Türkiye’de ki siyasi partiler adeta matruşka gibi birbirinin içinden çıkıyor fakat biçimsel farklılıklar gösterseler de özde ideolojileri, programları aynıdır. Mevcut siyasi partiler içinde bukalemun gibi sürekli kabuk değiştiren ise “halk, emek, özgürlük, demokrasi” gibi benzer argümanları dillerine pelesenk eden, PKK’nın siyasi çatısını oluşturan kürtçü partilerdir ki bunların referansları da emperyalizm ile PKK terör örgütünün baş militanı Abdullah Öcalan’dır. Zaten kürtçü siyasi yapılanma da Öcalan’ın tavsiyesi üzerine ilk defa parti ideolojisini kürt milliyetçisi olarak belirleyen HEP adıyla kuruldu ve kapatma korkusuyla defalarca isim değiştirerek HDP adıyla günümüze kadar geldi.
Yine benzer gerekçelerle bu defa kendisiyle aynı çizgide hareket eden “Yeşil Sol” adında ki partinin altına girerek ve kadrosunun büyük çoğunluğunu buraya transfer ederek DEM adında yeni bir prematüre yapılanma oluşturdular. HDP davası henüz sonuçlanmadan böyle yapılanmaya ihtiyaç duymaları bildik tedbir amaçlı olduğundan HDP’nin kapatılması durumunda bu isim altında devam edeceklerdir. Ancak düşük ihtimal de olsa HDP’nin kapatılmaması durumunda DEM’e transfer edilen kadronun yeniden HDP çatısı altında birleşeceği de ihtimaller arasındadır. Neticede ilk siyasi yapılanmadan günümüze değin süreçte kürtçü partilerin ideolojileri kaba taslak aynıydı ancak bu bileşenle birlikte ideolojilerine bir de “yeşil siyaset anarşizmi”ni eklediler.
Hedef ve amaçlarına ulaşmak için her türlü yol ve yöntemi deneyen ve başta demokrasi olmak üzere emek, özgürlük vb. gibi argümanları kullanan kürtçü ideolojide ki örgütler, Şeyh Said ile Seyir Rıza gibi ayrılıkçı kökten dinci, feodal zihniyetin günümüze kadar gelen uzantılarıdır. Fransız, İngiliz gibi emperyalistlerin kuklaları tarikat şeyhlerini referans alan, uluslararası silahlı ve narkotik terör örgütleri listesinde yer alan PKK, KCK gibi örgütlerin siyasi yapılanması ve bu örgütlerin de siyasi sözcüleridirler.
Şiddet anarşizminin alanını genişletmek
Yeşil siyasetten kasıt, ekolojik ve çevresel amaçlara önem veren, şiddet karşıtlığı, toplumsal adaleti savunan, katılımcı demokrasi üzerine inşa edilmiş bir ideolojidir. Uluslararası simgesi ayçiçeği olan yeşil siyasetin temel amacı doğa ile barışın korunmasıdır. Doğanın korunması ve barışın yanı sıra cinsiyet ayrımcılığı, feminizm gibi toplumun hassas olduğu konular üzerinde dururlar. Feministlerin, aktivistlerin, çevrecilerin destek verdiği bu hareket ilk defa 1979’da Almanya’da “Yeşiller Partisi” olarak siyasi çatı altında örgütlenmiş ve 1980’den itibaren de pek çok ülkede partileşmişlerdir. Türkiye’deki yeşiller hareketi ise toplumun hassas olduğu ekoloji, cinsiyet ayrımı vb. gibi konulara göre ideolojilerini konumlandırmış olsalar da Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM) için için bu konular teoride siyaset argümanı, pratikte ise maskeden ibarettir. Çünkü belirttiğim üzere ilk defa Almanya’da ortaya çıkan yeşil hareketinin hedefleri, amaçları, profilleri zaten bellidir.
Bunların yeşile bir de “sol” eklemelerinini nedeni sola oy vermekten çekinen, kendilerinin de köklerinden bağlı oldukları dinci, feodal zihniyeti çevreci, eşitlikçi, özgürlükçü gibi kavramlarla manipüle etmek, saflarına çekmek içindir.
Aslında 19. yüzyılda ortaya çıkan yeşiller felsefesine, anarşizm ile feminizmi bir araya getirdiğinden anarko-feminizm de denilebilir. Savaşın, sınıf çatışmalarının ve devlete yönelik her türlü mücadelenin bütünleyici bir parçası olarak görülen bu anlayışın DEM tarafından benimsenmiş olması gerçekte cinsiyet ayrımcılığı karşıtlığından değil, feminizmi anarşist mücadelelerinin bir bileşeni olarak gördükleri içindir. Buradaki temel amaçları ve hedefleri de toplumun tüm katmanlarını manipüle ederek yürüttükleri şiddet anarşizminin alanını genişletmektir.
Bunların her kalıba girerek şekil almasına, bulduğu her şeyi aynı torbaya doldurmasına ister felsefe ister ideoloji perspektifinden bakılsın, belirleyici bir sıfatlarının olmadığı görülecektir. Temel de dillerinde pelensek ettikleri “demokratik özgürlükler” söylemi dışında herhangi bir siyasi argümanları yoktur ve bu söylem de ayrışmanın, bölünmenin maskesidir. Mevcut maskelerinin üstüne ”yeşil”i de ekleyerek ulusaldan, yerele emperyalist bir proje olan federalizmi yani bölünme fikirlerini perdeleyeceklerini zannetmektedirler ki buna da sıfatsız anarşizm, siyaset diyebiliriz
DEM Parti, KCK’nın şehir yapılanmasıdır
Türkiye’de yeşiller hareketinin temsilcisi olarak görülen DEM’in parti ideolojisini belirleyen Abdullah Öcalan, Öcalan’ın fikir babası da 1960’lardan itibaren toplumsal hareketler üzerinde etkili olan, yeşil siyasetinin de çerçevesini belirleyen Amerikalı teorisyen Murray Bookchin’dir. Murray’ın savunduğu, sosyal ekoloji, özgürlükçü sosyalizm, anarşizm ve ekolojinin yanı sıra “demokratif konfedearlizm” ile “toplumsal öz yönetim” teorileri Abdullah Öcalan tarafından prensip haline getirilmiştir. Öğretmen olarak gördüğü, saygı duyduğu Murray Bookchin’e 2004’te avukatları aracılığıyla mektup gönderen Öcalan, fikirlerini orta doğu toplumuna uyarlamak istediğini belirtmiş, kendisiyle bu konuda görüşme talebinde bulunmuştur.
Murray hasta olduğundan görüşme gerçekleşmese de Öcalan’a cevaben desteğini belirten yanıt göndermiştir. Murray Boockhin’in öldüğü 2006’da PKK’nın onu “20. Yüzyılın en büyük sosyal bilimcisi” olarak anmasının nedeni, fikir babası olarak benimsedikleri içindir. Öcalan; 2004’te İmralı cezaevinde yazdığı, ilk defa çetin yayınları tarafından korsan basılarak el, tezgah altından dağıtılan “Bir Halkı Savunmak” adlı kitabında Murray’ın “Demokratik Konfederalizm” teorisine, ekoloji ile feminizmi de ekleyerek kuram haline getirmiş ve PKK’nın bu çerçevede yeniden yapılandırılmasını istemiştir. PKK yapılanması olan KCK işte bu teoriden doğmuştur ki DEM’e, KCK’nın şehir yapılanmasıdır demek pek de yanlış bir saptama olmayacaktır. Çünkü kürtçü, ayrılıkçı farksiyonların içinde yoğrulan DEM’in şimdiki eş başkanlarından Tuncer Bakırhan, 2013’te KCK’nın üst yöneticiliğiden, 2016’da ise PKK/KCK terör örgütüne üye olma suçlarından cezaevine girmiştir.
Emekçi, özgürlükçü, eşitlikçi palavralarıyla sahneye çıkan DEM, diğerleri gibi PKK / KCK’nın, siyasi kılıfa bürünmüş sözcüsüdür. Parti başkanı Tuncer Bakırhan, her platformda Abdullah Öcalan’a bağlılığını dile getirmekle kalmamış, bağımsızlık savaşına karşı isyana yönelen Şeyh Said, Seyit Rıza gibi feodal, dinci emperyalist kuklaları öven, savunan ifadeler kullanırken sempatizanlarını da devlete karşı kışkırtmıştır. Bir diğer eş başkanlarından Tülay Hatimoğulları ise Arap dilinin ve kültürünün canlanması için çalışmalar yürütmüş, sanat atölyeleri kurmuştur bir Arap sevici. Ve yine eş başkanlarından Eylem Tuncaeli de terör örgütü propagandası yapmak suçuyla tutuklanmıştır. Murray’ın fikirlerinin Öcalan tarafından teorize edilerek parti ideolojisi haline getirilen DEM’in eş başkanların profillerine, söylemlerine baktığımızda başka bir gerçeği daha görüyoruz ki bu da Araplar’a yanaşma, ittifak kurma çabalarıdır.