Yeni bir dünya kuruluyor! Ekonominin kurtuluşu Asya'da
Vatan Partisi tarafından düzenlenen "Üretimde Atılım için Türkiye-Çin İşbirliği" başlıklı toplantıların üçüncüsü dün Ankara'da yapıldı.
Vatan Partisi tarafından düzenlenen "Üretimde Atılım için Türkiye-Çin İşbirliği" başlıklı toplantıların üçüncüsü dün Ankara'da yapıldı.
Açılış konuşmasını Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'in yaptığı toplantıya; Çin Halk Cumhuriyeti Türkiye Büyükelçisi Deng Li, Siyasi Müsteşarı Wang Fei, Basın ve Halkla İlişkiler Müsteşarı Xie Xinxing, Ekonomi ve Ticaret Ataşesi Li Qian ve Çevirmen Wang Hao'nun yanısıra Yıldız Holding Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ülker, ES Mali Yatırım Yönetim Kurulu Başkanı Ethem Sancak, Okan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Bekir Okan, Onur Air Yönetim Kurulu Başkanı Cankut Bagana, Arzum Yönetim Kurulu Başkanı Murat Kolbaşı, İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Gamze Yalçın, Aydın Sanayi Odası Başkanı Mehmet Yunus Şahin, Şanlıurfa Birecik Belediye Başkanı Mahmut Mirkelam, Adana Kozan Ticaret Odası Başkanı Mustafa Kandemir, Türk İş Genel Teşkilatlandırma Sekreteri Eyüp Alemdar ve eski Orman Bakanı Arif Sezer gibi çok sayıda iş insanı ve ekonomi yöneticisi katıldı.
'YENİ BİR DÜNYA KURULUYOR'
Perinçek, açış konuşmasında şunları belirtti:
Yeni bir dünya kuruluyor. Atlantik Çağı arkada kalmaktadır. İnsanlık, Asya Çağı'na giriyor.
ASYA ÇAĞI
Sanayicilerimizin de artık sık sık vurguladıkları gibi, dünya ekonomisinin ve siyasetinin ağırlığı Asya’ya kayıyor. Üretim Asya’dadır. Teknolojik gelişmenin ve buluşların kıtası artık Asya’dır.
Çin ve Hindistan ekonomileri büyüdüğü için dünya ekonomisi büyüyor. 2016 yılında önde gelen ülkelerin dünyadaki büyümeye katkıları yüzde olarak şöyle sıralanıyordu:
- Çin; yüzde 39,
- Hindistan; yüzde 19,
- ABD; yüzde 10,
- AB; yüzde 6.5,
- Japonya; yüzde 3.
2019 yılı tahminleri ise şöyle:
- Çin; yüzde 33,
- Asya (Çin ve Japonya dışında); yüzde 30,
- ABD; yüzde 11,
- Ortadoğu ve Kuzey Afrika; yüzde 4,
- Sahra Altı Afrika; yüzde 2,
- Avrupa Euro Bölgesi; yüzde 4,
- İngiltere; yüzde 1,
- Avrupa’nın kalanı; yüzde 3,
- Japonya; yüzde 1,
- Kanada; yüzde 1,
- Dünyanın geri kalanı; yüzde 8.
2030 yılı için yapılan yansıtmalar, girdiğimiz çağı gözlerimizin önüne sermektedir. 10 yıl sonra dünya dengelerinde, Asya’nın yükselişini vurgulayan köklü değişiklikler görülüyor. O zaman 10 büyük ekonominin gayri safi yurt içi hasılasına göre sıralaması şöyle tahmin ediliyor:
(2017 ile karşılaştırılarak, satın alma gücü paritesine göre, trilyon dolar)
2017-2030 Artış %
1. Çin; 23.2 64.2 + 177
2. Hindistan; 9.5 46.3 + 387
3. ABD; 19.4 31.0 + 60
4. Endonezya; 3.2 10.1 + 216
5. Türkiye; 2.2 9.1 + 314
6. Brezilya; 3.2 8.6 + 169
7. Mısır; 12 8.2 + 583
8. Rusya; 4.0 7.9 + 98
9. Japonya; 5.4 7.2 + 33
10. Almanya; 4.2 6.9 + 64
(Jeff Desjardins, Animation: The Biggest Economies in 2030, Visual Capitalist, 27 Mart 2019)
EZİLEN DÜNYA GELİŞEN DÜNYA OLDU
Yüzyıl öncesini hatırlayalım. O zaman Çin ve Hindistan, Mazlumlar Dünyası'nın iki büyük ülkesiydi. Bir zamanlar “gerilik” kavramı, Çin ve Hindistan ile tanımlanıyordu. Batı’dan bakanlar, Çin ve Türkiye’yi, “Doğu’nun hasta adamları” diye hor görüyorlardı. Oysa bugün Çin, Hindistan ve Türkiye, Gelişen Dünya'nın başını çekiyorlar. 2030 yılında üçü de ilk beş ekonominin içinde yer alacaklar. 21. yüzyıla damgasını vuran olay budur: Ezilen Dünya, Gelişen Dünya oldu.
Dünyanın bütün iklimlerinde Çin mucizesinden söz ediliyor. Çünkü Çin’de devrimle kurulan yönetim, bağımsızlığa özen göstermiş, halkın çıkarlarını gözetmiş, yetenekli ve çalışkan bir işgücü yaratmış, karma ekonomiyi uygulamış ve plan yapmıştır.
TÜRKİYE’NİN AVRASYA’DAKİ KONUMU
Türkiye, Atatürk’ün de vurguladığı üzere, “Asyaî bir ülkedir” ve Nâzım Hikmet’in tanımıyla “Bir kısrak başı gibi” Avrupa’ya uzanmıştır. Yine Türkiye, Atatürk’ün belirttiği gibi “Bir koçbaşı gibi Asya’yı savunmuştur” ve hâlâ savunmaktadır.
Birinci ticaret ortağımız Çin, ikincisi Rusya ve üçüncüsü Almanya. Özetlersek, biz Avrasya ülkesiyiz ve Asya ile Avrupa’nın merkezindeyiz.
Vatan güvenliğimiz ve enerji güvenliğimiz de Asya’dadır. Suriye, Irak, İran, Azerbaycan ve Rusya, bizim yalnız komşularımız değil, aynı zamanda enerji güvenliğimizdir ve ekonomi ortaklarımızdır.
Türkiye, Atlantik sistemine bağlı hükümetler döneminde Asyalı konumuna yerleşmektedir. Demek ki, bu süreç, iradeyle değiştirilmesi olanağı bulunmayan nesnel bir süreçtir.
ÇAĞDAŞ UYGARLIK
Türkiye’nin Yükselen Asya içindeki yerini alması, köklü çözümleri içermektedir. Bu sürece Atatürk’ün Çağdaş Uygarlık programının hayata geçirilmesi olarak da bakabiliriz.
Dünya ekonomisinin ağırlığının Asya’ya kayması, emperyalist sistem içinde dengelerin değişmesiyle açıklanacak bir olay değildir. Yeni bir uygarlık doğuyor. İnsanlık, Atlantik sistemi içinde çözemeyeceği sorunlarla karşı karşıyadır. Ekonomilerin mafyalaşması, kaynakların verimliliğe göre değil zorbalığa göre dağılması, dolar saltanatı, insan yıkımı, doğa yıkımı, bütün bu sorunlar Atlantik sistemi içinde çözülemez.
Asya’da yükselen uygarlık, daha insancıl, daha kamucu, daha eşitlikçi, halkın çıkarlarını daha çok gözeten, ülkeler arasındaki ilişkiler açısından daha kabul edilebilir, doğaya daha uyumlu, daha barışçı bir uygarlıktır.
ZORLUKLARI ÜRETİM DEVRİMİYLE VE ÇİN DOSTLUĞUYLA AŞMAK
Türkiye, yükselen Asya’daki konumuna yerleşirken, Atlantik döneminin çetin sorunlarıyla mücadele etmektedir. Türkiye’nin üreticileri olarak, hepimiz bilincindeyiz: Ekonomide zorluklar var, güvenlikte ciddî tehditler var.
Ancak zorluklardan korkmuyoruz. Türkiye, borç batağından çıkacaktır.
Bugün Türkiye’nin içinde bulunduğu zorluklar arkada kalan dünyaya aittir. Arkamıza bakarsak karamsar olabiliriz. Ancak gözlerimizi ufuklara dikince, o zorlukları aşacağımızı görüyoruz. O nedenle iyimseriz.
Alman Şairi Bertold Brecht, köklü çözümlerin kör çıkmazlarda bulunduğunu vurgular.
1919 yılıyla 1922 arasında üç yıl vardı.
2022 yılında yine burada buluşacak olursak, Türkiye’nin köklü bir çözüm dönemine girdiğini konuşacağız.
Türkiye’nin gündemi, zorlukları yenmektir. Bunu başaracak gücümüz var. Tarihsel birikimimiz, neleri başarabileceğimizin kanıtıdır.
Zorlukları aşmanın adı, Üretim Atılımı'nı başarmaktır. İddialı bir söylem olacak ama önümüzdeki süreci yansıttığı için tam yerindedir: Türkiye, Üretim Devrimi'nin eşiğindedir. Üretmenin yolunu bulacağız. Yol yoksa, yol açacağız.
ÜRETİCİ BAŞ TACI
Borcu borçla çevirme dönemi arkada kalmıştır. 1980 yılında içine girdiğimiz “Dünya Ekonomisiyle Bütünleşme” diye takdim edilen ekonomik programda ısrar, zaman kaybından ve şiddetlenen sancılardan başka bir sonuç getirmeyecektir. Üretim ve İstihdam Odaklı Ekonomi'nin kuruluşuna bir an önce, üreticilerin millî ruhuyla başlamak durumundayız. Sanayici ve tüccarımızdan esnafımıza, çiftçimize ve işçimize kadar bütün üretici sınıfları seferber etmek, önümüzdeki görevdir. Üreticinin kendisi, en büyük üretici güçtür.
Bu zorluklardan çıkışın temel sloganını şöyle ifade edebiliriz: Üretici baş tacı!
ÜRETİM SEFERBERLİĞİ
Türkiye, tasarrufu artırmak, yatırımı büyütmek, “ileri” ve “geri” diye nitelenen bütün üretim kapasitesini değerlendirmek, ülkenin bütün üretim güçlerini uygun teknolojiler kullanarak seferber etmek durumundadır.
Üretim seferberliği için;
Üretme ve çalışma arzusunu ateşleyeceğiz.
Geniş üretici yığınlarına dayanacağız.
İşgücünü eğiteceğiz.
Kaynakların verimliliğe göre dağılmasına hizmet eden bir hukuk düzeni kuracağız.
Plan yapacağız, kamu olanaklarını üretime yönelteceğiz, devlet ile üretici arasındaki eşgüdümü sağlayacağız.
Yolsuzluklara geçit vermeyeceğiz. Kamu görevlerini liyakât esasına göre düzenleyeceğiz.
Bütün bunları başaracak, üreticilere dayanan bir siyasal karar sistemi ve disiplin oluşturacağız.
EKMEK TEKNESİNİ KORUMAK VE GELİŞTİRMEK
En büyük tehlike, üretim donanımının ardiyelere atılması, makinelerin paslanmaya terkedilmesidir. Özetle Türkiye’nin Ekmek Teknesini korumak ve geliştirmek zorundayız. İşçisinden ve çiftçisinden her boydan sanayicisine kadar üreticiden ekmek yiyen herkesin geleceği burada birleşmektedir.
Türkiye’nin Üretim Atılımı için uluslararası iklim elverişlidir, dahası büyük fırsatlar sunmaktadır.
ÇİN İLE PAYLAŞARAK GELİŞME
Önümüze bakıyoruz: Türkiye, ekonomide ve siyasette köklü çözümün eşiğindedir. Bu eşik, aynı zamanda Çin ile işbirliği kapısıdır.
Türkiye ve Çin, Asya’nın iki ucundadır, ancak ekonomik, siyasal ve kültürel açıdan bakarsak söz yerindeyse komşudurlar. İşte bu tarihsel komşuluğu değerlendirmenin artık zorunlu olduğu bir gündem önümüzdedir.
İstanbul, İzmir, İskenderun ve Trabzon limanları, demirden, denizden ve havadan İpek Yolu’nu dünyaya açan kapılardır. Çin’in Kuşak Yol girişiminde Türkiye’nin yeri ekonomik açıdan da, ulaşım açısından da, güvenlik açısından da eşsizdir.
Türkiyemizin bu konumu ve özellikleri, Çin ile üretim odaklı işbirliği için son derece elverişli olanaklar sunmaktadır. Bu konuları iki ay önce Beijing’te ve Urumçi’de Çin yöneticileriyle ve son haftalarda da Ankara’da Çin Büyükelçisi Sayın Deng Li ile görüştük.
Çin ile üretim ve güvenlik hedefli bir dostluk fırsatı önümüzdedir. Yeter ki bu fırsatı kararlı olarak ve hızla değerlendirelim.
Çin ile işbirliği, Türkiyemizi bir Üretim Üssü haline getirme olanağı sunmaktadır.
Çin’i de yine el ele vererek, Batı Asya, Afrika, Avrupa ülkelerinin ve Karadeniz ülkelerinin komşusu haline getirebiliriz. Türkiye ile işbirliği yapan Çin bir Akdeniz ve Karadeniz ülkesi olur.
Akdeniz’in çeşitli limanları, Çin için her zaman güvenli değildir. Güçlü devlet ve ordu geleneği olan Türkiye’nin limanları, örneğin Çandarlı, Akdeniz’de Çin için en güvenli limandır. Türkiye, tehditlere boyun eğmez.
ABD’nin Çin’e açtığı ticaret savaşı, inişe geçen bir gücün çaresizliği olarak nitelenebilir. ABD, kendi putlarını kırmaktadır. Ticaretin savaşla birlikte anılması, bu savaşın haksızlığını ortaya koymaktadır.
ABD’nin bu girişimi, Çin ile ilişkilerimiz açısından ele alırsak, işbirliği ve dostluk için yeni olanaklar içermektedir. Bu koşullarda Çin Halk Cumhuriyeti’nin İzmir Başkonsolosluğunu yeniden açmasını bekliyoruz.
Dolar saltanatı, kaynakların ekonomi dışı etkenlerle dağılım içindir. Bu nedenle Dolar saltanatına hayır diyoruz. Millî paralarla ticaret, iki ülke arasındaki ticaret hacmini genişletecek ve kazanç sağlayacaktır.
Türkiye’den Çin’e gıda ürünleri ihracı için Gıda Güvenlik Anlaşması gerekiyor. Bu konuda hem Çin yönetimiyle hem de Tarım Bakanımızla görüşüyoruz. Çabalarımızın sonuç vereceği bir aşamaya gelmiş bulunuyoruz.
Dünya uygarlık birikiminin yurdu olan Türkiye topraklar, Çin’in kültür ve tarih meraklısı uygar insanları için bir turizm cennetidir. Türk konukseverliği Çinli dostlarını ağırlamaya hazırdır.
Parolamız bellidir: Paylaşarak gelişme! Üreteceğiz ve paylaşacağız. Biz Türkiye olarak Çin’den sıcak para talep etmiyoruz. Birlikte yatırım yapalım, üretelim ve paylaşalım diyoruz. Çin halkının taleplerine Türkiye üreticileri ve tüccarları olarak kaliteli ürünlerimizle yanıt verebiliriz. Çin yönetimiyle bu konularda aynı görüşteyiz.
ÇİN İLE GÜVENLİK VE BARIŞ ORTAKLIĞI
Çin ile Türkiye’nin geleceğini birleştiren çok önemli bir etken var: Çin’in güvenliği Türkiye’den başlar. Türkiye’nin güvenliği ise, Çin’den başlar. İki ülkenin bütünlüğü ve huzuru, birbirine bağlıdır.
Haritaya bakınca, ABD’nin sözümona “Kürdistan” ve sözümona “Doğu Türkistan” girişimlerinin İpek Yolu’nu kestiğini görüyoruz. Çin’de son yıllarda yapılar uluslararası konferans ve toplantılarda ve Çin Komünist partisi yöneticileriyle yaptığımız görüşmelerde hep bu gerçeğe dikkat çektik.
Türkiye ve Çin’in teröre karşı ortak mücadelesi, yalnız güvenlik için değil, ekonomik işbirliği için de anahtar değerindedir. G-20 Doruğu’nda gazetecilerin “Doğu Türkistan” sorusuna Cumhurbaşkanımız Sayın Tayyip Erdoğan, şu yanıtı verdi: “Nerede olursa olsun, İslam görünümle terörün de teröristin de karşısındayız. Bizim için DEAŞ Suriye’de ne ise dünyanın başka yerinde de aynıdır.” Türkiye’nin Dışişleri Bakan Yardımcısı Sedat Önal, Türkiye olarak, “Çin’in terör unsurlarına karşı mücadelesini desteklediğimizi” belirtti. Batı Asya’da oluşturulan terör fideliği, Türkiye ve Çin için ortak tehdittir. İki ülke, aynı uluslararası merkezden kışkırtılan ve desteklenen bölücü terör örgütlerini etkisiz hale getirmektedir. Bunu birlikte başaracağız.
YENİ DÜNYADA ÇİN VE TÜRKİYE
Sayın Büyükelçi, Değerli Diplomatlar, Değerli Dostlar,
Türkiye ve Çin, Asya Çağına önderlik eden ülkeler arasındadır, öncü ülkelerdir.
20. yüzyıla bakalım: Çin ve Türk devrimleri hep el ele yürüdü. Bizim 1908 Hürriyet Devriminden üç yıl sonra Çin’de Sun Yatsen önderliğinde Demokratik Devrim oldu. 4 Mayıs 1919 günü Çin gençliği ayağa kalktı. 15 gün sonra Türkiye’de Mustafa Kemal Paşa, Samsun’a çıktı. 1920’den sonra da Atatürk’ün ve Mao’nun önderlik ettiği devrimler, Asya’nın ve dünyanın kaderini değiştirdi.
Öte yandan Çin ve Türkiye, imparatorluklar mirası üzerinde yükselen ender ülkelerdendir. Bu miras, hem başı dik yaşama mirasıdır, hem de kavimleri bir arada yaşatma ve ticaret yollarının güvenliğini sağlama mirasıdır.
İZMİR, İSTANBUL, ANKARA TOPLANTILARIMIZIN AMACI
Değerli Sanayicilerimiz ve İşinsanlarımız,
24 Mayıs 2019 günü İzmir’de, 27 Mayıs günü İstanbul’da Çin Dışişleri temsilcilerinin de katılımıyla verimli toplantılar yaptık. Bugün Çin Büyükelçisi Sayın Deng Li’nin ve sizlerin katılımıyla Ankara’da buluştuk. Onur verdiğiniz bu toplantıların amacı, Türkiye ile Çin arasındaki stratejik işbirliğine somut katkılarda bulunmaktır.
Türkiyemizin üreticilerini Çinli ortaklarıyla buluşturmak için işbaşı yapıyoruz. Sizlerden bu işi nasıl örgütleyeceğimize ilişkin önerilerinizi bekliyoruz.
Şu anda Türkiye-Çin işbirliği için elverişli iklim oluşturma göreviyle karşı karşıyayız. Ancak bir yandan da üretim odaklı asıl işimize başlıyoruz.
ÇHC Büyükelçisi Sayın Deng Li’nin varlığı, iyimserliğimizi güçlendirmektedir. Sayın Deng Li, Çin Dışişleri Bakanlığı’nın Genel Müdür düzeyindeki seçkin büyükelçilerindendir. Bilgisi ve birikimiyle Türkiye-Çin işbirliğine önemli katkılarda bulunacaktır.
Sayın Deng Li, son görüşmemizde Çinli yatırımcılarla yaptıkları toplantıda şu değerlendirmede birleştiklerini vurgulamıştı: “Türkiye, bugünkü zorlukları aşacak ekonomik ve siyasal birikime sahiptir.”
Türkiyemizin insan kaynakları, Türk girişimcisinin yetenekleri, en büyük güvencemizdir.
Çin’in dostluğu, özgüvenimizi pekiştiriyor.
21. yüzyıl, Çin ile Türkiye’nin dostluk ve işbirliği yüzyılıdır. İki ülke, el ele vererek insanlığın gelişmesine, barışa ve kalkınmaya büyük katkılarda bulunacaklardır.
ÇİN BÜYÜKELÇİSİ DENG LEE: MÜJDEYİ YAKINDA VERECEĞİZ
Çin’in ekonomisinin günden güne büyüdüğünü belirten Deng, konuşmasında özetle şunları ifade etti:
“Şu anda uluslararası düzen ciddi değişimler yaşıyor. Çin tarafı Bir Kuşak Bir Yol girişimini hızlandırıyor. Türkiye ile ortak kazanç ilkelerini savunuyor. Türkiye Çin gelişmekte olan ülkelerdir. Bu projenin de doğal ortaklarıdır. İşbirliği potansiyelimiz büyük. Türkiye’nin Çin’e ihracatında büyük artış bekleniliyor. Türkiye’nin kaliteli tarım ürünleri Çin piyasasındaki payını arttırıyor. Çin ve Türk tarafları arasında süt ürünleri ihracatı konusundaki görüşmeler de hızlı ilerliyor ve yakında müjde vereceğiz. İki ülkenin bilim ve teknoloji işbirliğinde de olumlu gelişmeler yaşandı. İki ülkenin finans işbirliği de her geçen gün yükseliyor.”
ETHEM SANCAK: PERİNÇEK'İN SORUMLULUK ÜSTLENMESİNİ İSTİYORUM
BMC Yönetim Kurulu Başkanı Ethem Sancak, toplantıda yaptığı konuşmada şunları söyledi:
- Sayın Genel Başkan'ın (Doğu Perinçek) eski bir yoldaşıyım, yeni girişimciyim.
- Türkiye ve Çin birbirine mecburdur. Sezen Aksu’nun şarkısında söylediği gibi, ben sende tutuklu kaldım.
- İnsanlığın yeni bir uluslararası sistemin inşasına ihtiyacı vardır. Bu görev Türklerin ve Çinlilerin omuzundadır. Sayın Doğu Perinçek’in ve Sayın Büyükelçi’nin devletler nezdinde sorumluluk üstlenmesini diliyorum.
- BMC savunma sanayi alanında kendini gösteriyor. Kara Ordusu'nun bütün ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde hizmet veriyoruz. Milli ve yerli stratejimizden hiç taviz vermeden yapmaya çalışıyoruz. Batı sistemden bir şey alabilmemiz mümkün değil. Asya kaçınılmaz kaderimizdir. Biz zaten Çin kapısını çalacağız. Çin Halk Cumhuriyeti de bize bu noktada destek verecektir. Çin ve Türkiye birbirine mecburdur. Hayat, gelişmeler bu iki ülkeyi bir araya getirecektir.
MURAT ÜLKER: HEPİMİZ ÇİN TARAFINDAYIZ
Yıldız Holding Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ülker, toplantıda yaptığı konuşmada şunları söyledi:
- Hepimiz Çin tarafındayız. Bu çok mühim bir inisiyatif.
- Mutlaka hava, kara, deniz yollarının gelişmesi ve İpek Yolu'ndan böylece istifade etmemiz lazım.
SİYASETCAFE.COM
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.