İstanbul’da bir İmam Hatip Lisesinde hem öğrencilere hem ailelerine konferansım vardı. Öğrenci programından sonra, gençlerle ilgilenen bir idareci ile ayak üstü sohbet ettik. Öğrencilerle en çok öğlen namazı konusunda sıkıntı yaşadığını, her öğlen vaktinde onları okul binasının yanındaki camiye namaza götürme tartışmaları yaşadığını anlattı. Bana dönüp: “Sizin gençlerle iletişiminiz iyi. Sizi sevdiler. Onlara namazı nasıl daha çok sevdirebilirim?” diye sorarak benden destek istedi.
O idareci arkadaşa, kendisine bazı fikirler verebileceğimi, fakat kendisinin benim söyleyeceklerimi öğrencilere söyleme cesaretinin olup olmadığından şüphemin olduğunu söyledim. Gençlere ibadetleri anlatırken kolaylaştırmak yerine zorlaştırma kültürünün Türkiye’de hâlen hâkim olduğunu, gençlere namazı sevdirmek için uğraşanların üslup ve talepleriyle gençleri namazdan soğuttuklarını söyledim. Bu sözlerim üzerine şaşkınlık yaşayan arkadaşa yaptığım açıklamaları burada özetleyeyim.
Çoğaltarak Azaltıyoruz
Türkiye’de temel dini bilgiler gençlere öğretilirken ne yaşları dikkate alınıyor ne psikolojileri. Beş vakit namaz anlatılırken, hep geleneksel üst sınır öğretiliyor. Namazın farzları 14 rekât iken (Vacip olarak öğretilen Vitir namazının rekât sayısı mezheplere göre farklı olduğu için konumuz dışında tuttum) bizim geleneksel ilmihal kitaplarında ısrarla 40 rekât namaz anlatılıyor. Sünnet ve vacip olarak anlatılan rekât sayısı 23 ama farz olan 14 rekâttır. Gençlere sadece farz namazları da kılabileceklerini bile kolay kolay söylemezler. Söyleyenler bile sakın bunu yapmayın vurgusuyla söylerler. “Sünnetimi terk edenler…” diye başlayan hadis rivayetleriyle, sadece farz namaz kılmak isteyen gençleri, günaha girmekle korkutuyorlar.
Namaz rekâtının üst sınırının olmadığını, en önemlisinin farz olan kısmının olduğunu bile gençlere söylemiyorlar. Peygamberimizin sünnet / nafile namazları genelde evde kıldığını, cami de cemaat ile sadece farz namazı kılıp, kısa bir sohbetten sonra, herkesin işine gücüne dağıldığını, Türkiye Müslümanları pek bilmez.
Bu konuyu biraz özetledikten sonra o arkadaşa dedim ki: “İbadetleri çoğaltılarak ibadet edenlerin azaltıldığının farkında değilsiniz. Keşke gençlere, sadece farz namazlarını da kılabileceklerini, sünnet namazların tercih meselesi olduğunu da söyleseniz.” Ben bunları söyleyince hocanın yüz ifadesi “yapamam” anlamında değişti.
Abdest Kolaylığı
Kur’an’da abdest ayeti çok kolay ve basittir aslında. Eller (dirseklere kadar) ve yüz yıkanır, baş ve ayak mesh edilir. Abdest bu kadar kolay ve basittir. Ancak bizdeki geleneksel ilmihal kitapları, öyle bir abdest ayrıntısı anlatır ki, abdest zorluğu yüzünden namazdan soğuyan çok insan var. Eller yıkanırken parmak araları ayrıntısından, yüz yıkanırken burun ve ağız içi temizliğinden, kollar yıkanırken kol dirseğinin dört parmak üzerinden, baş mesh edilirken ne kadarının ıslanacağından, kulak kepçesinin kıvrımlarında dolaşmaktan, ayak meshi yerine ayak parmak aralarından ayak bileğine kadar yıkanmasından bahsedilir.
Kişisel olarak evde abdest alırken, geleneksel olarak öğrendiğim şekilde abdest alıyorum. Ancak dışarıda veya yolculuk esnasında abdest için yeterli olan “Kol ve yüzün yıkanması, baş ve ayağın mesh edilmesi” şeklinde abdestimi alıp ibadetimi yapıyorum. Bunları o öğretmen arkadaşa anlatıp gençlere abdestin bu kadar kolay bir ibadet olduğunu anlatıp anlatmadığını sordum. Yine olumsuz cevap aldım. Kendini haklı göstermek için okullarında sıcak su ile abdest alma imkânı olduğundan bahsetti. Konuyu hâlen anlamadığını fark etmiştim. Belki de anladı ama gelebilecek tepkilerden korktuğu için bu konuları bilse bile öğrencilere anlatmıyordu.
Yaşlılara Eziyet
Özel bir hastanede yöneticilik yapan bir arkadaşımla bu meseleyi konuşmuştuk. Kalça kemiği kırığı ile hastaneye gelen yaşlıların önemli bir kısmının abdest alırken düşmesi sonucu bu sıkıntıyı yaşadıklarını anlattı. Abdest alırken ayaklarını lavaboya kaldıran ve bu esnada dengesini kaybedip düşen bazı yaşlıların kalça kemiği kırılıyor. Çok zor iyileşen bir kırık olduğu için birçoğu kalan ömürlerini yatakta geçirmek zorunda kalıyor. Hem kendileri hem onlara bakmakla yükümlü aileleri birçok sıkıntı yaşıyor. Elini ıslatıp ayağına mesh yapsa yeterli olacak ama bu hakkı olduğunu çoğu bilmiyor. Bilenlerin bir kısmı da alışkanlıklarından vazgeçemiyor. Değer mi bu eziyete? Allah kolay bir din göndermişken, mezhep taassubu veya gelenek öğretileriyle bu insanlara bu sıkıntılara yaşatanlara Allah akıl fikir versin.
Gençlik Enerjisi
Biz bunları konuşurken, okul bahçesinde gençlerin bir kısmı top oynuyor, bir kısmı basket atıyordu. O arkadaşa dedim ki: “Bu çocukların yaş ortalaması 16 civarında. Öğlen arası birkaç dakika daha fazla top oynamak için yemeklerinden bile feragat ediyorlar. Birçoğu ekmek arası atıştırıp top oynamaya devam ediyorlar. Böyle bir enerjisi olan gençleri, yan taraftaki camiye namaza götürmek istiyorsunuz. Normal abdest alacaklar, sizinle cemaatte namaz kılacaklar, tespih çekmeden çıkan öğrencilere bazılarınız ters bakacaksınız. Tüm bunlardan sonra gençlerin öğlen namazını sizinle kılmamak için koridorlarda neden saklandığını anlamadığınızı söyleyeceksiniz! Kusura bakmayın ama bu gençleri namazdan siz soğutuyorsunuz.”
Cemedebilir mi?
“Gençlere öğlen ve ikindi namazlarını cemedebileceklerini söylüyor musunuz?” sorusuna aldığım cevabı tahmin edersiniz. Konferanslara ilk başladığım yıllarda “Sürekli sefer halinde namazlarımı cemetsem olur mu?” diye sormuştum bir İl Müftüsüne. Verdiği cevabı hiç unutmadım:“Aslında cemedebilirsin ama ben sana cemedebilirsin demem. Yarın bir kitabında falanca müftü fetva verdi diye yazarsın. Beni milletle uğraştırırsın.” demişti. Aynı korku yüzünden öğrencilere cemetmenin mahsurunun olmadığını anlatmıyor birçok hoca.
Rahmetli Yaşar Nuri Öztürk Hoca’nın bir hatırasını dinlemiştim ekranlarda. Bu tür konuları ekranlarda en çok anlatanlardan birisi olduğu için, geleneksel kafalılar ve tarikatların hedefinde oldu sürekli.
Şöyle bir hatırasını anlatmıştı:
“İlahiyat Fakültesinde bir arkadaşım bana: ‘Neden namazları cemetme gibi konuları ekranlarda anlatıyorsun ki? Bırak millet alıştığı gibi kılsın!’ demişti. Bende kendisine dedim ki: ‘Hocam siz hiç Allah’tan korkmuyor musunuz? Siz ve ben, burada, sıcak odamızda, kitapların arasında çalışırken bile, cemetme hakkımızı kullanıyoruz da inşaatta çalışan veya İstanbul trafiğinde koşturan insanlar neden bu haklarını bilmesin ve kullanmasın?’ diye sitem etmiştim.”
Yaşlılık İlmihali
Türkiye’de geleneksel ilmihal kitaplarında anlatılan ibadet şekilleri ve ayrıntılar, yaşlı, emekli veya din görevlisi insanların uygulayabileceği kurallarla dolu. Yaşlılar için hazırlanmış ilmihal bilgileriyle gençlere ibadet anlatanlar, o kadar çok ayrıntıya giriyorlar ki, gençler ibadetten soğuyorlar. Yaşlanınca veya emekli olunca bu ibadetleri yapmaya karar veriyorlar.
Tek işi camide imamlık veya müezzinlik yapmak, vaiz olarak vaaz vermek, Kur’an kursunda çocuk okutmak olan diyanet personeli, kürsülere çıktıkları zaman genelde ilmihal kitaplarında yazılı olanları anlatıyorlar sadece. Gün boyu mesaisi olan insanların, nasıl bir koşturmaca içerisinde yaşadıklarının farkında değiller.
Emekli, yaşlı veya diyanet personelinin uygulayabileceği bir ilmihal mantığı ile gençlere din ve ibadet anlatmaya devam edenler, gençleri camiden ve ibadetten uzaklaştırdıklarının farkında değiller.
Kolaylaştırın, zorlaştırmayın.