Yalçın Küçük'ten bomba analiz: İYİ Parti Milliyetçi değildir
Araşırmacı-yazar Yalçın Küçük, kamuoyunu uzun süredir meşgul eden konulara dair açıklamalarda bulundu. İşte ayrıntılar;
Yazar Yalçın Küçük, Meral Akşener’in öncülüğünde kurulan İyi Parti ve son günlerde partilerin Atatürk tartışmalarına ilişkin önemli açıklamalar yaptı.
Araştırmacı – yazar Küçük, 'Meral Akşener’in partisinin MHP ile ilişkisini kestiğini, ülkücü olmadığını kurdukları partinin Süleyman Demirel türü bir sağ parti olduğunu söyledi.
Deniz Hakan, Okan İrtem ve Barış Zeren'in sorularını yanıtlayan Yalçın Küçük gazetecilerin gündeme dair sorularına samimi cevaplar verdi.
İşte o soru ve cevaplar;
Barış Zeren: Uzun süredir Akşener’i gözlemliyorsunuz. İsterseniz onunla başlayalım. Akşener’in İyi Partisi’ni ve çıkışını nasıl görüyorsunuz?
Yalçın Küçük: Meral Hanım partiyi kurarken partide gömlek değiştirdi, ülkücülükten vazgeçti. Birinci nokta budur. Bu çok önemlidir. Ülkücülük yerine şunu yaptı, partiyi bir geç Süleyman Demirel Partisi olarak kurdu. İki kişiyi Aytun Çıray ve Ayfer Yılmaz’ı ön plana çıkardı.
Aytun Çıray bana daha önce “Beni Süleyman Demirel yetiştirdi. Daha sonra Kemal Kılıçdaroğlu beni elimden tuttu partiye aldı,” demiş miydi, demişti. Ben ne dedim, “Aa sen o zaman Cumhuriyetçi değilsin” dedim. Onun Cumhuriyet ile bir ilgisi yoktur. Şimdi Akşener’e gitti, Süleyman Demirel’in adamıdır ve Mehmet Ağar’ın partisinden, Demokrat Parti, gelmiştir; Ağar da Demirel’e yakındır. Kemal Kılıçdaroğlu hiçbir cehepeli’yi cehepe’ye almamıştır.
B.Z.: CHP yönetiminin önemsediği gibi gibi. İyi Parti’ye geçtiği sıralar Sözcü’de Uğur Dündar övgüyle söz ediyordu. Söyleşileri de oldu.
Y.K.: Tabii. Sözcü üzerine daha çok konuşulacak var. Tabii, Uğur yapar böyle şeyler, Şükrü Elekdağ’a da “bilge diplomat” der. Diplomatlardan bilge falan olmaz, Elekdağ Amerikancıdır, şimdi yaşlandı, cehepe’ye yakın. Uğur şimdi de Aytun Çıray’ı çıkarmış, Meral Hanım da İyi Parti’ye almış. Meral Akşener böyle bir vitrinle kurdu partiyi, bir tarafına Ayfer’i aldı, diğer tarafına Aytun Çıray’ı. Peki bu Ayfer kimdendir, neydi o kadının adı, meşhur kadın?
Deniz Hakan: Tansu Çiller mi?
Y.K.: Evet, Çiller’in ekibindendir ve hiç önemli bir kişi değildir. Ama o da Aytun Çıray gibi Süleyman Demirel’den geliyor. Bunları aldı ve Ümit’i falan herhalde ihraç etti, artık hiç görünmüyor; tabii arada bir Ümit’i de çıkartıyor ama etkisi yoktur. Türk milliyetçiliğini de öyle pek savunuyor görünmüyorlar, biz Türkçüyüz bile demediler.
Okan İrtem: Türkçülük konusunda tereddütlüler ama ılımlı İslamcıyız demekte bir tereddütleri yokmuş gibi görünüyor. Basına yaptıkları açıklamalar bu doğrultuda.
Y.K: Öyle mi, ne diyorlar?
Okan İrtem: Akşener, geçenlerdeki röportajında, “bugüne kadar ‘ya laiklik ya din’ denildi, biz ‘hem din hem laiklik’ diyoruz, 28 Şubat’a da karşı çıktık, Çiller-Erbakan iktidarını savunduk” gibi açıklamalarda bulunuyordu.
'DEMİREL TÜRÜ BİR SAĞ PARTİ'
Y.K.: Bunlar böyledir, oynarlar; oynayarak büyüyeceğini sanıyordur. Ama şu önemli: Partiyi bambaşka bir biçimde kurmuştur. Peki, bu ne demek? Şu demektir, Akşener’in partisi mehepe ile ilişkisini kesmiştir, ülkücü değildir. Hiç ilgileri yoktur, kurdukları Süleyman Demirel türü bir sağ partidir. Söyledikleriniz de buna uyuyor.
D.H.: Bu İyi Parti’nin Amerika ve Avrupa bağlantısı için ne diyorsunuz?
Y.K.: Esas olarak Merkel ile yakın olduğunu düşünebiliriz ama bu arada Trump da devreye girmiş olabilir. Çünkü Trump, bunu da söyleyeceğiz, Tayyip Bey’e Çin işkencesi yapıyor. Bakın kupürlerle geldim, şu adam, Amerikan konsolosluğunda çalışan ve tutuklanan adam, Metin Topuz, 17/25 Aralık’la ilgili olarak aldılar. Burada, 17/25 Aralık’ta Trump doğrudan doğruya var, Trump bu davanın bir tarafı. Fethullah Gülen’in açtığı davayı Amerika açtı. Bu tutuklanan adam öyle gizli falan değil, Amerikan tarafı adına resmi olarak bu davalarda var.
O.İ.: Amerikan büyükelçiliği Metin Topuz’un tutuklanması üzerine yaptığı açıklamada, “Metin Topuz’un görüşmeleri resmi görüşmelerdir, Amerika adına yapılmıştır” diyordu.
Y.K.: Okan Hocam, siz de her şeyi biliyorsunuz. Evet, bunlar resmi görüşmelerdir, hiç öyle gizli bir tarafı yok, çok doğru.
O.İ.: Şunu söyleyecektim. Hürriyet’te bir hafta kadar önce İsmail Kara ile yapılan bir söyleşi yer aldı. Hürriyet manşetine Kara’nın şu açıklamasını çekmişti: Kara, Suudi Arabistan’ın Ilımlı İslam’a nefes almak, üzerinde baskıyı hafifletmek için ihtiyacı olduğunu söylüyordu. Gerçi İsmail Kara’nın röportajdaki fikirleri ile Hürriyet’in manşetine çektiği açıklama arasında bir epey fark var. Kara, Ilımlı İslam’a şeriatçı bir konumdan, “ılımlı İslam şeriat değildir, ılımlı İslam Amerikancılıktır” diyerek karşı çıkıyor. Tabii Hürriyet söyleşiden kendi istediği kısmı manşete taşımış, manşete çektikleri cümle ile “ılımlı islama geçelim” mesajı vermek ister görünüyorlar. Sizin bu konudaki düşünceniz nedir?
Y.K.: Demek ki Kara, ılımlı islamı ciddiye alıyor. Bakın şurada da 30 Ekim tarihli Hürriyet var, çok ilginç. Cumhuriyet resepsiyonu için yayımlanan resimde büyük cumhurbaşkanımız yok, başkaları var, Binali Yıldırım, Aydın Doğan, Vuslat Doğan Sabancı ve İnan Kıraç var. İnan anladığım kadarıyla bunların akıl hocaları, radikal islam’dan dümen kırma politikasının başını çekenlerden bir tanesi. Önemli bir resim bu, resepsiyondan Erdoğansız bir resim bu. Erdoğan’ın resminin altında ise “Hedef muasır medeniyet” yazıyor. Bu kadar söylüyorum. Peki, Cinali ne yapıyor, o da haber verir gibi, “bu yabancılar da Tayyip Beyefendi’ye, büyüğüme kötü laflar ediyor” deyip, söylenenleri Türkiye’ye açıklıyor; Danimarka Başbakanı’nın “Erdoğanlı Türkiye AB’ye giremez” gibi ifadelerini Cinali’de öğreniyoruz.
'ATATÜRKÇÜ GÖRÜNMEK ZORUNDA HİSSETTİLER'
D.H.: Kendisinin de sıkıştığını hissettiği belli. 30 Ekim’de, “Büyük Gazi bize muasır medeniyet mirası bırakmış” dedi. Şimdi başta Erdoğan, tüm AKP basını Atatürkçü kesildi. Tabii, Suudi Arabistan’ın “ılımlı” islama dönüşü ile aynı zamana denk gelmesi biraz fazla büyük bir tesadüf. Amerika, İslamcı müttefikleriyle soyunduğu Suriye savaşında başarılı olamadı. Bir süredir daha seküler aktörlere oynuyor ve Sünni müttefiklerine, bazen severek bazen döverek, çeki düzen vermeye çalışıyor. Tabii, Putin de Türkiye’de koyu bir İslam istemiyor. Erdoğan’ın Atatürk açılımında bunların etkisi olduğunu düşünür müsünüz? Ve bir de, açılımı yapıyor ama İslamcılığı bırakması mümkün mü sizce?
Y.K.: Deniz Hocam, evet, hepsi Atatürkçü oldular. Tabii, şikayet edemeyiz. Savunma Bakanı Işık ne diyor, “Atatürk’e daha saygılı yazılar yazın” diyor. Şimdi Atatürk’ü sevmeye başladılar.
D.H.: Sevdiklerini düşünmek çok zor.
Y.K.: Atatürkçü oluverdiler, öyle görünmek zorunda hissettiler, önemli olan budur. Ve tabii, bizler çok yazdık, siz de yazmıştınız, de-islamizasyon ve doğru çıkıyor. Trump’ın yaptığı önemlidir. Biz ne dedik, Obama doktrini dedik, aslında Truman Doktrini dememiz lazım, 1947 tarihlidir. Truman Türkiye’yi Amerikan’ın kanatları altına aldı.
siyasetcafe.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.