladığı raporuna göre, İstanbul’da hasar tespiti yapılabilmiş binaların 1/3’ü yüksek risk altındadır.
İstanbul’da yaklaşık 12.000 kamu binası bulunmaktadır. Toplamda güçlendirilmesi gerekli kamu binasının yaklaşık 3.600 olduğu tahmin edilmektedir. Öncelikli Kamu Binaları için Sismik Riskin Azaltılması çalışması sonuçlandırılacaktır. Okul, hastane, yurt, idari ve sosyal hizmet binalarından oluşan öncelikli kamu binalarının güçlendirilmesi sağlanacaktır. Valilik tarafından uygulanan İstanbul’u depreme hazırlama projesi olan İSMEP'in ulaşamadığı devlet dairelerini, hastaneler ve okullar hızla tespit edilip önlemler alınacaktır.
Beton partileri dönüşümü deprem bakımından zafiyet olan yerlerde başlatmayıp da rantın yüksek olduğu yerlerde başlattı. Kentsel dönüşüm rantsal dönüşüm oldu.
Yeni yapılacak yapılar sıkı kontrole tabi tutulacak. Arazi kullanım planları yapılacak ve tüm bina, altyapı ve şebekelerin depreme dayanıklı bir şekilde projelendirilerek inşa edilecek.
Kentsel dönüşüm projeleri kent yoksullarının kent merkezlerinin dışında çıkarılması, kent merkezlerinin ranta uygun düzenlenmesi, rant değeri yüksek kentsel alanların büyük ölçekli ve son derece lüks konut projelerine ayrılması ve bu alanlara yakın yerlerde AVM’lerin kurulması şeklinde özetlenebilir.
Acil durum haberleşme sistemlerinin kurulması ve geliştirilmesi ve acil durum bilgi yönetim sistemlerinin kurulması yönündeki çeşitli kuruluşların çalışmaları ilgili bakanlıklarla bilirkte sonuca bağlanacaktır. Mevcut başlatılan çalışmalar hızla tamamlanacaktır.
1. Orduya bağlı bir kolordunun İstanbul depreminin kaosunu engelleyecek bir müdahaleye hazır olması gerekmektedir. Hiçbir sivil organizasyon afet sonrası karagaşayı engelleyemez. İstanbul depremi TSK'nın gündemine girmelidir.
Deprem, sağlık personelini ve tesislerini de etkileyeceği için bu konuda da dışarıdan gelecek olan desteğe ihtiyaç var.
Dünya ölçeğinde trafiği en problemli kentlerden biri olan İstanbul için de deprem sonrası müdahale olanaklarının önündeki en ciddi engel ulaşım olarak öngörülmektedir. İstanbul’da merkezi, bütünlüklü ve sürdürülebilir bir ulaşım sistemi yoktur. Ulaşım yatırımları günü kurtarmaya dönüktür ve lokal sorunu gidermek esasına uygun yapılmaktadır. Lokal müdahaleler, başka lokal sorunları tetiklemekte, trafik içinden çıkılamaz bir sorun yumağı haline gelmektedir. İstanbul’un trafik sorunu, deprem sonrası müdahale olanaklarının önündeki ciddi engellerdendir.
Acil durum yolları hızla gözden geçirilecek ve gerekli önlemler alınacaktır.
Tsunami, Marmara denizi ile tüm Türkiye kıyılarının önemli bir tehlikesidir. Kapalı denizlerde de tsunami oluşabilir. Jeofizik Mühendislerince Deniz için Sismik ölçümler yapılarak, denizdeki faylar ve deniz içindeki heyelan kütleleri ve sıvılaşma potansiyeli olan alanlar tespit edilecek.
Genel olarak afetlere özel olarak da depremlere ilk müdahale anında ve sonrası süreçte sürekli ve yeterli elektrik sağlanması ve haberleşme olanaklarının sürdürülmesi; gerek arama kurtarma, gerek sağlık gerekse farklı disiplinlerin alandaki çalışmalarının organize edilmesi açısından yaşamsal bir öneme sahiptir.
Trafikten sağlığa, haberleşmeden su gibi temel yaşam gereksinimlerinin korunması, sağlanması ve ulaştırılması için elektrik enerjisi vazgeçilmez bir öneme sahiptir. Bu kaynağın ve onun dağıtımını sağlayan hatların korunması, depremin hemen sonrasında en azından ana arterlerin ve özellikle sağlık kurumlarının enerjilendirilmesi yaşamsal bir rol oynar. Artık su, ekmek, barınma gibi temel insan gereksinmelerinden biri olan elektriğin özelleştirilerek piyasalaştırılması, elektrik arz güvenliğini de piyasanın acımasız koşullarıyla başbaşa bırakmıştır. İBB tüm olanaklarıyla önlem alacaktır.
Afet odaklı harcamalar bütçelerde “dengeleri bozan bir gider kalemi” olarak görülmektedir. İBB halkın güvenliği için masraftan kaçmayacaktır.
5902 sayılı kanunla kurulan Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığı kuruluş sürecinden başlamak üzere eşgüdüm merkezi olamayacağını gösterdiğinden yerine depremin her evresine yönelik çalışmaların eşgüdümünü sağlayacak düzeyde ve yaptırım gücüne sahip bir üst yapılanma/müsteşarlık oluşturulmalıdır. Bu kurumun yerel yönetimlerle üst düzey işbirliği yapması sağlanmalıdır.
Yerel yönetimlerde (Belediye ve il Özel İdareleri) başta Jeoloji Mühendisi olmak üzere mühendis, mimar ve plancı istihdamı zorunlu hale getirilmelidir. İBB fiilen bu uygulamaya geçecek ve örnek olacaktır.
İlköğretimden başlamak üzere jeoloji ve deprem bilinci dersi eğitim programı kapsamına alınmalı, örgün ve yaygın eğitim sisteminin her aşamasına afet olgusu entegre edilmelidir. İBB deprem bilinci eğitimini okullarda vermek için MEB'le özel bir plan hazırlayacaktır.
Değerli İstanbullular,
Önemli kurum ve bilim insanlarının önerileri, yerel yönetim kurumunun yapabilecekleri elbette burada sıraladıklarımızdan çok daha fazla.
Kırmızı İstanbul vurgusuyla bir alarm zili çalıyoruz.
Umuyoruz ki kamuoyu bu görüşlerle ilgilenir.
Türk milletini organize bir millettir. Dayanışma duyguları kuvvetli bir millettir. İlgili bakanlıklar ve İBB, gerekli önlemleri alırsa ve kapsamlı bir eğitim seferberliği yapılırsa depremin ve sonuçlarının üstesinden gelmek çok kolay olur.
Bu büyük kamusal görevi beton ve rant partileri değil ancak Vatan Partisi yapabilir."
Yücel, projenin ilki olan “Mavi İstanbul”u geçen hafta İstanbul Boğazı’nda kamuoyuna duyurmuştu.
SİYASETCAFE.COM
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.