YANLIŞLIKLAR DİYARI
Zamanın birinde, bir memleket varmış. Büyük, koca koca dağları; uçsuz bucaksız ovaları; derin vadileri varmış. Yeşilin her tonunun süslediği, göz alabildiğine ormanları varmış.
Işıl ışıl bir gökyüzü, engin denizleri varmış. Ha, bunların yanında üzerinde yaşayan milyonlarca insanı varmış.
Şehir ismini verdikleri beton ve demirden oluşan yığınların içinde yaşarlarmış.
“Yol, otoban” dedikleri sonu gelmez kara kara ipler üzerinde, çelikten oluşan konserve kutuların içinde her gün saatlerce çile çeker, karınca gibi oradan oraya hareket edip dururlarmış.
Milyonlarca insanın bir arada yaşamaya çalıştığı bu yerlerde, insanların yüzü hiç gülmezmiş.
İnsanlara Allah’ın selamını verdiğinizde küfür etmişsin gibi karşılık verir veya hiç duymamış gibi kafasını öbür tarafa çevirir gidermiş.
Tatlı dili, gönül almayı hiç bilmezlermiş. Ortak anlaşma dilleri, küfür, hakaret ve kavgaymış.
Çocukları ve gençleri eğitmek için yüz binlerce öğretmenden oluşan eğitim ordusu kurmuşlar ama her yıl yeni bir eğitim sistemi oluşturmaya çalıştıkları için nesilleri daha küçük yaşta huzursuz, mutsuz ve başarısız kılmışlar.
Özgüvenini yitiren gençler, istemedikleri bir mesleği seçmek ve ömür boyu bu mesleği yapmak zorunda kalmışlar. Mesleğini sevmediği için de bir türlü başarılı olup mutlu bir hayat kuramamışlar.
Mühendis olmak isteyen doktor, doktor olmak isteyen öğretmen, öğretmen olmak isteyen işsiz kalmış.
Sonuçta herkes, sevmediği mesleği, istemeden yapmaya başlamış. Bu yüzden, doktor hastasına iyi bakmamış, mühendis işini sağlam ve tam yapmamış. Hakim, adaleti sağlamak için gereken özeni göstermemiş.
Öğretmen, öğretmenlik yapmak istememiş. Toplumu toplum yapan değerleri öğrencilerine öğretmemiş.
Herkes, istemeden istemediği bir hayatı yaşamak zorunda olduğu için hak, adalet, vefa, arkadaşlık, dostluk, samimiyet, vicdan, fedakârlık gibi duyguları unutmuş, en önemlisi yüreğinde Allah sevgisi ve korkusu gibi insanı insan yapan değerden uzaklaşmış.
Mutsuz, umutsuz, karamsaz, acımasız ve suratsız olmuş. Gücü yeten, gücü yettiğini ezmeye, yok etmeye çalışır olmuş. Bu yüzden burası, barışın, zenginliğin ve mutluluğun olmadığı bir diyar olmuş.
Kısacası, bu diyar, “yanlışlıklar diyarı” olmuş...