Cinci hoca CHP'li vekili nasıl dolandırdı?
2002 ve 2007 yıllarında CHP'den milletvekili seçilen eski bir belediye başkanının cinci bir hoca tarafından nasıl dolandırıldığı ortaya çıktı.
Cumhuriyet yazarı Barış Terkoğlu, 'Cinci hocanın kandırdığı CHP'li' başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Terkoğlu yazısında CHP'li bir milletvekilinin nasıl dolandırıldığını ele aldı.
İşte o yazı;
Sanki kapı açıldı. Bir yeni dünyaya geçtik. İktidarın ortasında bir tarikat vazosu vardı. Bir kez daha “ dokunan yanar ” diyorlardı. Oysa tartışması gereken onu mesele tarihin rahmine ederken. Toplumun aydın sınıfı ise doğumu çabuklaştırır. Televizyonlarda reklam aralarında bile şeyhler konuşuluyor.
İsmail Saymaz 'ın “ Şehvetiye Tarikatı ” kitabında, şeyhler ve hocalar düzenine dokunan son eser olarak ön planda. Türkiye'deki 30 tarikat silsilesi, bunlara Bağlı civarında kol, 445 tekke, 800, 400 medrese.
Bunlarla irtibatlı yaklaşık 3 milyon İçinden insanın “Sıra dışı” Görünen, ama alıştığımız Haliyle artık “sıradanlaşan” Örnekleri ele alıyor. “ Ben Veysel Karani 'yim ” diye hâkimi safra dolandıran reenkarnasyoncu hocadan, sahte yatırım yönetimi düzenleme dergileri ve kuran Recep Küçük'e, müritlerini badeleyen Uğur Korunmaz 'dan, Suffe Derneği ile örgütlenerek kitlelere ulaşan ve yaşarıcılığındaki insanın dinarı ... koyuyor.
Tarikatlara tepeden değil de sokaklarda bakınca bir gerçek daha yüzümüze çarpıyor. Şeyhler ve hocalar din perdesi altındaki siyasi, ekonomik ya da cinsel çıkarlarını büyütüyor da sıradan yurttaşı tarikat kapısına ne götürüyor?
Kimi yoksulluktan kurtulmak, kimi iş bulmak, kimi sağlık sorunuunu çözmek, kimi zengin olmak için hocaların peşinden gidiyor. Kutsal buyrukları bir ömür takip edip öte dünyayı kazanmak yolu, şeyhe tutunup kolay yoldan sırat köprüsünü geçmek, cenneti şeyhin avucunda bir vaat haline gelebilir . Haliyle çıkar, çıkar, daha çok çıkar döndürülen çarkı özetliyor.
Abdulaziz Yazar , hem 2002'de hem 2007'de CHP'den milletvekili belirlenmiş, eski bir belediye başkanı. Hatırı sayılır Bir zenginliğe Sahip Yazar, 2012 Yılında evlerinden Birini satışa çıkardığında karşısına “ Nevzat Hoca denilen” Nevzat Açıkgöz 'ün adamları çıktı. Görüştükleri gün Kuran okumayı bitirdi “ Nevzat Hoca ”, misafirine okunmuş kahve ve şerbet ikram ettikten sonra anlatmaya başladı:
“ Allah'ın çok sevdiği kulusunuz. İnsanlara çok yardım edilirsiniz. Allah'ın büyüklüğü yeraltı aslanlarıyla hediye edildi . Evinizin altı tonlarca altınla dolu ”
Sohbet bitti. Kuran'a el bastı. Üçer kez Fatiha okundu. Altını hoca ve adamlarıyla paylaşacak Yazar, hemen satılık ilanını indirdi.
Ertesi günü Yazar'ın evinin önünde mumların odası açık bir çukur, “ Nevzat Hoca ” nın başında çukurdan çıkardığını söyleyen altın liralar vardı. 320 gram özel bir bahur (tütsü) lazımdı. Nevzat Hoca, bahurun 320 bin dolar oldu, 170 binini Yazar'dan alacaklarını söyledi. Eski CHP'li vekil parayı bir güzel verdi.
Yetmedi ...
Altın küplerini yıkamak için Suriye'den de gasil getirilmeliydi. 470 bin dolardı. Yazar'ın payına 350 bin dolar düşüyordu. Yetmedi
...
Ender bulunan bir bahur ve Suriyeli bir hoca altını vermemek için direnen cinlerle mücadele için getirilecekti. 570 bin dolar tutuyordu, Yazar'dan 400 bin dolar aldı.
“ Suriyeli Hoca ” diye tanıdım kişi eve girdikten sonra olanları Yazar şöyle anlatıyor:
“ İki dakika sonra 'Allahüekber' diye bağırdı. Arapça 'bana vurmayın' diyordu. Nevzat Hoca 'eyvah vuruldu' dedi. Üçümüz birbirimizin elinden tuttuk. Sürekli Fatiha okuyorduk. Suriyeli hoca aşağıya indi. Sendeliyor, düşmemek için duvardan tutuyordu. Yanımıza geldi ve yere düştü. Nevzat Hoca 'adamı cinler öldürdü' dedi. ”
“ Suriyeli hoca ” diye tanıttıkları adam da ölmüş bir de para isteyen ailesi ortaya çıkmıştı.
Evindeki altınları cinlerden kurtarılması için satın alınması gereken bahur bahanesiyle Yazar'dan bir kez 500 bin dolar, bir kez 100 bin dolar aldı.
“Nevzat Hoca” nın peşine takılan eski CHP'li vekil üç ayda 1 milyon 520 bin sırada Nevzat Açıkgöz'ün eline düştü . CHP'li Yazar'ın aklı başına Açıkgöz'ü lüks bir ciple görünce geldi.
Mahkeme süreçlerinde her şeyin bir mizansen olduğu neyse ki anlaşıldı. “ Suriyeli HocaDiye tanıttıkları sözde ölmüş adam, Arapça bilen işsiz bir vatandaştı. “ Nevzat Hoca ” ve adamlarına 20'er yıl 5'er ay hapis ve 245 bin lira para cezası veren mahkeme kararında karar verdiklerinde yazıyordu:
“ Cinleri etkisiz hale getirme ve küpten altın çıkarma için dua okuma gibi şeylerin dini inanç ve duygulara ... istismar için irade güvenliklerinin baskısı, belirli bir anlaşıldığını ... ”
Şehvetiye Tarikatı kitabında sonu mahkemede biten hikâyelerden sadece biri bu. Mağdurunun Türkiye'nin laikliği 2002-2011’de en çok tartıştığı CHP’de milletvekilliği yapılması bekleniyor hikâyeyi daha ilgi çekici kılıyor. “ Şeyh ” ya da “ hoca ” diye bilinenlerin adının başına “ sahte ” lafı yıllarca süren düzenleri yıkıldı zaman ekleniyor.
Tarikatlar denetlenebilir mi?
İsmail Saymaz'ın “ neoliberal politikaların rıza üretim merkezi ” diye tanımlandığı ve “ merdiven altı oluşumların ve sahte şeyhlerin dölyatağına dönüştü ” dediği tarikat düzenine çözüm yolları nasıl yapılır . Saymaz, iyi niyetli bir çözüm olarak, vakıflardaki dinsel eğitim ile sınırlandırılmış tarikat oluşumlarının vakıflar genel müdürlüğü ve Diyanet İşleri Başkanlığı yönetmeliğini savunuyor.
Ben de bunun için çözüm. Hem de imkânsız olduğunu düşünüyorum. Tarikatların kendileri hakkında ne söylediklerine değil, gerçekte ne olduklarına bakarsanız; Türkiye'de ne dinsel eğitimi ile sınırlanmayı ve denetlenmeyi kabul ediyor bir tarikat var ne de bunları denetleyebilecek bir Diyanet. Tekke ve Zaviyeleri Kanunu'nu tam anlamıyla uygulayarak, Tanrı ile kulunun arasında bir vesayet kurumu olan tariklerinin hepsiyle birlikte, zor gibi görünen kolay ve gerçekçi çözüm. Zaten halihazırda devlet;
Fethullah, Adnan Oktar ya da Furkan Vakfı cemaatlerini fiilen yasaklamış değil mi?
Türkiye, kamu düzenini akla dayandırmadıkça, sosyal adalet ve eşitliğe bağlı bir sistem bulunuyor, sistemdeki kılmadıkça, çocuğu okutmak isteyen AKP'li yoksul bir vatandaş ya da daha zengin olmak isteyen bir CHP milletvekili şeyh-hoca düzeninin kurbanı olacak. Mahkemeler “din istismarı” nı kayıtlara geçirirken, din istismarlarını yaparken kurumlarda yaşamaya devam ediyor .
Köylerindeki sahte yatıra kurulmuş dergâhta işlenen günahları öğrenince Dergahı da sahte Yatırı da kazma kürekle yıkan Balıkesir Gökköylüler Bize Örnek'in olsun.
Şimdi bir kapı açıldı, bir vazo kırıldı, ayaklarımız kanasa da yıkeye devam edelim.'
SİYASETCAFE.COM
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.