Akşener'den yeni salvolar! Erken seçim diye tutturdu
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, "Haydi Sayın Erdoğan vakit tamam. Vakit hesap vakti, vakit artık seçim vakti" dedi.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener partisinin grup toplantısında konuştu.
Akşener konuşmasında şu ifadeleri kullandı:
- Biliyorsunuz, 3 yıl önce Sayın Erdoğan, âdeta; “Ver yetkiyi, gör etkiyi.” diyerek, bizlere bir söz vermişti. Neydi o söz? Arkadaş bizlere, faizle, enflasyonla, dolarla, nasıl mücadele edilir gösterecekti, değil mi?
- Nitekim, bugün ülkemizde; devletin bankaları, onun yetkisinde, medyanın büyük çoğunluğu, onun kontrolünde. Hazine, maliye, yine onun yetkisinde. Hatta, bağımsız olması gereken Merkez Bankası bile, onun yetkisinde.
- Yani tüm yetkiler kendisinde. Peki ya etki? Etki ortada… Faizler ve enflasyon tavan, dolar 10 liraya koşuyor. İşsizlik alıp başını gitmiş. Çiftçi, esnaf, emekli, herkes perişan. İşte size, Partili Cumhurbaşkanlığı ile uçan Türkiye.
- Adeta dolaptaki yazlıklarla, kışlıkları değiştiriyormuş gibi, Merkez Bankası Başkanlarını değiştirmeyi de, son zamanlarda alışkanlık haline getirdi. Normalde, görev süreleri, 4 yıl olan Merkez Bankası Başkanları, Sayın Erdoğan sayesinde, artık mevsimlik işçi oldular.
- Yazlık Merkez Bankası Başkanı ayrı, kışlık Merkez Bankası Başkanı ayrı. Her sezona, yeni bir başkanla giriyoruz… Nitekim son olarak, geçtiğimiz hafta; faiz indirimine mesafeli duran kurul üyelerine de el attı.
- Bunun kaçınılmaz etkisi olarak da; milletimizi dizginlenemeyen bir dolar kuruyla, baş başa bıraktı. Dolar arttıkça; milletimizin alım gücü düşüyor. Dolar arttıkça; esnafımız, sattığının yerine, yenisini koyamıyor. Dolar arttıkça; çiftçinin mazotu, gübresi, ilacı, tohumu zamlanıyor. Yani milletimiz perişan oluyor.
- Bu arkadaş, bir de çıkmış; ‘125 milyar dolar rezervimiz var.” diyor. E madem o kadar rezervin var, müdahale etsene. Niye doların artışına, seyirci kalıyorsun? Niye milletimizin yoksullaşmasına, kayıtsız kalıyorsun? Müdahale etsene kardeşim!
- Çünkü rezervler, Merkez Bankası’nın değil. 128 milyar, doları çatır çatır yediler. Merkez Bankası da tam takır, kuru bakır kaldı. Şimdi de, ödünç aldıkları dövizler için, alacaklılar kapıda bekliyor. İşte o nedenle, müdahale edemez.
- Senin bu beceriksizliğin yüzünden; devlet bütçesinden sadece bu yıl, 200 milyar lira faiz ödemesi yapılacak. Bu 200 milyar lira; Türkiye’de kayıtlı, 22 milyon çalışanın vergilerinden daha yüksek. Yani; 22 milyonun ödediği verginin tamamı, faize gidecek. Dahası var. Kurdaki bir liralık artış, dış borcumuzu da, 450 milyar lira artırıyor.
- Sayın Erdoğan, Partili Cumhurbaşkanı olarak göreve geldiğinden bu yana, ülkemizin dış borcu, tam 2 trilyon lira arttı. Peki bu borç, nasıl ödenecek biliyor musunuz? Ürün fiyatları artacak, öyle ödenecek. Gıda fiyatları artacak, öyle ödenecek. Doğalgaz ve elektrik fiyatları artacak, öyle ödenecek. Giyim kuşam fiyatları artacak, öyle ödenecek. Yani; bizlerin cebinden çıkan para ile ödenecek.
- İşte o nedenle; “Vakit Türkiye Vakti” diye, iş başına gelenlerin, artık bu milletin yakasından düşme vakti, geldi de çattı. Haydi Sayın Erdoğan, vakit tamam. Çırpınmanın, çamura yatmanın, alemi yok. Milletimizin bu gidişe daha fazla tahammülü kalmadı. Artık Vakit, hesap Vakti. Artık vakit, sandık vakti. Artık vakit, seçim vakti!
- Bu dönemde, Rusya ile iyi ilişkiler kurmak için, taviz üstüne taviz verdi. Bu dâhiyane, “ne vereyim abime” yaklaşımının sonucunda, bugün başımıza bela olan ve fellik fellik kurtulmanın yollarını aradığımız S-400’ler, 2 buçuk milyar dolar peşin para karşılığında, satın alındı. Öyle ki; Türkiye, bu alımı yaptığı için, yıllardır yatırım yaptığı, F-35 projesinden çıkartıldı ve yaklaşık 11 milyar dolarlık bir kayba uğradı.
- Dolayısıyla; S-400 işinin bize maliyeti, 13,5 milyar dolar, yani 120 milyar Türk Lirası oldu. Bunun karşılığında ise, elimizde dekoratif roketlerimiz, F-35’lerin de posterleri kaldı.
- Geçmişte, sırf iç politikada rüzgâr olsun diye yaptığın, dış politika giderlerinden sonra, her defasında verdiğin, tavizlerden yola çıkarak; seni şimdiden uyarmak istiyorum: Bu milletin parasını, daha fazla sokağa atamazsın. Eğer Afrin’de kalmak için, her iki senede bir, Putin’e, 2 buçuk milyar dolar ödeyeceksen; sana, ev sahibi değil, kiracı derler. Toprak bütünlüğünü koruyan bir Suriye, Türkiye’nin lehinedir.
- O nedenle; Ya Esad’la masaya otur ve Şam Hükûmeti’nin egemenlik tesis etmesine yardımcı ol; ya da, bölgedeki Mehmetçiğimizi korumak için gereken tedbirleri, bir an önce al. Ama sakın, günü kurtarmak ve kamuoyunu oyalamak için, Putin’e o haracı ödemeyi aklından geçirme. Yoksa, milletimizin emeğinin, evlatlarımızın geleceğinin hesabını sormak için, karşında bizi bulursun.
- Çocuklarını okutmak için ayıkladığı cevizlerden, elleri çatlayan, Bursalı bir çiftçi kardeşim; ‘Biz insanca yaşamayı hak etmiyor muyuz? Benim maaşım 2 bin lira, onlara bir günlük çay parası. İki çocuğum var. Biri, İngilizce öğretmeni oldu. Şimdi otelde, garsonluk yapıyor. Yazık günah değil mi bize?’ diyor. Gemlik zeytininin yok edilmesine isyan eden, Bursalı zeytin üreticisi kardeşim diyor ki; ‘Her yıl zeytinimiz 1 lira zamlanıyor. Her yıl gübreye, ilaca yüzde 30-40 zam gelirken, bu yıl yüzde 140, yüzde 150 zam geldi. Artık dayanacak gücümüz kalmadı. Biz bu durumda nasıl üreteceğiz?’ Duruma bakar mısınız? Ayıptır, günahtır. Üreticimizi bu duruma düşürmeye ne hakkınız var?
- Orhangazili bir esnaf kardeşim diyor ki; ‘Burası Diyanet’in yeri. Kiralarda çok zorlandık. 17 ay dükkânımızı açmasak da kiramızı ödemeye çalıştık. Bir gün geciktiğinde faiz koyuluyor. Diyanet’te bile faiz var. Dinimizde haram ama yine de faiz işletiyorlar.’ Diyanet’in haline bakar mısınız? Allah ıslah etsin!
- Bir tarafta; geleceğe dair, zerre umudu kalmayan bu gençlerimiz, gözünde yaşlarla, hayata tutunmaya çalışırken; diğer tarafta; bu çaresizliği görmeyen, gençlerimize elini uzatmayan, onları her fırsatta yargılayan, aşağılayan ve suçlayan Sayın Erdoğan ne yapıyor? Haftada bir gençlerle buluşup, utanmadan şarkı türkü söylüyor. Yazıklar olsun!
- Gençlerimizi bu duruma düşüren, zihniyetiniz batsın! Gençlerin karnı, o türkülere tok, Sayın Erdoğan! İnanmıyorsan hodri meydan: Git o türküleri, bir de işsiz, umutsuz gençlerimizin yanında söyle bakalım. Eşlik mi edecekler, alkış mı tutacaklar, işte o zaman anlarsın.
- Ama artık milletinden o kadar koptun ki; bırak gençlerimizi; senin artık, geçmişte sana oy veren, hatta, Ak Parti teşkilatlarında emek vermiş kardeşlerimizin, durumundan bile haberin yok.
- Ziyaret ettiğim yerlerde, geçen seçimlerde, Ak Parti’ye oy vermiş kardeşlerimizle de karşılaşıyoruz. Eskiden sana toz kondurmazlardı. Sonra, ‘Reis’e yardım et, onun yanında dur’ demeye başladılar.
- Peki şimdi durum nasıl, biliyor musun? Bilmiyorsun, o nedenle ben söyleyeyim. Artık onlara sırtını döndüğünü ve sıkıntılarını umursamadığını düşünüyorlar. Bugüne kadar, köylerinde, mahallelerinde, aile ve arkadaş ortamlarında, seni karşılıksız savunan, ve geçen seçimlerde sana son bir şans verenler, şimdi neredeyse, Ak Parti’ye oy verdiklerini gizleyecek durumdalar.
- Ak Parti’nin başımıza bela ettiği, bu ucube sistem nedeniyle; Türkiye, maalesef bugün, bir istihdam kriziyle karşı karşıya… Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ne geçtiğimiz, 2018 yılından bugüne kadar; çalışma çağındaki nüfusumuz, 3 milyon artarken, çalışan kişi sayımız, 667 bin azaldı. İşsiz sayımız da, 678 bin arttı.
- Ülkemizde, ücretlerin millî gelirden aldığı pay, tarihin en alt seviyesine indi. Tüm bu acı tablo içerisinde, bir yandan da, kamuda işe girmek için, Ak Partili amca, teyze, dayı ve kayınçolar üzerinden giden, gayri ahlaki torpil mekanizmaları, çalışmaya başlıyor. Yani artık Ak Parti iktidarı sayesinde; siyasetçiler vatandaşa değil, vatandaş, siyasetçilere hizmet etmeye başlıyor.
- Nitekim, TÜGVA gibi, ne dolaplar çevirdiği, daha yeni yeni açığa çıkmaya başlayan, vakıf görünümlü, alengirli yapılar da, bu sayede güçlenmeye başlıyor.
- Peki, sizce ülkemizde çalışanlar, gerçekten iyi işlerde mi çalışıyor? Hayır, keşke öyle olsa… Sosyal Politikalar Merkezi’nin yayımladığı, iyi işlerde çalışma verilerine göre; ülkemizde, çalışma çağında olanların, sadece yüzde 28,7’si, iyi işlerde çalışıyor. Çalışma çağındaki her 6 kadından ise, sadece 1’i, iyi işlerde çalışabiliyor. İşgücü piyasasındaki, tüm bu olumsuz gelişmelerle birlikte, kayıt dışı istihdam problemiyle de karşılaşıyoruz. Ve maalesef bu mesele, sanıldığından daha derin. En önemli nedenlerinden biri de; iktidarın uyguladığı, düzensiz ve sorumsuz göç politikası.
- Pir Sultan Abdal’ın, daha önce de bu kürsüde atıfta bulunduğum, bir sözü vardır; “Demiri demirle dövdüler; biri sıcak, biri soğuktu. insanı insana kırdırdılar; biri aç, biri toktu.” İşte Ak Parti iktidarı da, istihdam konusunda aynen bu yolu seçiyor. İnsanlarımıza, güvenceli istihdam sağlamak yerine, yoksulluğa mahkûm etmeyi, çaresizliği öğretmeyi, insanlık onurunu kırmayı tercih ediyor.
- Yani bu iktidar; yoksullukla mücadele etmeyi değil, yoksulluğu yönetmeyi tercih ediyor.
- Yani; 5 maaşlı danışmanlar, gelinler, damatlar ve yeğenler, sarayda sefa sürerken; bu iktidar, milletimizi açlığa ve işsizliğe, mahkum etmeyi tercih ediyor.
- Siyasetin, yan gelip yatmaya alıştığı zamanlarda; 'Millet Bizi Çağırıyor!' diyerek, yollara düştük. Bugün de, acemi ellerde hırpalanmış cennet vatanımız için; 'Türkiye İyileşecek!' diyerek, iktidara yürüyoruz. Adil, mutlu ve huzurlu bir Türkiye için çıktığımız bu kutlu yolda; elbette önümüzü kesmek isteyenler, karşımıza dikilenler olacak.
- Buradan, onlara seslenmek istiyorum: Elinizden geleni ardınıza koymayın! Ne yaparsanız yapın, iyileri durduramayacaksınız! Ne söylerseniz söyleyin, yolumuzdan saptıramayacaksınız! 4 değil, 40 yıl da uğraşsanız, bizimle baş edemeyeceksiniz! Çünkü biz, İyi Parti’yiz! Size rağmen kurulduk. Size rağmen büyüdük. Size rağmen hala buradayız. Ve size rağmen iktidara gelip, size rağmen başaracağız! Ve o kutlu gün geldiğinde, siz utanacaksınız.
- Biz başardıkça, siz utanacaksınız. Türkiye büyüdükçe, milletimiz zenginleştikçe, siz utanacaksınız. Bize attığınız iftiralardan utanacaksınız. Bize ettiğiniz kötülüklerden utanacaksınız. Türkiye’yi öyle yöneteceğiniz ki; yarın, 'Peki siz ne yaptınız?' diye soracak olan, torunlarınızdan utanacaksınız. Çünkü bizim yolumuz, hak yoludur, hakikat yoludur. Bizim yolumuz millet yoludur. Bizim yolumuz Ömer’in yoludur! Bu kutlu yolda, Yüce Allah yar ve yardımcımız olsun. Rabbim emeklerimizi ibadet saysın. Sağ olun, var olun, Allah’a emanet olun."
Siyasetcafe.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.