Yorgun Savaşçı`nın Hatırasına ...
Siz hiç bir yıl önce dünyadan göç etmiş birini daha dün kaybettiniz mi ?
Ben ettim ...!
Bir yıldır irtibatımın kesildiği, onca arayışa rağmen hiç bir izine rastlayamadiğim, abi kadar çok sevdiğim, babam kadar seven ve endişe duyan, can dostumun ölüm haberini aldım geçtiğimiz günlerde.
Peki siz hiç yüzünü dahi görmediğiniz birinin, ölüm haberine yıkılacak kadar çok sevip, benimsediniz mi onu ?
Ben sevdim ...
Sebep soy ve kan bağı olunca insan yüzünü görmediği birini dahi sevip , sayıp, sahiplene biliyor işte.
Uzun yıllara dayalı bir dostluktu bizimkisi. Ve bin yıl öncelerden gelen, bir özlemdi bizi bir birimize bağlayan.
Dikenli tellerin canımı yaktığı, kavuşmanın hayal geldiği bir dönemde, Turan `dan bir ses, Türkistan`dan ilk nefesti o. Kızım diyordu bana, hiç sahip olmadığım abim kadar değerliydi benim için.
Hayatını Türk Silahlı Kuvvetlerine adamış bir Komutandı benim abim. Kendini hiç anlatmazdı. Yaptığı hizmetleri hiç konuşmayan, mütavazı, alçakgönüllü bir kişiliye sahipti o.
Onca yıl abi şefkatiyle sardı dört yanımı ama; ben hiç O'nu, ondan dinleyemedim.
Hiç unutmam, hayatını kurtardığı bir silah arkadaşının minnet ve şükran dolu bir yazısını görmüştüm fb sayfasında. Onun üzerinde bile fazla durmamıştı abim. Görevi hakkında söylediği tek şey vardı.
1992 yılında tekrar göreve çağrıldım. 1999 yılında verilen görevi tamamlayıp tekrar emekli oldum..
Anlamıştım ki onun için “ ben” diye bir kavram yok. Vatan var, dostluk var, kardeşlik ve Türk`lük var...
Onun tek derdi vardı Vatan, tek hedefi vardı Turan. Ve tek özlemimiz ,tek hayalimiz vardı bizim Ötüken`de buluşup sarılmak.
Bütün özlemlerin bittiği yerdi Ötüken. Torunlarını götürecektim ona, birlikte Çanakkale şehitliğini ziyaret edecektik. Olmadı …!
Yorgun Savaşçı diyordu kendine ama ben yorulduğunu hiç akıl edememiştim. Hiç durmuyordu çünki. Yorgun fakat yılmaz bir savaşçıydı o.
Ta ki, ölüm haberini alıncaya kadar…Boğazıma düğüm gibi oturan, oğlumun omuzunda beni hüngür hüngür ağlatan o gün ,o haberi alınca, dudaklarımın arasından iki kelime döküldü : kalbi dayanamadı…
Evet kalbi dayanamamıştı daha fazla. Bir ömrü Asker olarak tüketen ,asker gibi sonlandıran birinin bunca ihanete, bunca arsızlığa kalbi TAHAMMÜL EDEMEZDİ elbette. Bir Eylül sabahında Yorgun kalbi yenik düşmüş ve kapamış gözlerini sonsuza, Komutanım.
Vasiiyet etmiş megerse : Beni şehitler diyarı Çanakkale`de defn etsinler diye .
Vasiyyetine uymuşlar, Şehit kanlarıyla süslü, al kırmızı Türk bayrağına sarılı bir tabutta, askeri bir törenle, Şehitler diyarı Çanakkale`de son yolculuğuna uğurlanmış Yorgun Savaşçı.
Aziz Vatanını, ismini kendisi verdiği Kürşat yürekli, Kürşat bilekli, onun gibi cesaretli yeğeni, Kürşat `a ve nice Kürşat`lara emanet bırakarak Tanrıdağ`larına çekilmiş abim.
Giderken ,son sözlerini bırakmış sevdiklerine. Ben de, Kahraman bir Türk askerinin son sözlerini, bu satırlara dizme görevinden gurur duyarak ,hiç bir kelimesine dokunmadan sizlere aktariyorum o son sözleri …
TÜRK olmanın onurunu, gururunu taşımak, yürek ister, bedel ister..
Tarih, yazıldığı günden beri, bu yürekli milleti ve ödediği bedelleri anlatır.
Tanrı dünyayı, TÜRK MİLLETİNE, VATAN OLARAK YARATMIŞ VE KARŞILIĞINDA CANINI, KANINI İSTEMİŞTİR.SON TÜRK ÖLENE KADAR BU, BÖYLE DEVAM EDECEK.
VE O SON TÜRK KÜRŞAT OLACAKTIR.....
Yorgun Savaşçı
Aziz Komutanım elini öpmek nasip olmadı ama; mezarına gelmek , boynumun borcu olsun …!