Hırsızlara kol kanat ğerenden Cumhurbaşkanı olmaz
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli: "Başbakan milletimize karşı çok acımasız, çok vahşi, çok kalleş bir psikolojik harekât yürütmüştür."
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında konuştu. Cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili olarak Bahçeli, " Demokrasiyle yönetilen bir ülkede peşin yargılarla iki kişinin keyfine ülkeyi teslim etmek olmayacak bir şeydir. Yaklaşık 77 milyon nüfusu olan Türkiye'de, Cumhurbaşkanlığı'na iki şahsiyetin layık görülmesi milletimizin egemenlik ve tercih haklarını bir defa hiçe saymaktır. Buna da hiç kimsenin hakkı yoktur. Twitter'i engelleyen, Youtube'u kapatan, kişisel hak ve hürriyetleri budayandan Cumhurbaşkanı olmaz. Hukuka saldırandan, adaletten kaçandan, rüşvetçilere ve hırsızlara kol kanat gerenden Cumhurbaşkanı olmaz. Villalara balya balya dolar yığandan, kamu arazilerini zimmetine geçirenden, evdeki parayı sıfırlarken haysiyet ve inandırıcılığını da sıfıra düşürenden Cumhurbaşkanı olmaz. TSK'ya kumpas kurandan başkomutan olmaz. Türklüğü reddeden, TC'yi silen, milliyetçiliği ayaklar altına alan bir inkârcıdan Türkiye'ye Cumhurbaşkanı olmaz, olamaz, olamayacaktır" dedi.
Bahçeli, "30 Mart'ta milli irade tezahür etmiş, tercihini yapmıştır. Bu durum, sürekli olarak gölgelenmeye ve gevşetilmeye çalışılan demokrasimiz açısından sevindirici bir gelişmedir. Ağır aksak da olsa, gizli veya açık engellemeler de bulunsa, Türkiye'de demokratik mekanizmalar işlemekte, millet egemenliği varlığını sürdürmektedir. Her türlü olumsuzluğa rağmen bu somut gerçekler geleceğimiz adına umut vericidir. Bizi umutlandıran bir başka gelişme ise aziz milletimizin 30 Mart seçimlerine göstermiş olduğu ilgi ve yoğun katılımıdır. 52 milyon 695 bin 831 seçmenin yaklaşık yüzde 90'nı sandığa gitmiştir. Siyasal katılımın rekor düzeyde olması milletimizin egemenlik haklarına sahip çıktığının en açık, en kat'i göstergesidir" dedi.
"HUKUK VE ADALET ÖLÇÜLERİ FREN VE DENGE İŞLEVİ GÖRMEKTEDİR"
Bahçeli, "Yaşadığımız sorunların temelinde Türkiye'nin nasıl yönetildiğinden ziyade, kim ya da kimler tarafından yönetildiğinin, hangi zihin merceğinden bakıldığının ön planda olması yatmaktadır. Artık başta siyaset kurumu olmak üzere, ülke yönetiminde pay ve sorumluluğu olan herkes şu konu üzerinde düşünmeli ve değerlendirmelerini netleştirmelidir: Demokrasiyi çoğunluğun yönettiği rejim olarak mı, yoksa azınlıkta kalan grupların çoğunluk karşısında vazgeçilemez, ötelenemez, ihmal edilemez haklara sahip olduğu sistem olarak mı tanımlayacağız? Sorgulamamız gereken bir başka konu ise, demokrasinin adalet olmadan arzu edilen sonuçları verip vermeyeceği, beklentileri karşılayıp karşılamayacağı meselesidir. Siyaset bir düzlemde mümkün olanı uygulamaya koyma çabası ise, bir diğer zeminde mümkün olanın sınırlarını genişletme ve esnetme mücadelesidir. Bu kapsamda olmak üzere, hukuk ve adalet ölçüleri fren ve denge işlevi görmektedir. Unutmayalım ki, demokrasi, adaletin tesisi için yeterli bir şart olmasa da, en azından gerekli bir unsurdur" diye konuştu.
"BAŞBAKAN MİLLETİMİZE KARŞI ÇOK KALLEŞ BİR PSİKOLOJİK HAREKÂT YÜRÜTMÜŞTÜR"
Bahçeli, "Başbakan Erdoğan, 30 Mart öncesinde 'Rüşvet ve Yolsuzluk Soruşturması'nı püskürtmek amacıyla canını dişine takmıştır. Telaşla üslubunun ayarını kaçırmış, siyaseti bulandırmıştır.Her iddiayı peşin peşin reddetmiştir. Yargıyı milli iradeye darbe vurmakla suçlamıştır. Gezdiği, gittiği, konuştuğu her platformda paralelden girmiş, Pensilvanya'dan çıkmıştır. Başbakan'a göre, devlet içinde yuvalanmış çeteler ve örgüt elebaşları harekete geçmiş, AKP hükümetini ve Türkiye'yi hedef almıştır. Haşhaşi, neo-ergenekon, virüs, sülük, vaiz lobisi, beddua lobisi, kan lobisi, çıkarcılar, ananasçılar, sahte peygamberler, alim müsveddeleri, telekulaklar, röntgenciler, kaset imalatçıları gibi ithamlarla önüne gelene saldırmış, karşısında kim varsa bindirmiştir. Başbakan milletimize karşı çok acımasız, çok vahşi, çok kalleş bir psikolojik harekât yürütmüştür. Başbakanlık'ta kurgulanan algı operasyonlarıyla yalanı gizlemiş, rüşveti saklamış, yolsuzluğu örtmüş, para kasalarını hasıraltı yapmıştır. Başbakan Erdoğan her sözünü, yolsuzluk ve rüşvet kisvesi altında Türkiye'nin milli değerlerine, milli kurumlarına, milli politikalarına saldırı düzenleniyor diyerek alevlendirmiştir. Ayakkabı kutularından çıkan milyon dolarları görmezden gelmiş, ilgili Banka Genel Müdürü'ne 'saflık yapmış' diyerek arka çıkmıştır. Hükümeti rüşvet zincirleriyle bağlayan, bakan ve çocuklarını avucunun içine alan İranlı şarlatanı 'hayırsever işadamı' olarak tanımlamış ve cezaevinden çıkarmıştır" dedi.
"HERHALDE KEDİLERE DAVA AÇILMASI GÜNDEMDEDİR"
Bahçeli, "Başbakan Erdoğan 17 ve 25 Aralık'tan sonra her ne hikmetse milli çıkarları, milli bekayı, milli güvenliği hatırlamış, sanal istiklal savaşçısı kesilmiştir. Meydanlarda Yeni Türkiye hezeyanından bahsetmiştir. Milli çıkarların hedef alındığını, milli politikaların hedef yapıldığını, devletin ve milletin iç ve dış düşmanlarca kuşatıldığını yalana bin yalan katarak anlatmıştır. Bilhassa Dışişleri Bakanlığı'nda yapılan ve Suriye'ye muhtemel operasyonun konuşulduğu toplantının dinlenmesi ve sızdırılması Başbakan ve hükümetinin elini güçlendirmiştir. Devletin en mahremine giren casuslar, ajanlar, hainler bir bakıma AKP'nin değirmenine su taşımışlardır. Devletin güvenliğini tehdit eden bu alçakça dinleme kaydının seçimlere çok az bir süre kala internete düşmesi bize göre AKP'nin hanesine yazmıştır. Başbakan rüşvet ve yolsuzluk sürecini devlete ve millete saldırı olarak saptırmış, şimdilik bunda da muvaffak olmuştur" dedi.
Bahçeli, ", 30 Mart'ın sonucunda AKP'nin 2011 seçimlerine göre oy sayısındaki azalma 2 milyon 100 bini bulmuştur. Bilhassa iktidar partisinde umduğunu bulamayan, yaşananlara tepki gösteren, artık yeter diyen aziz vatandaşlarım Milliyetçi Hareket Partisi'ni tercih etmişler, saflarımızda toplanmışlardır. İnanıyorum ki, AKP'den kopmalar hızlanacak ve MHP'ye yönelecektir. CHP her türlü zorlama ve çirkefliğe rağmen yerinde saymış, esasen de bir varlık gösterememiştir. Milliyetçi Hareket Partisi tüm seçim çevrelerinde ipi ya önde göğüslemiş, ya da ikinci sırada yer almıştır. Hükümet üyesi bir bakanın yaşanan elektrik kesintisini trafoya giren kedilere yüklemesi milletimizin aklıyla dalga geçmek olarak tarihe geçmiştir. Herhalde kedilere dava açılması gündemdedir ve trafolar Başbakan'ın adamları tarafından kuşatılmış olsa gerektir. Allah'tan, doğadaki vahşi hayvanlar baraj sularını içip bitirmemiş, enerji nakil hatlarını kuşlar kemirmemiş, termik santrallerine meteor taşı düşmemiş, sadece paralel kediler suçlanarak vaziyet kurtarılmıştır. AKP hükümeti çok yakında yaşanan aksaklıkları, sandıklardaki şayiaları dünya dışı varlıklara ihale ederse kimse şaşırmamalı ve hayrete kapılmamalıdır. Seçim sandığı üzerindeki sis perdesi acilen aralanmalıdır. Çünkü sandık milletin namusudur. Namusa el uzatan, sandıklarda yolsuzluk yapan kim varsa teşhis edilip en ağır şekilde cezalandırılmalıdır" dedi.
"TÜRKİYE'NİN İÇ VE DIŞ SORUNLARI ARTMAKTADIR"
Bahçeli, "Türkiye'nin iç ve dış sorunları artmaktadır. Bölgesel meseleler tehlikeli bir eşiğe dayanmıştır. Ukrayna'da yaşanan trajik ve kabul edilemez Rus zorbalığı, bundan kaynaklanan Kırım'ın perişanlığı hepimizi tedirgin etmektedir. Kırım bir oldubittiyle Rusya'ya bağlanmıştır. Akmescit'e hüzün çökmüştür. Soydaşlarımız yaslı ve endişelidir. Kırım Türklüğü zulmün ve esaretin pençesindedir. Kırım Yarımadası'nda tansiyon zirvededir. Ukrayna'da savaş çanları her gün biraz daha yoğun çalmaktadır. Bu ülkenin doğu ve güney kentlerinde ayaklanan Rus yanlısı gruplar devlet binalarını işgal etmektedir. Rusya'nın muhtemel askeri müdahalesi bölgesel gerginliği tırmandıracaktır" diye konuştu.
CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ
Bahçeli, "30 Mart Mahalli İdareler Seçimleri tamamlanır tamamlanmaz Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili görüşler de gün yüzüne çıkmıştır. Türkiye önündeki ikinci seçim güzergâhına sabitlenmiş, siyaset ikinci imtihan sahasına dümen kırmıştır. Cumhurbaşkanı Sayın Gül'ün 'vakit geldi' sözü adeta işaret fişeği olarak kabullenilmiştir. AKP cenahından peş peşe gelen açıklamalardan Çankaya Köşküne en güçlü adayın Başbakan Erdoğan olduğu anlaşılmıştır. Sayın Gül ise adaylığın aralarında görüşmeyle halledileceğini ifade ederek zımnen ben de varım mesajı vermiştir. Başbakan Erdoğan Azerbaycan ziyareti öncesinde Sayın Gül ile görüşlerini paylaşacağını ifade etse de, 30 Mart'la beraber Cumhurbaşkanlığına sıcak baktığını şifreli sözlerle ima etmiştir. Türkiye, halihazırda Cumhurbaşkanlığı seçim takviminin başlamasına 82 gün kala 'Gül mü, Erdoğan mı?' sorusuna kilitlenmiştir" diye konuştu.
"CUMHURBAŞKANLIĞI'NA İKİ ŞAHSİYETİN LAYIK GÖRÜLMESİ MİLLETİMİZİN TERCİH HAKLARINI HİÇE SAYMAKTIR"
Bahçeli, "Başbakan Erdoğan'ın aday olması halinde Sayın Gül'ün buna saygı duyacağı ve kendisinin de Bayburt Modeli olarak dillendirilen bir yöntemle milletvekili yapılıp Başbakanlık koltuğuna oturtulacağı AKP'li bazı isimlerce projelendirilmektedir. Yani ağzı olan konuşmaktadır. Canı sıkılan Cumhurbaşkanlığı seçimi hakkında ahkam kesmekte, rol biçmekte, kamuoyu oluşturmaktadır. Gelişmelerden çıkardığımız sonuç şudur ki, Cumhurbaşkanlığı seçimini yapmak bile aslında gereksiz ve zaman kaybıdır. Sayın Gül ile Başbakan Erdoğan aralarında anlaşmaları halinde her şey netleşecektir. Anlaşamadıkları takdirde Cumhurbaşkanlığı makamına oturacak kişinin kurayla bile belirlenmesi ihtimal dahilindedir. Demokrasiyle yönetilen bir ülkede peşin yargılarla iki kişinin keyfine ülkeyi teslim etmek olmayacak bir şeydir. Yaklaşık 77 milyon nüfusu olan Türkiye'de, Cumhurbaşkanlığı'na iki şahsiyetin layık görülmesi milletimizin egemenlik ve tercih haklarını bir defa hiçe saymaktır. Buna da hiç kimsenin hakkı yoktur. Biz Cumhurbaşkanlığı meselesini konuşmak için daha erken olduğu kanaatindeyiz. İttifak söylentilerini de çok çiğ ve ham değerlendirmeler olarak görüyoruz. Bizim açımızdan kimin Cumhurbaşkanı olacağı bir yana, nasıl birisinin bu önemli makama layık olduğu çok daha önceliklidir. Bilelim ki, 10 Ağustos'ta ilk turu yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimi de Türk demokrasisi için çok önemli bir sınav olacaktır. Cumhurbaşkanlığı seçimi ile arkasından 7 Haziran 2015 tarihinde yapılması güçlü ihtimal olan 25. Dönem Milletvekilliği Genel Seçimleri iç içe geçmiş ve birbirlerini doğrudan etkileyen bir organik mahiyet kazanmıştır. Türkiye'de çok partili siyasi hayata geçilmesinden bu yana Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde zaman zaman sancılı süreçler yaşanmıştır. Ancak, önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimi, geçmiş örneklerine benzer şekilde bir krize dönüşme potansiyeli de taşımaktadır. Nitekim bu konunun aylar öncesinden siyasi gündemin merkezine oturması ve yapılmakta olan siyasi ve hukuki meşruiyet tartışmaları bunun somut bir göstergesidir" dedi.
"RÜŞVETÇİLERE VE HIRSIZLARA KOL KANAT GERENDEN CUMHURBAŞKANI OLMAZ"
Bahçeli, "Önce özerkliğe, arkasından Kuzey Kürdistan'a açık kapı bırakandan Cumhurbaşkanı olmaz. Türkiye'yi birbirine düşürmeye azmedenden, toplumu kamplara ayırandan Cumhurbaşkanı olmaz. Şehitlerin vebalini ve kanını taşıyan bebek katiliyle müzakere yapandan, teröristlere kucak açandan Cumhurbaşkanı olmaz. Vatanı bölme, milleti 36'ya ayırma hedefinde olandan Cumhurbaşkanı olmaz. Twitter'i engelleyen, Youtube'u kapatan, kişisel hak ve hürriyetleri budayandan Cumhurbaşkanı olmaz. Hukuka saldırandan, adaletten kaçandan, rüşvetçilere ve hırsızlara kol kanat gerenden Cumhurbaşkanı olmaz. Villalara balya balya dolar yığandan, kamu arazilerini zimmetine geçirenden, evdeki parayı sıfırlarken haysiyet ve inandırıcılığını da sıfıra düşürenden Cumhurbaşkanı olmaz. TSK'ya kumpas kurandan başkomutan olmaz. Türklüğü reddeden, TC'yi silen, milliyetçiliği ayaklar altına alan bir inkârcıdan Türkiye'ye Cumhurbaşkanı olmaz, olamaz, olamayacaktır. Kısacası iki yanlıştan bir doğru çıkmaz, tekeden süt sağılmaz, balda tuz bulunmaz, suda ateş yanmaz, Recep Tayyip Erdoğan'dan da Cumhurbaşkanı olmaz. Siyasi görüşü, fikri aidiyeti, mezhebi ve yöresi ne olursa olsun, ister AKP'li, ister MHP'li, isterse de CHP'li olsun her vatan evladı Cumhurbaşkanı olabilir, ne var ki Recep Tayyip Erdoğan olamaz, milletin terazisi bu sıkleti çekmez" diye konuştu.
"YOLUMUZA EMİN ADIMLARLA DEVAM EDECEĞİZ"
Bahçeli, "25'nci dönem Milletvekilliği Genel Seçimleri normal süresi içinde 7 Haziran 2015 tarihinde yapılacaktır. Mahalli İdareler Seçimlerine 431 gün kala, 24 Ocak 2013 tarihinde Söğüt'ten attığımız tohumlar 30 Mart'ta meyvesini vermiştir. Yine ecdadımızın aziz hatıralarından güç ve feyiz alarak 12 Nisan 2014 tarihinde Söğüt, Domaniç ve Dumlupınar'a gidip; belediye başkanlarımıza tebrik, teşkilatlarımıza takdir ve vatandaşlarımıza da teşekkür ziyaretinde bulunacak ve yolumuza emin adımlarla devam edeceğiz. Kuruluşumuzun ve kurtuluşumuzun tarihi anılarından ilham alarak mücadelemizi tüm vatan sathına aşkla, sevdayla ve inanmışlıkla yayacağız. Kazanacağız, başaracağız ve Milliyetçi Hareket'in iktidar vizesini büyük milletimizden inşallah alacağız" dedi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.