Anımsarsınız cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren okullarımızda ve dolaysıyla evlerimizde bile "yerli malı haftası" kutlanırdı. Bu yıllarda bir hafta boyunca yerli malı tüketilmeye çalışılırdı.
Eh yerli malı dediğiniz de fındık fıstık elma armuttan başkası değildi.
Tüketecek yerli sanayi ürünümüz yoktu ki.
GIDA 'SEKTÖRÜ'
Daha sonra bu haftalarla alay edildi, aşağılandı, küçümsendi...
Şimdi kutlanıyor mu bilmiyorum; yaşlandık!
Ama o zamanlar alay ettiğimiz 'yerli' gıdalarımızın ne kadar önemli olduğu şimdi ortaya çıktı.
Tarım 'sektörü'nün de alay edilecek bir iş olmadığını nihayet anladık.
Hele bu salgın döneminde insanlar araba cep telefonu yiyemeyeceklerine göre gıda sektörünün ne kadar stratejik yaşamsal bir alan olduğunu kavramış olmamız gerekir!
Tezek kokusunu küçümsedik ancak 'sanayileşmiş' diye gözümüzde büyüttüğümüz ülkelerin önce tarıma yatırım yaptıklarını, onun üzerinden sermaye birikimi sağlayarak bugünlere geldiklerini tam anladık mi emin değilim.
Ünlü 'İngiliz Sanayi Devrimi' aslında koyunların üzerinden yükselmişti!
Dünya pazarlarına "İngiliz yün kumaşı"yla girdiler. Öyle bir dünya hakimiyeti kurdular ki biz Türklere "Asılacaksan İngiliz ipiyle asıl" diye atasözü bile yarattırdılar; dünyanın geri kalanını siz düşünün.
Örneğin Hollandalıların Philips televizyon ve radyolarına hele teyplerine hayran kaldığımız yıllarda aslında onlar tarıma yatırım yapıyorlarmış.
Geçen yıl Trakya kadar toprağı olan Hollanda'nın tarımsal ürün ihracatı, koronavirüs salgınıyla birlikte -değişen küresel ticaret dengeleri ve lojistik kanallarında yaşanan kısmi aksaklıklara rağmen- 2020'de bir önceki yıla göre yüzde 1 artarak 116,3 milyar dolar oldu.
İşin daha da ilginci (Bloomberg'in haberidir) söz konusu ihracatın 83,1 milyar dolarlık kısmı Hollanda'da üretilen ürünlerin ihracatından elde edilirken, 33,2 milyar dolarlık kısmı ise ithal hammaddelerin işlenerek ihraç edilmesindendi.
Örneğin bizim ayva ihracatımızın % 80'i Hollanda'yadır diye bilinir. (Geyveliler iyi bilir!)
Yahu adamlar ayva yeme manyağı mı? Değil: Bizden kasasını (örneğin) 10 dolara alıp paketleyerek 40 dolara dünyanın dört bir köşesine satıyorlar!
Siz nükleer güç Fransa'nın, bizim atalarımızın yarattığı adı bile bize ait yoğurtta dünya birincisi olmalarını düşünebiliyor musunuz?
Danone markalı yoğurdu gelip yoğurdun anavatanı Türkiye'de satabiliyor herifler ve biz atalarımızdan bile utanmıyoruz, alıp afiyetle yiyoruz!
İŞTE İŞE BURADAN BAŞLAMALIYIZ
Örnekler çoğaltılabilir; buraya dikkat çekmek istiyordum.
İşe (perakende) gıda ve yemek sektörümüzü yabancı egemenliğinden kurtarmakla başlamak gerekiyor.
Starbucks denen illet kahve dükkanı yalnızca Ankara Bahçelievler'dekinin sayısı bir elin parmaklarını geçecek nerdeyse! (Yanılmıyorsam Almanya ya da Fransa'da toplam Sturbucks sayısı ancak o kadar: yani Bahçelievlerdeki kadar!)
TED Kolej akıllık edip öğrencilerin olduğu mekanlara Arabic Kahve diye bir kahve markası yaratarak kurdu; biraz biraz oraya yöneliyoruz.
"Kentucky Fried Chicken" gibi Amerikan firmaları Mc Donalds'ı solladılar; valla Mc Donalds bunların yanında yerli ve milli kalıyor. Adamlar çeşitlerinin isimlerini inatla İngilizce yazıyorlar. Telaffuz bile edemiyorsunuz; böyle de kültür milliyetçisiler!
Nihayet marka yarattık diye sevinirken Yemeksepeti'ni biraz dolar görünce hemen sattık; bir de sevindik. Adamlar eve yemek getiriyor elin yabancısı yediğimiz yemekten karı cebine koyup memleketine götürüyor!
Bizim işbirlikçi alçak "böyyük" holdinglerimiz bir marka yaratalım değil yabancı markanın nasıl Türkiye temsilcisi oluruzun peşinde. Kocaman holding, su markasında da yabancıya ortak olmaya utanmıyor!
Yemek kartı mı ne bir şeyler icat etmişler o kartlardan da kredi kartı gibi komisyonla milyarları götürüyorlar; memurlarımız onların bilmem ne kartıyla yemek yiyor iyi mi!
YABANCI GIDA FİRMALARINA ACİL ÖNLEM ALINMALI
Tabi bunları düzeltmeyi, Türkiye'de "yerli" tek bir gıda bırakmayan ve 10 yıl boyunca satıp savmayı marifet bilmiş Unakıtanlar yetiştirmiş FETÖ kansızlarını işe ortak etmiş AKP'den beklemek ne kadar doğru?
AKP bırakın tarımda hamle yapmayı, geleneksel tarımımızı hayvancılığımızı bile inkıraza uğrattı! Şimdi toparlamaya çalışıyorlar koyun keçi sayısını artırmaya çalışıyorlar ama yedikleri haltlardan sonra bir türlü toparlanamıyor.
Hele gıda yeme içme sektörümüz perakende göründüğü için aynı tas aynı hamam.
Örnekler binlerce çoğaltılabilir. Liberalizmin en faşist uygulaması inanın yeme içme sektöründe gözümüzün önünde; ama görünmüyor!
Bizi tarım ülkesi olun diye bırakmışlar güya onu da becerememişiz!
*
Bu yazıyı bugün haberlerde okuduğum "Kibar Holding, ketçap, mayonez ve sos üreticisi gıda şirketi Assan Gıda'nın ABD'li dev sos firması Kraft Heinz'a satışı için hisse devir sözleşmesi"ni -yaklaşık 100 milyon dolar "değerleme" üzerinden- imzaladığını okuyunca yanan yürek yazısıyla yazdım.
Bu satışları onaylayan "Rekabet Kurumu" kimdir? Kimlerden oluşuyor?
Bileniniz var mı? Ya da merak edeniniz var mı?
Onu da Sedat Peker'in söylemesini mi bekleyelim!
Ahmet Yıldız
Siyasetcafe.com