İlk önce Azerbaycan yetkili makamlarının yaptığı açıklamaya göre; 12 Eylül 2022 tarihini ilk saatlerinde, Karabağ’ın, Kelbecer, Daşkesen ve Laçın arazilerinde işgalci ermeni güçlerinin açtığı ateş ve sonrasında yaşanan çatışmalar esnasında şehit olan Kahraman elli askerimize rahmet diliyorum.
Bu hareketlenme tek başına Ermenistan’ın yaptığı münferit ve lokal bir saldırı değil aslında. Konuya etraflıca yaklaşırsak, Türkiye Azerbaycan ilişkilerinin sürekli gelişerek devam etmesi ve yine Türkiye-Azerbaycan- Rusya arasında planlanıp hayata geçirilmek istenen Zengezur koridorunun önüne engel koymak için yapılan eylemlerden sadece bir tanesi.
Aslında, Azerbaycan ve Rusya sıcak çatışma içerisindeyken Türkiye’de soğuk diplomasi savaşı vermektedir. Konuyu biraz daha açarsak; Batı bloku diye adlandırdığımız Avrupa Birliği ülkeleri bir yandan Azerbaycan Türkiye ilişkisine tepki koyarken diğer yandan Türkiye Rusya ilişkisini ve işbirliğini bozmak için bütün politik argümanları kullanıyorlar.
Bunu yaparlarken de, Türkiye ile Azerbaycan arasında daha önce yazılarımda “Fransız Kuşağı” terimi ile adlandırdığım İran, Ermenistan ve Gürcistan gibi Fransa’nın hegamonyasında bulunan ülkeleri, Türkiye’nin Batısında ise, Yunanistan’ı kullanıyorlar.
Oyun kurucu Fransa olduğu için Avrupa birliği Ülkeleri Almanya dışında Fransa’ya ya doğrudan yada gizli destek veriyorlar. Almanya ise bölgede ABD ile kendisine farklı bir cephe açarak Fransa’nın bölgede güçlenmesini ve AB içinde tek başına söz sahibi olmasını istemiyor. Daha önce Ukrayna Başkanı Zelensky ile basın karşısında Rusya hakkında açıklama yapan Fransa başkanı Macron.
Şimdi ise, Ermenistan başkanı Paşinyan’la, diğer yandan Yunanistan Başbakanı Miçotakis’le dünya basını karşısına çıkıp, Türkiye ve Azerbaycan hakkında açıklamalar yaparak kendisinin bu ülkeler üzerinde söz sahibi olduğu algısını özellikle vurgularken, Alman yetkililer ise hemen akabinde Fransa’nın elini boşa çıkarmak için en son yaptıkları açıklamada, Avrupa Birliği Süper Ordusunu oluşturmak istediğini açıkladı. Bu açıklama “dünya yeni bir Nazi ordusu tehlikesiyle karşı karşıya mı kalacak” endişesi yaratsa da açıklamanın arka tarafında dört-beş yüzyıl öncesinden var olagelen Fransa-Almanya (Katolik-Protestan) çekişmesi var.
İngiltere bu çekişmede Katolik olmasına karşın önceleri Almanya’yı desteklese de şimdilerde Kraliçe ikinci Elizabeth’in ölümünden sonra değişen dinamiklerle birlikte Fransa’nın safına geçecektir. Amerika ise Avrupa’da oluşabilecek ve iktidarından çıkabilecek yapıya karşı, 1918 Versay Antlaşmasının yüzüncü yıl kutlamasında Fransa Cumhurbaşkanı Macro’nun kurmak istediği ve Almanya’nın açıkladığı süper ordu projesini sonuna kadar destekleyerek hayata geçirerek Fransa’ya imaj kaybı yaşatacaktır. Geçen yazılarımda Davos toplantısından ve Kissinger-Soros çatışmasından söz etmiştim. Bir önceki “Rusya” konulu yazımda da sermayedarlardan ve ülkelerin aldığı yüksek kredilerden bahsetmiştim.
Avrupa Birliği ülkeleri başta Fransa olmak üzere sermayedar Soros’la kredi ilişkisi içine giren ülkeler olarak biliniyor. Ermenistan ve Yunanistan zaten bu konuda Soros’a köle durumunda. ABD ve eksenine aldığı Almanya Henry Kissinger doktrinleri ile dış politikada yoluna devam ediyor.
Bu kadar açıklayıcı bilgiden sonra:
Azerbaycan cephesinde; İkinci Karabağ savaşı ve ateşkesinden sonra, Sayın Aliyev ve Paşinyan arasında Brüksel’de yapılan görüşmeler devam ederken Ermenistan’a AB ülkelerinden Soros ve ermeni diasporası paraları ile paralı askerler ve özel harp unsurları getirildiği çok aşikar. Mühimmat geçişleri hava yoluyla Fransız Kuşağı’nın taktiksel sessiz ülkesi Gürcistan üzerinden getirildiğini düşünüyorum. Çünkü Zurabişvili’nin geçmişte Fransız diplomatı ve Fransa’nın yardımıyla Gürcistan devlet başkanı olduğunu yazılarımı takip edenler iyi bilirler.
Aksi takdirde Ermenistan ordusu insan ve teçhizat bakımından Azerbaycan silahlı kuvvetlerinin yanına bile yaklaşamaz, değil bir gecede elli vatan evladını şehit edecek.
Türkiye cephesine gelirsek; Türkiye geleneksel dış politikası Amerika montroe doktrinine benzer biraz. Tavizsizdir ama, masa başı diplomasi olmazsa olmazıdır.
Son günlerde de şahit olduğumuz gibi, bütün kışkırtmalara rağmen olabildiğince soğukkanlı, eylemsel ve iş bitirici şekilde devam ediyor.
“Bir gece ansızın gelebiliriz” söylemi tarihe atıfla taktiksel bir mesajdı görevini yaparak yerine ulaştı. Mesajdan sonra Özellikle Avrupa blokundaki ülkelerin tarafı daha net görülür oldu.
KALIN SAĞLICAKLA!