İmparatorluğunun çökmesi dönemlerinde Osmanlı`dan koparılarak İngilizlere devredilen Kıbrıs adasında her şeyimizi kaybetmek üzere iken 1955`de bir şeyler olmaya başladı…
Yunanistan, Kıbrıs’ta ENOSİS adı verilen ve Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakını öngören EOKA örgütünü kurdurmuş, bu örgüt 1957’ye doğru da Türk varlığına karşı şiddet eylemlerine başlamıştı…
1 Nisan 1955’te sabotaj şeklinde başlayan gerilla faaliyeti kısa sürede bireysel ve toplu suikastlara dönüşmüş, sadece polis ve asker değil, sivil vatandaşlar da saldırıya uğramaya başlamıştı.
Yunanistan’ın Kıbrıs’a gizlice silah ve mühimmat sokması ve birçok Türk’ün hayatına mal olan saldırılara karşı Türk Hükümeti’nin başvurduğu çare, VOLKAN yani nam-ı diğer Türk Mukavemet Teşkilatı`nı kurmaktı.
Başbakan Adnan Menderes’in bizzat talimatları ile kurulan örgütü Türkiye’den giden askerler gizlice organize etmiştir.
Tarihte örneğine az rastlanan bu gizli yapılanmanın mimarı ise dönemin dış işleri bakanı Fatim Rüştü Zorlu’dur.
Efsane bakan Zorlu, Kıbrıs davasında o zamana dek sürdürülen politikalarla başarılı olunamayacağını anladığı içindir ki VOLKAN gibi bir gizli Türk Teşkilatını kurdurarak bunu TMT` adı altında gayrinizamî harp usulleri olarak devreye sokmuştur.
Ve inanın bana biz eğer bugün Kıbrıs`ta varsak bunun temeli VOLKAN`la başlayan TMT`diye devam eden o yapılanmadandır.
Kıbrıs`ta Türklük davasının en temel dinamiğini oluşturan Volkan, namı diğer Türk Mukavemet Teşkilatı’nın kurulması ve harekete geçirilmesinde en büyük paya sahip olan Fatin Rüştü Zorlu’dur ve bu milli duruşunun cezasını (!) da canıyla ödetmişlerdir. Anlaşılan o ki emperyalizm intikamını feci bir şekilde almıştır…
Yassıada komutanı Tarık Güryay'ın anılarında idam saatini şu şekilde anlatmıştır;
Zorlu, ölüme gerçekten zorlu bir metanetle gitti. O kadar ki, hatta mahut gömleğin üzerine giydirilişinden sonra, kendisine dini telkinde bulunan hocanın, Arapça kelimeleri telaffuzda düştüğü hataları düzeltti. Kollarını arkadan bağlarken, başsavcıya son bir ricada bulundu. Ellerinin önden bağlanmasını istedi. Fakat bunun kanunen imkânsızlığı kendisine anlatıldı. İdam sehpasına, öz dedesi gazi Osman Paşa'nın adına yazılan marş eşliğinde gitmiştir. Beraberce sehpaya doğru yürüdük. Ne masaya, ne de masa üzerindeki sandalyeye çıkarken yardım istedi. Hatta heyecandan eli titreyen cellâda: "Oğulum ne titreyip duruyorsun? İlmik senin değil, benim boynuma geçecek" dedi. Sonra âdeta kendisini uçsuz bucaksız bir boşluğa atar gibi: "Allah memleketi korusun, haydi Allahaısmarladık!" dedikten sonra, ayaklarının altındaki sandalyeyi itmek işini de kimseye bırakmadı. Boyu uzun olduğu için, ayakları masaya basmıştı. Cellât masayı itti. Ona bu kadarcık da iş düşmüş bulunmasaydı, Zorlu sanki asılmış değil, intihar etmiş olacaktı.
Zorlu’nun sehpaya çıkarken sergilediği korkusuz tutumu, TMT`nin ruhunu nereden aldığına da bir göstergedir.
Evet işte Zorlu`nun idamının asıl sebebi bu milli duruşudur.
O duruş beklide ABD`nin desteği ile gelen DP`nin yine ABD tarafından bir ihtilalle gitmesini sağlamıştır.…
Bunları niye mi anlattım?
Türkiye`nin bugün ABD ile olan kavgasına sadece Zarrap, yolsuzluk, Filistin vs… üzerinden bakmayın “ÇÖZÜM PLANI” denen o planı çöpe atıp BOP eş başkanlığından BOP`un tek düşmanlığına geçen çizgisine bakın.
Evet, Türkiye`nin Zorlu gibi bir dış işleri bakanı yok, TMT gibi yapılanmaları yapıyor mu bilemeyiz ama ortada “sizin kaderinizi ben tayin ederim” diyerek artık açık açık ukalaca hareket eden bir emperyalizm var.
Ozaman devlete düşen görev; Askeri taktikler olarak bölgemizdeki kargaşalara karşı onların anladığı dilden yani VOLKAN örgütlenmesinden yola çıkmak ( ki beklide yapılıyor biz bilmeyiz)
Siyasi açıdan ise; KKTC`yi en azından İslam Şurası dâhil olan bir iki devlete acilen tanıtmak olmalıdır.
Yapılacak işi çokça yazabiliriz ama bu iki hamle çok önemli sonuçlar doğuracaktır.
Millete düşen görev ise; siyasi ve ideolojik tüm bakış açılarından uzak durmak ve 1974`deki gibi askere gönüllü yazılmaya hazır olmaktır
Bunlar yapılınca idam sehpasına bu millet bu sefer hep birlikte gider, Tıpkı 15 Temmuz`da olduğu gibi.