Abdullah Gül'e FETÖ'den suç duyurusu

Abdullah Gül'e FETÖ'den suç duyurusu

HKP, Abdullah Gül'ün FETÖ üyeliğinden tutuklanan özel doktoru Sedat Caner’in itirafları nedeniyle Abdullah Gül hakkında suç duyurusunda bulundu.

Halkın Kurtuluş Partisi (HKP) Abdullah Gül’ün FETÖ üyeliğinden tutuklanan özel doktoru Sedat Caner’in itirafları nedeniyle suç duyurusunda bulundu. HKP, Abdullah Gül'ün 'FETÖ üyeliği' suçundan cezalandırılmasını istedi.

HKP’den yapılan açıklamada, 'FETÖ Terör Örgütü üyeliğinden tutuklanan Sedat Caner; kendisinin kullanımında olan ByLock yüklü telefonun Cumhurbaşkanlığı demirbaşı olarak kendisine verildiğini, 'FETÖ' elebaşlarından Tuncay Delibaş ve firari Akın İpek’le görüşmelerinin olduğunu ve bunlarla da Abdullah Gül sayesinde tanıştığını itiraf etmiştir. Bu itiraflar karşısında re’sen harekete geçmesi gereken Savcılar bu kişinin silahlı terör örgütü üyeliğinden tutuklanmasını sağladıkları halde, Abdullah Gül’ün suçlarını kapatmak istemişlerdir. Oysa Sedat Caner ne kadar suçluysa, onun sorgusunda verdiği ifadesinde geçen suçlar nedeniyle Abdullah Gül de o kadar suçludur. Sedat Caner’in, bildiklerinin tamamını anlattığını da sanmıyoruz' ifadeleri kullanıldı.

Açıklamada, Sedat Caner’in itiraflarından sonra Abdullah Gül’ün TCK’nun 220’nci maddesinde öngörülen 'Suç işlemek amacıyla örgüt kurma' suçundan ve söz konusu suç örgütü de; silahlı olduğundan 3713 sayılı TMK m. 3 uyarınca terör suçu kapsamında kabul edilip TCK m. 314’üncü maddeden cezalandırılması gerektiği belirtildi.

SEDAT CANER'İN İFADESİNE YER VERDİLER

HKP’nin avukatları Halkçı Hukukçular, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Suçları Bürosuna Abdullah Gül hakkında verdikleri suç duyurusu dilekçesinde şu ifadeler yer verdi:

'FETÖ üyeliğinden 02 Ağustos 2018 günü tutuklanan Sedat Caner’den önemli itiraflar gelmiştir. Soruşturma dosyasında, anılan kişinin Fetullah Gülen’in özel doktoru olduğu ve 'FETÖ'  liderlerinden Tuncay Delibaş’la irtibatlı olduğu, Bank Asya’da hesabında artış olduğu, ByLock kullanıcısı olduğu iddiaları bulunmaktadır. İddianameye göre Sedat Caner; hem şüpheli Abdullah Gül’ün hem de 'FETÖ' lideri Gülen’in özel doktoru. Yani her ikisinin de çok yakınında ve en mahrem bilgilere sahip. Bu anlattıkları bildiklerinin tamamı olmadığı da çok açık...

Sedat Caner, sorgusunda her ne kadar bu suçlamaları reddetse de ifadesinde şüpheli Abdullah Gül hakkında ciddi suç ihbarlarında bulunmaktadır. Sedat Caner’in gazetelerde yer alan ifadesine göre; kendisi ve şüpheli Abdullah Gül, 'FETÖ' firarilerinden Akın İpek ile birlikte tatil yapmışlar ve kendisinde bulunan Bylock yüklü telefonu da Cumhurbaşkanlığı tarafından verilmiş.

 Sedat Caner’in ifadesindeki şüpheli Abdullah Gül’ü ilgilendiren bölümler aynen şöyledir:

'Ben Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün doktoru olmam nedeniyle bu yapının tepe yönetiminde yer alan Tuncay Delibaş ile mecburen temas ettim. Köşk’teki görevime başladığımda Tuncay Delibaş, Sağlık Koordinasyon Kurulu’nda görevliydi. Kendisiyle tıbbi konularda görüşürdüm. Aynı zamanda asistan olarak görev yaptığımda Tuncay Delibaş, Numune Hastanesi'nde bölüm başkanıydı. Ben de o dönemde herkes gibi kendisini tanıdım. Zaman zaman bir araya geldiğimiz oldu. Tuncay Delibaş, beni ürküten bir insandı. Bundan dolayı zorunlu temasım dışında uzak duruyordum.’

Sedat Caner, ifadesinde; 'FETÖ' firarisi olarak İngiltere’de bulunan Hamdi Akın İpek’le irtibatını ise şöyle açıkladı:

'Marmaris’te Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı olduğu dönemde tatil için 2-3 günlüğüne gidilmişti. Ben de heyetteydim. Akın İpek de orada Cumhurbaşkanımızı karşıladı. Cumhurbaşkanı Gül ve ailesi, Akın İpek’e ait olan Angel/S Peninsula isimli otelinde tatil için bulunuyordu. Hep beraber orada tatil yaptık. Akın İpek’in yatları vardı. Bu yatlardan biriyle Sisam adasına bir tur yaptık. Teknede ben, korumalar, Akın İpek, Tekin İpek, Cumhurbaşkanı Gül ve ailesi vardı. Akın İpek’i ben, o tatil ve teknede kaldığımız bu süreçte tanıdım. Kendisi bize hitaben ne iş yaptığımızı sordu. Biz de Cumhurbaşkanı’nın doktoru olduğumuzu söyledik. 

AKIN İPEK’İN OTELİNDE TATİL

Dilekçede, Sedat Caner’in ifadesinde yer alan Akın İpek’in otelinde yapılan tatile de değinilerek şu ifadeler kullanıldı:

'Sedat Caner, her ne kadar 'FETÖ'nün haberleşme programı ByLock'u kullandığı iddiasını reddetse de Cumhurbaşkanı doktoru olduğu dönemde Köşk’ün bilgi işlem müdürlüğünden kendilerine kullanmaları için telefon verildiğini kabul etmiş ve ‘Bana verilen telefonda birçok uygulama yüklüydü. Hatta EDİS Başkanı ile görüştüğümüzde neden bu kadar uygulama var telefonumuzda diye sorduğumuzda bunlar gerekli uygulamalar dedi. Köşk’ten ayrıldıktan sonra bu telefonu kendi özel hattımı takarak kullandım' demiştir.

Görüldüğü gibi, 'FETÖ üyeliği'nden tutuklanan bu kişi; bu örgütün tepe yöneticilerinden 'Tuncay Delibaş ile Abdullah Gül’ün doktoru olması nedeniyle zorunlu olarak temas ettiğini, kendisini ürküten birisi olduğunu bildiği halde bu zorunluluk nedeniyle ilişkisinin sürdüğünü' söylemektedir. Buradaki zorunluluğun şüpheli Abdullah Gül’ün emir ve talimatlarından kaynaklandığı son derece açıktır.

Yine şüpheli 'Abdullah Gül'ün Marmaris'te Akın İpek’in otelinde tatil yaptığı, yatlarıyla gezdiği ve kendisinin de bu tatil nedeniyle Akın İpek’le tanıştığını ve daha sonra görüşmelerinin sürdüğünü’ söylemektedir. Bütün bu ifadelerden da anlaşılacağı üzere; şüpheli Abdullah Gül de 15 Temmuz sonrası şeytanlaştırılarak taşlanan 'FETÖ' örgütünün bir üyesidir.

Hiyerarşik yapısını bilemeyiz. Ancak diğer başka bilgi ve bulgulardan ayrı olarak, sadece Sedat Caner’in görgüye dayalı somut ifadesinden de çok iyi anlaşılacağı üzere, şüpheli Abdullah Gül, Cumhurbaşkanlığı makamını bu örgütün hizmetine sunmuş, 15 Temmuz yargılamalarında “örgüt üyeliğine karine olarak kabul edilen' ByLock telefon hattının kullanılmasını sağlamıştır.'

'YÖNETİM KADEMELERİNDE BULUNUP DA BU TERÖR ÖRGÜTÜ İLE İŞ TUTMAYAN HİÇ KİMSE YOKTUR'

“Olayımızda, şüpheli Abdullah Gül bakımından TCK 220 ve 314. maddelerinin tüm unsurları bulunmaktadır. Şüphelinin örgüt hiyerarşisindeki yerini tespit etmek savcılığın görevidir” denilen dilekçede şu satırlar yer aldı:

“Bu arada belirtelim ki, her kesimden 'FETÖ' işbirlikçisi ve militanı çıktığı halde, bir türlü siyaset içindeki 'FETÖ'cülere dokunulmamaktadır. Zira mevcut siyasi iktidar içinde yönetim kademelerinde bulunup da bu terör örgütü ile iş tutmayan hiç kimse yoktur. Zaman zaman 'kandırıldık, Allah affetsin, milletim affetsin' diyerek suçlarını da itiraf ettikleri ve hatta şüphelilerin birçoğu kendilerini bu örgütle tanıştıran siyasilerin adını verdikleri halde kimse bunlar hakkında soruşturma başlatma cesaretini gösterememektedir.

Sedat Caner’in ifadesinde kayda geçen Abdullah Gül hakkındaki beyanları hiçbir yoruma gerek kalmadan, şüphelinin 'FETÖ' üyeliğini kanıtlamaktadır. Esasen savcılık makamınca re’sen harekete geçilip soruşturulması gerekmektedir. Başka bir anlatımla, şüphelinin yakın doktoru ve sağlık müdürü 'FETÖ üyeliği'nden tutuklanırken, vermiş olduğu ifadede kendisini bu suç örgütü ile tanıştıranın, örgütsel haberleşmede kullanılan ByLock gibi suç aletlerini kendisine verenin Abdullah Gül olduğunu söylemesi ihbar kabul edilip hakkında soruşturma açılmaması hukuksuzdur. Aynı zamanda görevi ihmaldir.

Müvekkil parti, tarihsel görev ve sorumluluğunu yerine getirmek için işbu suç duyurusunu yapmaktadır. Eğer adaletin herkese eşit uygulandığı söyleniyorsa, her türlü kanıtlarıyla ispatlanmış bu suçun soruşturulması ve cezasız bırakılmaması gerekmektedir.'

'FETÖ TERÖR ÖRGÜTÜ ÜYELİĞİ’ SUÇU SABİT OLAN…'

HKP'nin avukatları dilekçelerinin sonunda sonuç ve istem olarak şu ifadeleri kullandı

Silahlı 'FETÖ terör örgütü üyeliği' suçu sabit olan şüpheli Abdullah Gül hakkında TCK. 220/6-7 ve 314. mad. ile 3713 sayılı TMK. 3. maddeleri uyarınca soruşturma yürütülerek cezalandırılmalarının sağlanmasını vekaleten dileriz.'

siyasetcafe.com

 

İlgili Haberler
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.