Ekonomide yeni bela! Stagflasyon
ABD ile Türkiye arasında yaşanan gerilimin ardından ülke ekonomisi büyük bir krizin içerisine girdi. Şimdi de ekonomide stagflasyon belası ortaya çıktı. İşte ayrıntılar;
Merkez Bankası’nın yaptığı faiz artırımı ile politika faiz olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı yüzde 17,75'ten yüzde 24'e çıkartıldı.
Ekonomi uzmanı Mustafa Sönmez ise yaşanan ekonomik krizle ilgili değerlendirmelerde bulundu ve önemli bir konuya değindi.
Ekonomi uzmanı Mustafa Sönmez, "Böylesi sert önlemlerle umulan şey piyasayı daraltıp enflasyonu düşürmektir fakat maliyet enflasyonu dövizden dolayı düşmüyor olacak. Yani hem enflasyon hem durgunluk; tam bir 'stagflasyon' denen belanın içine giriyoruz. İşsizlik de kaçınılmaz bu ortamda" açıklamasında bulundu.
Euronews'te yer alan habere göre; faiz artışı ve dolardaki seyrin ne anlama geldiğini yorumlayan ekonomi uzmanlarının değerlendirmeleri şöyle:
KARATEPE: MERKEZ BANKASI HEPİMİZİ YANILTTI
İktisatçı Prof. Dr. Yalçın Karatepe piyasa katılımcılarının büyük çoğunluğunun bu kadar yüksek bir artış beklemediğini kaydederek "Merkez Bankası hepimizi yanılttı" dedi.
Karatepe'ye Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yüksek faizlere ilişkin yaptığı olumsuz ve sert açıklamanın hemen ardından gelen bu kararın Merkez Bankası'nın (MB) bağımsızlık ilanı olup olmadığını sorduk.
Karatepe şunları söyledi:
"MB bağımsızlığına kavuştu diyemeyiz aslında. Bir taraftan verilen mesaj oymuş gibi yorumlanabilir elbette ancak cumhurbaşkanının açıklamasıyla birlikte değerlendirildiğinde bu faiz artışının sanki önümüzdeki dönemde yaşanacak ekonomik yavaşlamanın siyasi sorumluluğundan kendisini kurtarmaya yönelik bir ön hazırlığı gibi değerlendirebiliriz."
Yurtiçi talepte önemli bir daralma yaşanmasının beklenebileceğini kaydeden Karatepe, açıklanan büyüme rakamlarının da önemli bir kaynağının yurtiçi talepten kaynaklandığını belirtiyor ve dördüncü çeyrek rakamları 2019'da açıklandığında oldukça düşük seviyeler görüleceğini öngörüyor.
Yurtdışı yatırımcıların ise Türkiye'yi ilgi ile izlemediğini ve bunun nedenin de köklü yapısal sorunlar olduğunu dile getiren Karatepe şöyle konuştu:
"Yüksek seviyede var olan dış borcumuz, son derece bozuk olan makro göstergelerimiz, enflasyon oranlarının yanı sıra siyasi riskler hala çok yüksek. Bakın bir sabah kalkıyorsunuz ve bir kararname ile sözleşmelerin döviz cinsinden olmasının yasaklandığını öğreniyorsunuz.
Döviz ile sözleşme yapan kişiler genel olarak yurtdışından kaynak kullanarak yatırım yapan kişiler. Bir kısmı zaten yabancı. Onlar bu yatırımları yaptıkları zaman örneğin kira getirilerinin dolar üzerinden olacağı beklentisi ile bu yatırımı yapıyorlar. Bu haklarının bir sabah bir kararname ile ortadan kaldırılmış olduğunu görüyorlar. Kısaca bu durumlar Türkiye'ye sermaye girişini kolaylaştırmaz."
Dolar'ın 6 Lira'nın altına düşme ihtimali yok
Bu kadar yüksek bir faiz arttırımı sonrasında dahi dolar kurunun sabahki seviyelerine hızla geri tırmanmaya başladığını aktaran Karatepe, dolarda artık ciddi bir düşüş beklemediğini ve 6 seviyesinin altına düşme ihtimalini görmediğini ifade ediyor.
HÜKÜMET IMF'YE GİTMEDEN GEREKLİ ADIMLARI ATACAK
Prof. Karatepe'ye göre IMF'nin isteyeceği sıkı mali politikaları Türk devleti mecburen uygulamaya başlayacak. Bunu da mega projeleri yavaşlatarak veya bazı projeleri gündemden çıkartarak yapacak. "Türk seçmenin siyasetçiler açısından uygun bir hafızası olduğunu düşünüyorum" diyen Karatepe vaatlerin unutulacağını düşünüyor.
FAİZ EKONOMİ İÇİN NEDEN ÖNEMLİ?
Karatepe faizin önemini basit bir dille şöyle anlatıyor:
"Faiz dediğimiz şey aslında iki taraflı bir yapı. Bir faiz kazanan var (tasarruf sahipleri) bir de faize katlanan var. Siz bu yelpazenin neresindesiniz o önemli. Parası olanın bu parayı biriktirmesini teşvik edebilmek için tasarruf ettiğiniz dönemdeki miktarının en azından enflasyonun üzerinde olması gerekir yoksa reel anlamda kaybetmiş olursunuz. Dolayısıyla faiz yeterince yüksek olmalıdır.
Denklemin diğer tarafında bu biriken paraları kullanacak olan insanlar için de faiz yeterince düşük olmalı ki cesaret edip yatırım yapsın, iş kursun...vs. ve bu şekilde faiz maliyetini de karşılayacak bir kazanç sağlasın. Dolayısıyla çok para kazanacağınıza inancınızın olması gerekir. Bu nedenle ikili denklemde faizin doğru yerde duruyor olması çok önemli.
Bir de tabi genel ekonomi açısından çok önemli faiz çünkü talebi direkt ilgilendiriyor. Konut sektörü, otomotiv sektörü ve daha birçok sektör faize göre şekilleniyor. Faiz doğru noktada olmazsa kimse ev-araba değiştirmez bu sektörlerdeki istihdam düşer işsizlik büyür."
Sönmez: Mesele artık ekonomik önlemler almaktan çıkmıştır
Ekonomi Uzmanı gazeteci Yazar Mustafa Sönmez'e göre ise bu faiz artışı ve ardından dolar kurundaki seyir meselenin siyasi ve yapısal sebeplerden kaynaklandığını kanıtlar nitelikte oldu. Sönmez'e göre de 6,25'lik artış beklentilerin üzerinde oldu ve amaç dolarlaşmayı önlemekti fakat bu istenilen seviyede olmadı. "Pek işe yaramış gibi görünmüyor ve sadece buna bakarak bile çok ciddi bir sorun olduğunu söylememiz lazım" diyen Sönmez şöyle konuştu:
"Mesele artık MB'nin bağımsız olup olmadığı meselesi de değil. Bizi endişelendirmesi gereken şey alınan karara verilen piyasa tepkisi. Radikal bir karara rağmen bir fren yok. Önemli olan da bu. Bu rejime inanç fazla yok öyle görünüyor. Atılan adımlar, verilen demeçler veya Varlık Fonu'na kendisini atamış olması gibi şeyler artık güven vermiyor. Mesele artık ekonomik önlemler almaktan çıkmıştır."
'STAGFLASYON' DENEN BELANIN İÇİNE GİRİYORUZ
Bundan sonra yüksek dövizin yüksek faiz baskısı altına gireceğini ifade eden Sönmez'e göre kredi faizleri yükselince bankalar daha az kredi verecekler ve piyasalar daha sert bir kış iklimine girecek. Dövizde bu sırada bir azalma ise yaşanmayacak ve bu döviz fiyatları ile ithalat yapılmaya devam edilecek.
Bu maliyet artışlarının enflasyonu geriletmeyeceğini söyleyen Sönmez sözlerine şöyle devam ediyor:
"Böylesi sert önlemlerle umulan şey piyasayı daraltıp enflasyonu düşürmektir fakat maliyet enflasyonu dövizden dolayı düşmüyor olacak. Yani hem enflasyon hem durgunluk; tam bir 'stagflasyon' denen belanın içine giriyoruz. İşsizlik de kaçınılmaz bu ortamda."
IMF SAHNEDE OLSA FARKLI OLURDU
IMF'ye gidilmiş olsa ve IMF politikalar konusunda sahne alsa insanların güveni ve bakışının farklı olabileceğine dikkat çeken Sönmez, var olan yöneticilerin verdiği sözlere içeride veya dışarıda güven kalmadığını vurguluyor. "IMF'ye gitmenin politik faturasını ödemeye yanaşırlar mı bilmiyorum ama dikiş tutmuyor artık" diyen Sönmez şu sözlerle noktalıyor:
"Dikkat edin şu sıra Trump'la yaşanmış yeni bir atışma veya dış mihrak oyunu denebilecek bir durum da yok. Bu saatten sonra doların düşmesini beklemek gerçekçi olmaz. Düşecek olsa bugün 6 Lira'nın altına düşerdi. İşin Brunson krizi gibi şeyleri de geçtiğini ve kurlarda gelinen noktanın normalize olduğunu görüyoruz."
STAGFLASYON NEDİR?
Stagflasyon terimi temel olarak 1970'lerde ABD'deki kriz ortamını tanımlamak için kullanılmıştı. Kavram stagnant (durgun) ve inflation (enflasyon) kavramlarının birleştirilmesiyle türetilmiştir.
Buradan da anlaşılacağı gibi bir ekonomide enflasyon ile durgunluğun beraber izlendiği dönemleri anlatmak için bu kavram kullanılır.
siyasetcafe.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.