2014 Yılı Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri'nde bir konuşma yapmıştı Sayın Alev ALATLI. O konuşmayı ilk dinlediğimde yakın bir arkadaşıma dedim ki: ‘Keşke bu cümleleri bizim ilahiyat hocaları kurabilseydi!’
Her yasal olan şey helal değildir ana mesajını veren konuşmanın medyaya yansıyan cümleleri buraya alarak başlayayım derdimi anlatmaya.
Aslolan Helalleşmek Olmalıdır.
Helalleşmek mahkemede dava kazanmaktan daha üstün olmalıdır. Çünkü her yasal hak helal değildir ve olamaz. Suriçi ile Kobani’nin arasına çizgi çekmek 1. Dünya Savaşı galiplerinin yasal hakkıdır belki. Ama helal değildir.Keza iflas eden kardeşinizin haraç meraç satışa çıkarılan evini satın almanız yasal hakkınız olabilir ama helal değildir.
İmar ruhsatı olan bir müteahhit şehrin ufkuna tecavüz ederken yasal olarak suçsuzdur ama yaptığı iş helal değildir. Yeni ve çok daha ucuz bir enerji türünün pazara girmesini önlemek üzere üretim haklarını satın alan ve sümen altı eden bir petrol şirketi yasal olarak suçsuzdur. Ama yaptığı iş helal değildir.
Keza raf ömrünü uzatmak için ekmeğin içine kanserojen madde koyan fırıncı yaptığı formülü ambalajın üzerine koyduğu için yasaldır, dolayısıyla suçsuzdur ama yaptığı iş helal değildir.
Ve son olarak bir kalem darbesiyle atar ergenleri, lümpen ergenleri sokağa döken yazar, alevler afakı sardığında suç mahallinde değilse, olayları evinden seyrettiğini ispat edebiliyorsa yasal olarak suçsuzdur. Ama helal değildir yaptığı.
21. yüzyılın en yaman projesi helal olanı yasal olanla örtüştürmek olsa gerekir. Kadim değerlerle rabıtası zedelenen özgürlüklerin şerden yana bükülmesini önlemenin yollarını bulmak zorundayız. Yasaların tanıdığı haklardan insanlık veya Allah adına feragat etmenin garipsenmediği bir yeni düzen getirmek zorundayız.
Tarihin bize öğrettiği bir şey var. İster en mükemmel yönetim sistemini, ister ekonomik kalkınmayı gerçekleştirmiş olsun. Bir medeniyetin sevgi ve nefis terbiyesi dumura uğramış, manevi enerjisi tükenmişse o medeniyeti ne Birleşmiş Milletler Tüzüğü ne Helsinki Beyannamesi, ne AİHM Mevzuatı, ne de en üstün silahlar kurtarabilir.
Belediye İhaleleri Yasaldır ama Helal midir?
Türkiye’de, özellikle nüfusu kalabalık olan şehirlerde, uzun süre Belediye Başkanlığı yapmış insanların bilinenden çok daha büyük servetleri var. Sahip oldukları servetleri satın alabilmek için, başkanlık süresi içerisinde aldıkları maaşın tamamı bile yeterli olmaz. Bazıları, kendilerini uyanık sandığı için, kendi üzerlerine değil kardeşleri veya evlatları üzerinden zengin oluyorlar. Kardeşine, oğluna veya samimi bir arkadaşına kurdurduğu şirkete birçok ihaleyi vererek zengin ediyorlar. Resmi evraklar üzerinden başkasına giden paralardan kendi üzerine düşen payı elden alıyorlar. Süreç böyle işleyince, birileri yolsuzluk yapıldığı gerekçesiyle şikayetçi bile olsa, mahkeme onları suçsuz buluyor. Böylece yolsuzluk dosyası kapanmış oluyor. Yasal olarak masum ama helal olmayan yönden zengin olmuş birçok sağcı veya solcu var Türkiye’de.
Bir Belediye Başkanı düşünün şimdi. Şehrin biraz dışında ‘tarla’ olan bir yeri imara açmak niyetinde olmasına rağmen, bu niyetini sadece yakın arkadaş çevresine söylüyor. Bu arkadaş çevresi o bölgeden birçok tarlayı satın alıyorlar. Arkadaşları, akrabaları, kendi partisinin yetkilileri tarafından tarla olarak satın alınan bölge, birkaç ay sonra Belediye Meclisi tarafından imara açılıyor. İmara açılınca tarlaların değeri en az yüz kat artıyor. Şimdi bu Belediye Başkanının yaptığı uygulama kesinlikle yasaldır. Hiçbir hukuki cezası yoktur. Ama helal değildir. Çünkü yasalar niyetini okuyup ona göre hüküm veremese bile, Allah niyetini bildiği için mutlaka cezalandıracaktır.
Belediye Başkanlığı döneminde zengin olan kişi dindar ise ‘Solcu ahlaksızlar, din düşmanları bana iftira atıyor’ diyerek din maskesinin arkasına saklanıyor, eğer solcu birisiyse ‘Ben Atatürkçü olduğum için bana saldırıyorlar ve iftira atıyorlar’ diyerek Kemalizm’in arkasına saklanıyor. Sağcı ahlaksız hırsız bir camide poz vererek yolsuzluğunu unutturmaya çalışıyor, solcu ahlaksız hırsız ise bir Atatürk heykeli açılışı yaparak yolsuzluğunu unutturmaya çalışıyor.
Bu Belediye Başkanının yaptığı uygulamayı birisi şikâyet etse, Türkiye’nin en adil Hakim ve Savcıları tarafından bile yargılansalar, ceza almazlar. Çünkü ortada yasadışı bir şey yok. Yasadışı değil ama ahlak dışı bir uygulama. Türkiye’de yaşanan bu tür yolsuzluklardan şikayetçi olan gençlerin özellikle çalışması gereken şey budur. Öyle bir Anayasa yapılmalı ki, hiçbir yetkili bu ve buna benzer yolsuzlukları yaparak zengin olamamalı.
Maaş ile Servet Arasında Uçurum
Aldığı maaş ile edindiği servet arasında uçurum olan insana hesap sorabilmek için yasaların yeniden gözden geçirilmesi gerekiyor. Bir yıl içerisinde aldığı maaştan çok daha büyük servete sahip olan devlet yetkilisine, bu parayı nerden elde ettiğini sorabilecek yasal düzenlemelere ihtiyacımız var. Bu yapılmadığı sürece yolsuzlukların önü asla kesilemez. Değişen tek şey,sağcı olan ahlaksız hırsız gider, onun yerine solcu olan ahlaksız hırsız gelir.
Meşhur sözdür, ‘Karanlığa küfür edeceğinize kalkıp bir mum yakın’ derler. Bu sözü yazının konusuna bağlayarak kullanırsam, özellikle hukuk okumak isteyen veya hukukçu olan gençlere derim ki: Yolsuzluk ve ahlaksızlıklardan şikayetçi olacağınıza, ideal anayasayı yazmaya kafa yorun. Öyle bir anayasa yazın ki, yasal olan ile helal olmayan arasında ki uçurumu kapatın.