'ÜF!' BİLE DEMEYİN!
“ÜF!” BİLE DEMEYİN!
Yaşlanmak güzeldir, bazen. Evlatların vardır. Etrafında pervane olup her şeyinle ilgilenirler.
Ömrünün son demlerini yaşadığın, yaşlı sıfatını kazandığın farklı bir dönemdir, yaşlılık.
Uzun yıllar durmadan dinlenmeden çırpınmış hem dünyalığını hem ahiretliğini hazırlamaya çalışmışsındır.
Bu çalışma sonunda dünyalığını az çok kazanmışsan yaşayacağın son beş on yılda ahiret için hazırlığını ister istemez biraz daha ön plana çıkarırsın.
Yaşlanana kadar fırsat bulamadığın işleri yapmaya çalışırsın. Kimisi için bu bir dünya gezisi, kimisi için köyünde, doğduğu topraklarda, bağla bahçeyle uğraşmaktır.
Kimisi için de dünya nimetlerinden, meşgalesinden tamamen vaz geçip kendini bütünüyle ibadete vermektir.
Namazlarını huzurla kılmaya çalışır, Kuran öğrenir, çat pat okur, ihmal ettiği eşini dostunu arar, gönlünü alır, gücü oranında o zamana kadar vermeye bir türlü fırsat bulamadığı zekâtını verir.
Belki daha da ileriye gider, Allah’tan günahlarına magfiret olur umuduyla muhtaca yardım eder, hayır işlerine ön ayak olur. Cami, çeşme, okul yaptırır.
Öğrenci okutur, hastalara, düşkünlere el uzatır.
Kısaca, yaşının getirdiği olgunluğa uygun hareket eder, kendisine güvenilen, sevilen tonton bir yaşlı olur. Herkes tarafından sevgi ve saygı görür.
Öncelikle, evlatları tarafından sevilir, baş tacı edilir. Evlerinin başköşesine oturtulur.
Bir dediği iki edilmez. Karnı tok, sırtı pek tutulur. Evlatları ve torunları etrafında bir sevgi çemberi oluşturur.
O sevgi çemberi içinde, ömrünün son yıllarını sağlıkla, huzurla, mutlulukla geçirmeleri sağlanmaya çalışılır.
Kimisi içinse yaşlılık, dünya nimetlerine daha çok düştüğü, herşeyin para, mal mülk olduğu zor bir dönemdir.
Bu tür yaşlılar, ölüme doğal olarak bir adım daha yaklaştığını bir türlü kabul etmez. Derdi, amacı, hâlâ paradır, puldur.
Tarlasına tarla, bağına bağ, dairelerine daire, arsalarına arsa, paracıklarına para katma derdindedir.
Hep daha çok param olsun diye uğraşır. Son yıllarını, Allah’ın rızasını aramak yerine daha fazla malım mülküm nasıl oluru aramakla geçirir.
Mal mülk için önce, varsa kendi kardeşlerini, yeğenlerini kırar geçirir, sonra kendi kızlarını, oğullarını.
Kendisi başta olmak üzere, herkesten kısar, çalar, çırpar. Para hırsı gözünü kör eder, onun dışında hiçbir şeye değer vermez. Gözü ne evlat ne de torun görür.
Onun tek sevdiği paradır, puldur. Lafa gelince de kendine toz kondurmaz. Her şeyden, herkesten şikâyet eder. Onca varlık içinde yokluk çeker, o kadar kalabalığın içinde yalnız kalır.
Bu kısır döngü ölene kadar devam eder durur. Ölünce de çok sevdiği paracıklarından bir kuruşunu, mallarından bir zerreyi bile yanına alıp götüremez.
Üstüne üstelik geride bıraktığı malını mülkünü, paralarını evlatları, torunları afiyetle yerken kendisine söylemediklerini bırakmazlar.
İşte böyle, iki türlü yaşlılık vardır. Bilmiyorum o yaşlara ulaşabilir miyiz? Eğer ulaşabilirsek de hangi tür yaşlı olmak isteriz?
Yaşlılığın her şeyden önce Allah tarafından verilmiş bir lutuf, nimet olduğunu bilip yaşlılığı O’nun yolunda yaşamaya çalışalım.
Ey gençler, sizler de yaşlılarınıza sahip çıkıp onları sevip sayın ve kesinlikle başınıza taç edip “Üf!” bile demeyin!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.