Ana muhalefet partisi devletin başı olacak adayını açıkladı. Muharrem İnce kendine özgü bir üsluba sahip, hatip yönüyle öne çıkmış bir siyasetçi. Eğer seçilirse Türkiye’nin Obama’sı olacak. Obama ne kadar ABD’yi yönetebildiyse İnce de o kadar Türkiye Cumhuriyeti’ni idare edecek. Tabi oradaki kuvvetler ayrılığı; senatosu, yargısı, her şeyden önce rejime egemen sermaye güçleri burada yok. Burada iktidar sermayeyi biçimlendiriyor.
Benim asıl merak ettiğim İnce seçilirse Kılıçdaroğlu ne yapacak? Ortada garip bir durum var: Kılıçdaroğlu, CHP Genel Başkanlığını vermediği İnce’ye devlet başkanlığını layık görmüş bulunuyor. Böylece Atatürk’ten bugüne dek CHP Genel Başkanlarının devletin başına aday olma geleneği de böylece bozulmuş oldu. Yoksa CHP Genel Başkanı, milletvekilliğini kaybetmekten çekindiği için mi aday olmadı?
Millet, Devlet, Halk ittifakı falan hepsi nihayetinde bir siyasi programa dayanır. Türkiye’de partileşmenin altında yatan gerçek de budur. Hala CHP seçmeninin Saadet Partisiyle aynı adaya nasıl oy verebileceğini açıklayan yok. Bu anlamda muhalefet mi iktidar mı daha gerçekçi bir zeminde duruyor?
Uzun süredir AKP, MHP’yi program ve siyaset düzleminde kendi gölgesinde sürüklüyor. Yani mevcut iktidarın ittifakı sırf cumhurbaşkanlığı seçimleri için oluşmuş değil ki. Meclisten yasalar bu iki partinin işbirliğinde çıkıyor. Ortak adaya sahip olmaları gayet doğal bir sonuç. Oysa muhalefetin kurduğu ittifak için aynı şeyi söyleyemiyoruz. Örneğin bir CHP’li açısından Saadet Partisi’nin islamcı politikalar konusunda AKP’den farkı nedir? Yahut da Akşener’in partisinin siyasal programını net olarak anlayabilmiş değiliz. Hatta İyi Parti’nin homojen bir siyasal örgütlenmeye sahip olup olmadığını da henüz bilmiyoruz. Gerçi geçmişi ve kurumlaşması olmasa CHP’nin bile son zamanlarda neyi savunduğu belli değil. Dış ilişkiler ve ekonomi politikaları konusunda net bir çizgisi yok.
Siyasetin, ideoloji ve program dışı bir dille konuştuğu bu koşullarda Cem Uzan gelip aday olsa hangi ittifaka katılırdı? Yoksa bu durumu fırsat bilip tek başına adaylığını mı koyardı?
Bu arada basının durumu içler acısı: Haber merkezlerinde Ankara temsilcilerinin bir ağır ol molla desinler havaları vardır. Çok “derinlerden” gelen seslere kulak kabarttıklarından yakınlarda olan biteni önemsemiyormuş gibi hallere girerler. CHP’nin aday belirleme sürecinde de benzer yazılar dolaştı durdu. Üstü kapalı ifadeler, göndermeler, benzetmeler siyasete muhtevasında olmayan bir heyecanı katamaz, katamadı da. Öyleyse bütün bu oyalamalar, söz oyunları neden? Kılıçdaroğlu’nun “Adalet Yürüyüşü” geliyor aklıma. Cumhuriyet mitinglerine hakim olan ve hatta Gezi’de Taksim’i mekan tutan orta sınıf rahatsızlığı burada da kendini vitrine koymakta geç kalmamıştı. Elinde “Adalet” yazısıyla yürüyen Kılıçdaroğlu’yla selfi çektirme yürüyüşün ana teması oluvermişti. Ülkede bir “adalet” sorunu olduğu kuşkusuz. Sosyal medya mı yoksa yürüyüşün bizzat kendisi mi adalet arayışının içini boşalttı bilmiyoruz. Ama CHP milletvekili Enis Berberoğlu bile halen hapiste. Onun için cezaevi kapısında yatan CHP’li var mı?
Bunca yıldır siyasetle iç içeyim. Zaferle yenilginin, uzlaşmayla kavganın nerede başladığını ve bittiğini halen kestiremiyorum. Fakat meselenin seçimle ilgili olmadığını Erdoğan’ın karşısına çıkarılan adaylardan anlayabiliyorum. Siyasette liderlik ve devlete egemen olma konusunda çıta bu kadar yükselmişken mevcut adaylardan hangisi Erdoğan’la teraziyi eşitleye bilir? Erdoğan aşağıdan halkı ve yukarıdan siyasete egemen olan çevreleri örerek bugüne geldi. İnce ve Akşener lider olarak ilk seçimlerine giriyor. Malum, iktidarın bir mitingle değişmeyeceği kadar sıkıntılı olduğu bir dönemdeyiz. Görünüşte mevcut yönetime muhalif geniş bir potansiyel var. Peki muhalefet gerçekten iktidarı almaya hazır ya da istekli mi?
Dedim ya zafer ve uzlaşmanın nerede başlayıp bittiğine aklım ermiyor. Buradan bakınca Erdoğan’ı yeniden balkonda görebiliyorum. Muhalefet sanki bir kenarda balkonun çökmesini bekliyor. Bu bir uzlaşma mı yoksa tarihin diyalektiği mi, bilmiyorum.
Yine de sezgim olası bir çöküşten değil iktidarın muhalefetin dahi kurtulamayacağını söylüyor.