Efsane Albay Göktaş'tan flaş Altaylı açıklaması
FETÖ’den tutuklanan eski MİT’çi Enver Altaylı’nın 15 Temmuz günü görüştüğünü söylediği efsane albay Levent Göktaş flaş açıklamalarda bulundu.
Odatv’den Barış Terkoğlu’na konuşan Levent Göktaş, Enver Altaylı ile tanıştığını ve görüştüğünü ancak Sabah yazarı Mahmut Övür’ün iddialarının gerçeği yansıtmadığını söyledi.
Barış Terkoğlu’nun Odatv’deki haberine göre, Sabah yazarı Övür’ün iddia ettiği mektubu, geçen günlerde FETÖ'den tutuklanan eski MİT'çi Enver Altaylı'yı yakından tanıyan bir isim yazmıştı. Ve yine o mektupta; Altaylı ile ilişkili olan bazı isimlere yer verilmişti.
AKP'nin medyadaki seslerinden Sabah gazetesinin yazarı Mahmut Övür, köşesinde soru işaretleri yaratan bir mektup yayımladı. Övür, darbeden bir ay sonra, 18 Ağustos 2016'da MİT'e yazılan bir mektuptan bahsetti.
Sabah yazarının iddiasına göre mektubu, geçen günlerde FETÖ'den tutuklanan eski MİT'çi Enver Altaylı'yı yakından tanıyan bir isim yazmıştı. Ve yine o mektupta; Altaylı ile ilişkili olan bazı isimlere yer verilmişti.
Eğer MİT'e yazılan böyle bir mektup var ise, öyle anlaşılıyor ki o mektup bir şekilde Mahmut Övür'ün eline geçmişti.
Mektuptaki iddialardan biri; Ergenekon kumpasında hedef alınan emekli Albay Levent Göktaş ile Enver Altaylı'nın çeşitli kereler görüştüklerine dairdi. Mektupta; hapisteki Göktaş'ın kaçırılması planı yapıldığı ve planın suya düştüğü iddia ediliyordu.
Hatta...
Şu satırları da "aktarıyor" Mahmut Övür:
"(...) Sonra da Albay Bektaş'ın Ergenekon'dan tutuklanması üzerine Altaylı'nın şöyle dediğini aktarıyor: "Ne dersin Levent'i kurtaralım mı?" "Tabii kurtaralım"temennisine cevap bir hafta sonra gelir: "Tamam, hocaefendi kabul etti. Yakında çıkar." (...)"
Odatv olarak, bu iddialar hakkında Levent Göktaş'ı aradık.
TSK'da madalyalarla dolu bir sürecin sonunda emekli olan Göktaş, Ergenekon kumpasına dahil edilerek tam 5 buçuk yıl Silivri'de tutulmuştu.
Levent Göktaş'a hayatında Enver Altaylı ile hiç görüşüp görüşmediğini sorduk.
Hayatında iki kez Altaylı'yı gördüğünü söyleyen Göktaş, görüşmelerini şöyle aktardı:
"Birincisi Erol Olçok ile birlikte. 15 Temmuz'da hayatını kaybetti, biliyorsunuz. Biz Çerkeziz, Olçok bizim akrabamızdır. Bir iş için görüştük. Bir tanıtım işi vardı. Biliyorsunuz, Erol da o işi yapıyordu. Diğer görüşmemiz de Enver Altaylı'nın yeğeni Furkan Torlak ile. Numan Kurtulmuş'un eski, Ömer Çelik'in yeni danışmanıdır Furkan Torlak. 'Komutanım gidiyoruz' dediler ve davet etti, gittik; 15-20 dakika çay içtik. Bunun dışında ne yüz yüze ne de telefonla görüşmemiz var."
İlginçtir, Enver Altaylı da ifadesinde söz konusu isimleri telaffuz etmiş, 15 Temmuz darbe gecesi kimleri aradığını şöyle aktarmıştı:
"Ben Ankara’ya sık sık gelir, dostlarımla buluşurum. Ben o gece Polis Akademesi’nde akademisyen Furkan Torlak, eşim ve Mücahit Aslan’la görüştüm. Önce Erol Olçok’u aradım. Ulaşamayınca Mücahit Aslan’ı aradım. İlerleyen saatlerde Olçok’un İstanbul’da darbe girişimi sırasında öldüğünü üzüntü ile öğrendim”
GÖKTAŞ'IN KAÇIRILMA İDDİASI DA KUMPASTI
Göktaş'a, "cezaevinden kaçırılma" iddiasını da sorduk.
Göktaş, şu yanıtı verdi: "Yok öyle bir şey. O kaçırma planı uydurması Taraf'ta Mehmet Baransu'nun haberiydi. Haberden sonra soruşturma açtılar, 'kovuşturmaya yer yoktur' kararı verildi. Zaten Enver Altaylı'yı ben o zaman tanımıyorum. 'Özel Kuvvetler'de görüştü' diyor ya; öyle bir görüşme de olmadı, o zaman tanımıyorum."
Hatırlamayanlar olabilir, şöyle hatırlatalım...
Ergenekon savcısı Zekeriya Öz, Avukat Serdar Öztürk’ün bürosunda 5 Haziran 2009’da yapılan aramada, çöp tenekesinden çıktığı öne sürülen yırtılmış bir kağıttan yola çıkarak, Albay Göktaş’ın cezaevinden kaçırılması ile ilgili plan yapıldığı gerekçesiyle soruşturma başlatmıştı. İddiaya göre; Ergenekon davası tutuklusu Göktaş hastaneye sevki sırasında kaçırılacak, bu plana bir iş adamı maddi destek sağlayacak, avukatlar da yardımcı olacaktı.
Savcılığın 6 yıl süren soruşturmasında iddiaları destekleyecek bir delil bulunamadı. Suçun yasal unsurlarının oluşmadığı kararına varıldı. Şüphelilerin iletişim tespit tutanakları da incelendi ancak olayla ilgili suç unsuru bulunamadı ve tüm şüpheliler hakkında takipsizlik kararı verildi.
HEDEF GÖKTAŞ'IN ÖNÜNÜ KESMEK Mİ
Peki, birileri ne yapmak istiyordu?
Neden önce MİT'e Göktaş'ın tabiri caizse "üstünün çizilmesi"ne neden olacak mektup yazılıyor ve bu daha sonra Sabah'a sızdırılıyordu?
Kim, neyin peşindeydi?
Göktaş'a göre kendisinin talebi olmadığı halde, birileri onu "potansiyel" olarak görüyor, bu mektup yoluyla önünü kesmeye çalışıyordu.
"Ne yapmaya çalışıyorlar" diye Göktaş'a sorunca bin ah işittik:
"Ben bilmiyorum ya. Yoruldum ben artık. Herhangi bir görev talebim de yok. Ben avukatlık yapıyorum ve çok mutluyum. Hiçbir işe de burnumu sokmuyorum. Kimseyle de görüşmüyorum bu konularda. Müsteşarlıkmış, yardımcılıkmış bunların hiçbirisini, bakanlık bile istemiyorum. 5 buçuk yıl yattık, yeter artık, yeter, yeter, insaf! Onlar akıllarınca bazı şeyleri engellemeye çalışıyorlar ama öyle bir şey yok zaten. Onlara göre ben bir potansiyelim şu anda, olur mu olmaz mı acaba bu düşünceyle yapıyorlar bunları. Ama bilmiyorlar, Cumhurbaşkanı'nın beni çağırıp 'seni müsteşar yapayım' filan dediği bir tasarrufu yok, bunlar hep uydurma şeyler."
Öyle anlaşılıyor ki; Özbekistan'dan Türkiye'ye, MİT'ten CIA'e uzanan bir ilişkinin ana aktörü Enver Altaylı'nın tutuklanması daha çok su kaldıracak.
Halihazırda iktidarın içindeki isimler içerisinde pek çok dostu olan Altaylı'nın ilişkilerinin açığa çıkmaması için, birileri çeşitli hamleler yapacak.
Ve yine öyle anlaşılıyor ki; devlet içinde hesaplaşmalar hala eski usullerle sürdürülüyor!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.