Yazmak, yaşamak ve ruh inceliği!

Alper AKSOY

Bakü'ye ilk gidişimde "Bedîi Sanatlar Üniversitesi" yerine "İnce Sanatlar Üniversitesi" kullanımını görünce gönlüm gönenmişti. İnce sanatlar ne güzel bir Türkçe söyleyişti öyle.

 

İnsan ruhunun zerafeti için "ince ruhlu" tabiri kullanılır Anadolu'da. İnce ruha sahip olmanın yolu edebiyattan geçer. Şiir, Roman, hikâye türündeki edebi eserler hem kavram dünyamızı zenginleştirir hem de ruhumuzu inceltir.

 

"Gözaltı Notlarım" yazı dizisini kaleme alırken güzel Türkçeyi kullanmaya özen göstererek edebi bir metin rayihası katmaya çalıştım. Peki alıcısı var mıydı bu inceliğin?.. Vardı elbette...

 

Ülkücü Hareketin mazisini anlatırken hep sloganik, hep kaba saba metinler kullanıldı. Duyuş zenginliği ve üslup zarafeti ile kaleme alınmış A. Turan Alkan'ın "Yatağına Kırgın Irmaklar" ve Yağmur Tunalı'nın "Kavga Günleri" çok beğendiğim bir örnektir.

 

Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan, ortalama Türk insanının adabı muaşeretinin çok gerisinde, ince sanatların her türüne uzak kaldığı için ruh inceliği kazanamamış yığınların arasında yaşıyoruz... Bu yığınların kavram dünyasında "üslup zarafeti", "duyuş derinliği" elbette olamaz... Ama onlar var diye bizler de kabalaşacak değiliz.

 

Bir televizyon programında şöyle demiştim: "Çanakkale Zaferini kazanmış olmamız tek başına bir şey ifade etmez. Eğer Çanakkale'nin, şiirini, hikâyesini, romanını yazmamış isek Çanakkale kalplerde, beyinlerde yok hükmündedir."

 

Tıpkı bunun gibi Ülkücü Hareket'in cezaevi yıllarını, mücadelesini edebi eserlere aktaramamış isek o şehitler, çileler, mücadeleler de yok hükmündedir.

 

Kemal Tahir’in eserlerini ölümsüz kılan cezaevinin taş duvarlarıdır. 12 Eylül ihtilalinden sonra uzun yıllar, taş duvarların arasında sol-sağ otuz bine yakın gencimiz kaldı. Her iki taraftan da yarınlara kalacak ne bir romancı çıktı, ne bir hikayeci... Çünkü yazmak ve yaşamak ayrı kavramlardır. Yaşamak, yazmak için tek başına topaldır. Yaşanılanların kültürel alt yapıya sahip yetenekle buluşması gerekir. Kemal Tahir işte bu buluşmanın ürünüdür.

 

Gözaltı Notlarım için "Üç gün gözaltında kaldı, neredeyse roman yazacaktı" diye lümpen tepkiler de aldım. Lümpenlik Türkiye'nin onulmaz yarasıdır. Onu da başka bir yazımda ele almaya çalışacağım.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.