Soner Yalçın: Erdoğan bizim çizgimize geldi mutluyuz
Soner Yalçın: "Erdoğan bizim savunduğumuz çizgiye geldiyse yerimizden niye memnun olmayalım! Bundan mutlu olmamız gerekir. Çünkü: Mevzubahis olan Türkiye'dir. Mevzubahis olan Suriye'dir. Mevzubahis olan “yurtta sulh dünyada sulh” anlayışıdır."
Sözcü gazetesi yazarı Soner Yalçın, bugünkü “Erdoğan’ın meziyeti” başlıklı yazısında; “Biz, savaştan değil barıştan yana olma kararlılığımızı ısrarla sürdürmek zorundayız. Erdoğan bizim savunduğumuz çizgiye geldiyse yerimizden niye memnun olmayalım! Bundan mutlu olmamız gerekir. Çünkü: Mevzubahis olan Türkiye'dir…” dedi.
Soner Yalçın’ın Sözcü gazetesindeki köşe yazısı şöyle:
“Akıllı insana hatasını göster, sana teşekkür eder.
Cahil insana hatasını göster, sana hakaret eder.
Erdoğan'ın Suriye politikasında hatalı olduğunu her yazdığımda, kimi yandaşların atmadıkları çirkeflik kalmadı.
Bugün…
Erdoğan, Suriye konusunda hatasını anlamıştır; düzeltme yolundadır.
Hayatta en büyük hata, kendini hatasız sanmaktır! Bu sebeple…
Erdoğan'ın Astana ile başlayıp Soçi ile devam eden Suriye müzakerelerindeki olumlu tavrı, hatasından ders çıkardığını; yılanın başının ABD emperyalizmi olduğunu kavramaya başladığını gösteriyor.
Bu olumlu diplomatik adımları görmeyip, öfkeyle sürekli Erdoğan'ın Suriye hatasından söz edersek kendimizi-ülkemizi cezalandırmış oluruz.
Bunun kime yararı olur?
Böylesine kötümser bir dış politika anlayışı olabilir mi? Her somut gelişme yeni somut tahlillere yol açmalıdır.
Biz, savaştan değil barıştan yana olma kararlılığımızı ısrarla sürdürmek zorundayız. Erdoğan bizim savunduğumuz çizgiye geldiyse yerimizden niye memnun olmayalım! Bundan mutlu olmamız gerekir. Çünkü:
Mevzubahis olan Türkiye'dir…
Mevzubahis olan Suriye'dir…
Mevzubahis olan “yurtta sulh dünyada sulh” anlayışıdır…
Suriye'de kardeş kanının dökülmesinin önüne geçen, ülkenin toprak bütünlüğünü savunan her somut diplomatik girişimi desteklemeliyiz.
Hele bakınız:
Suriye bizim komşumuz değildir.
Suriye bizim akrabamızdır…
ATATÜRK'ÜN DEHASI
Bir kitap öneriyorum:
“Atatürk'ün Dış Politika İlkeleri ve Diplomasisi.” (Türk Tarih Kurumu, 1991.)
Yazarı, emekli büyükelçi Aptülahat Akşin (1892-1974).
-Değerli hocamız Prof. Dr. Sina Akşin'in babasıdır.-
Dışişleri Bakanı Hasan Esat Işık, ilk basımı 1960'ların başında yapılıp doğru düzgün dağıtılamadan tükenmiş bulunan bu kitabın, Dışişleri Akademisi'nde bütün genç diplomatlara okutturulması için tekrar yayınlamasını teşvik edince eser yok olmaktan kurtuldu.
Kitapta Türkiye dış politikasına dair çarpıcı bilgiler var. Atatürk'ün dehasına bir kez daha hayran kalıyorsunuz. Örneğin…
Douglas MacArthur adını bilirsiniz; II. Dünya Savaşı'nın önemli Amerikalı generallerinden biriydi. Savaştan önce…
Tarih: 27 Eylül 1932.
Yer: İstanbul Dolmabahçe Sarayı.
Atatürk'ün konuğu ABD Kara Kuvvetleri Komutanı MacArthur. (1 Temmuz 1932'de Ankara'ya gönderdiği telgrafta hayranı olduğu Atatürk ile görüşmeyi çok arzu ettiğini yazınca Atatürk kıramamıştı.)
1 saat 20 dakika süren görüşmede Atatürk'ün neler söylediğini MacArthur, 1951 yılında yazdığı günlüklerinde ortaya çıkardı. Atatürk şu tavsiyelerde bulunmuştu:
– II. Dünya Savaşı çıkacak.
– Savaşı Almanya çıkaracak.
– Savaş Avrupa'da büyük yıkımlara sebep olacak.
– Savaşın galibi Almanya ya da İngiltere değil, Bolşevik Rusya olacak.
Sizler, Erdoğan'dan bir Atatürk dehası mı bekliyorsunuz? Yapmayınız.
Neyse… Konumuz olan Suriye meselesine dönersek…
HATANIN EN BÜYÜĞÜ
Aptülahat Akşin, 1946-1952 yılları arasında Şam Büyükelçiliği yaptı. Yazdıklarından öğreniyoruz:
Kurmay Albay Yahya Hayati, Türk olup Şam doğumludur. 1918'de İstanbul'da oturmaktadır. Kral Faysal tarafından Suriye ordusunun başkomutanı olması teklifini alır.
Albay Yahya Hayati, Harbiye'den tanıştığı, Şam'da birlikte askerlik yaptığı Milli Mücadele'nin lideri Mustafa Kemal Paşa'ya danışır. Atatürk onaylar, Faysal'ın desteklenmesini ister.
Suriye'deki işgalci Fransızlar küplere biner, Suriye askerlerinin hemen emirleri altına girmesi ültimatomunu verir. Aldıkları “ret” yanıtı üzerine saldırırlar; Faysal ülkeden kaçmak zorunda kalır. Keza İngilizler de Faysal'ın, Yahya Hayati aracılığıyla Mustafa Kemal ile irtibat içinde olmasından rahatsız olmuştur.
Atatürk Suriye yönetimiyle hep çok yakın oldu. Nasıl olmasın?
Suriye'yi yönetenlerin hemen hepsi Türkiye'de yetişmişti. İşte kimi örnekler:
Cumhurbaşkanı- Başbakan Haşim Atasi (Mülkiye), Devlet ve Hükümet Başkanı Ata Bey Eyyubi (Mülkiye), Cumhurbaşkanı Şükrü Kuvvetli (Mülkiye), Başbakan Sadullah Cabiri (Mülkiye), Başbakan Zeki Hatip (Mülkiye), Cumhurbaşkanı Hüsnü Zaim (Harbiye), Ordu Başkomutanı Sami Hinnavi (Harbiye), Bakan Nebih Azme (Harbiye)…
Listeyi çok uzatabiliriz…
Atatürk Hatay meselesini bile, Suriye'nin gururunu incitmeden barış yoluyla çözümledi. Zamanla…
PKK nedeniyle bir dönem ilişkiler gerginleşti. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in ziyaretiyle ilişkiler samimiyete dönüştü. Keza. Erdoğan, iktidarının ilk yıllarında ilişkiyi güçlendirdi. Ancak… Ne olduysa birden mezhepsel dış politika izleyerek hata üstüne hata yapmaya başladı.
Bunun sebepleri ayrı yazı konusu. Ama başlara Atatürk'ün dış politika siyaseti konusunda hiç okuma yapmamasını koyabiliriz.
Bir yanda Hasan Esat Işık gibi, genç diplomatların okuması için Aptülahat Akşin'in kitabının yeniden basılmasını isteyen dışişleri bakanı var.
Diğer yanda tarihi, Kadir Mısıroğlu'ndan öğrenen Erdoğan var!
Zaman kimin haklı olduğunu Erdoğan'a bir kez daha ispatladı!
Yine de hatasından dönmesi meziyettir.
Hatanın en büyüğü, hatalı olduğunu bilip de
Onu düzeltmenin çaresine başvurmamaktır.
Soçi müzakeresi alkışlanmayı hak ediyor.”
Siyasetcafe.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.